Titanik’i ister memleket olarak anlayın ister ömrünüzü verip umutlarınızı bağladığınız partiniz. Buzdağı da çarptığımız geçen seçimler ya da şimdi önümüzdeki yerel seçim olsun.

Aslolan böylesi zamanlarda yapılması ve yapılmaması gerekenleri bilmek. Yara bere içinde çıktığınız eski çarpışmalardan ders almak.

Konuları tekil isimler ve olaylar üzerinden tartışmayı anlamlı bulan birisi değilim.

Hiçbir savaş sırf komutan kötü olduğu için kaybedilmemiştir, diye düşünürüm. Tüm okların komutanı gösterdiği durumlarda bile, yenilgiye götüren daha genel ve yapısal nedenler vardır. O yüzden, siyasal örgütlerde zaferleri ve yenilgileri sadece liderle açıklayanlara mesafeliyimdir. Bu, yüzeysel ve kolaycı, dahası sizi de sorumluluktan kaçıran bir tavırdır.

Titanik’i muhalefetin tümünün içinde olduğu bir gemi sayalım. Gemideki en büyük yer de CHP’nin. Mayıs’taki seçim çarpışmasının ardından gemi batmadıysa da tüm muhalefet, en çok da CHP epey yara aldı.

Şimdi yaralı bereli halimizle, akışını kontrol edemediğimiz zamanın içinde ve zamanın aktığı hızla kritik bir yerel seçime “sürükleniyoruz”. Ona da aynı şiddetle çarparsak su yüzünde kalmakta çoook zorlanacağız.

Gözler daha çok Ö. Özel ve Ö. Öymen’in resmen genel başkan adaylıklarını açıkladığı CHP’de.

Özel, Mayıs’ta çarptığımız buzdağına giderken kendisinin de kaptan köşkünde olduğu CHP’ye net ve sert, lider Kılıçdaroğlu’na “saygılı” ama ağır eleştiriler getirerek açıkladı adaylığını. Bunlar yüzünden çarptık diyerek!

Kaptan köşkündeki biri olarak o süreçteki sorumluluğuna dair de “parti içi mahremiyete zarar vermeyeceği”ni söylemekle yetindi. Genel başkanlık yarışındaki en büyük engeli de bu. Titanik buzdağına çarpmak üzereyken, bunu gördüğünüz halde kaptan köşkünden “itirazlar geliştirmek”le yetinebilir misiniz? Can havliyle, üstelikte can yalnızca kendi canınız değil, dümene sarılıp avazınız çıktığı kadar uyarı çığlıkları atarak rotayı değiştirmeye çalışmanız gerekmez mi?

Buzdağına doğru giderken yapılacaklar nettir. Tüm gücünüzle, en alttaki tayfaya kadar herkesi tehlike konusunda uyarırsınız. Acil uyarı sistemlerini çalıştırırsınız. Herkese can yeleklerini giydirir, kurtarma filikalarını hazırlarsınız. Sakin kalır ama kadın ve çocukların öncelikli olduğu tahliye planlarını da devreye alırsınız.

Bunları yapmaz, hatta uyarılara da aldırmazsanız, kaçınılmaz çarpışmadaki panikten, batasıya dolmuş filikalardan, gemiden umut kesip peş peşe atlayanlardan kaptan kadar siz de sorumlusunuzdur!

Biz de sorumluyuz!

Amerika’yı yeniden keşfetmek gerekmiyor; otoriter rejimlere karşı başarı kazanmanın yöntemi belli: Merdan Yanardağ’la, TELE1’le dayanışma gecesinde bir arada olanlar, Merdanların cezaevinde olmadığı laik ve demokratik bir Türkiye yolculuğunda birlikte yürümek zorundayız. Farklılıklarımız o hedefe kilitlenmiş bir “takım” olarak mücadeleyi engellerse başaramayız.

Birleşik Haziran Hareketi bu düşünceyle kuruldu. Dağıldı. Sosyalist Güç Birliği de yok artık! Nedenlerini ikna edici bir şekilde topluma açıklamak, bu süreçlerden aldığımız dersleri de ortaya koymak zorundayız.

TKP yeni yol haritasını “Kemalist-Komünist ittifakı” olarak ilan etti.

Sol Parti ise Hatay yerelinden seslenerek; “Tüm halkımızı, dernek ve sivil inisiyatifleri, emek ve meslek örgütlenmeleri, sendikaları ve SOL, sosyalist yapıları 2024 Mart ayında yapılacak yerel seçimlerinde ortak sorumlulukla hareket etmeye ve birlikte kazanmaya çağırıyoruz” dedi.

Titanik buzdağına doğru giderken, çarpışmayı engellemek yerel uyarı ve inisiyatifleri dikkate almaktan geçiyor!