IŞİD’e en çok katılım Tunus’tan oldu. Bunun birkaç nedeni var. Ancak Tunus hiçbir zaman radikalizme geçit vermedi. Ülkede çok güçlü bir emek hareketi var

Tunus halkı farkını gösterdi

Tunus’ta iki gün önce binlerce kişi sokaklara dökülerek başta IŞİD olmak üzere cihatçı gruplara katılıp, savaş bölgelerinde çatışan Tunusluların ülkeye geri dönmelerine karşıtlıklarını gösterdi. Haberlere göre başkent sokaklarında toplanan göstericiler “Tunus teröristlerin değil vatanperverlerindir”, “Masum insanların kanını dökenlere Tunus’ta yer yok”, “Teröristlere bağışlama yok” yazılı pankartlar da açmışlar.

Öncelikle belirtelim ki Tunus hükümetinin, cihatçı gruplarla eylemlere katılanlara yönelik bir af çıkarma düşüncesi yok. Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid es-Sibsi kriz bölgelerinde teröre karışan Tunusluların ülkeye dönüşüne ilişkin yaptığı açıklamada, onların bu ülkenin vatandaşları olmaları nedeniyle anayasal olarak engellenemeyeceklerini dile getirmişti ama İçişleri Bakanı bu tür bir geri dönüşle ilgili herhangi bir anlaşmaya imza atmadıklarını, ayrıca geri dönüşlere karşı olduğunu da açıklamıştı. Ancak göstericiler İçişleri Bakanı’nın açıklamasına güvenmekle beraber, geri dönecek olan cihatçıların belirlenmesini, ülkeye girişlerinin engellenmesini istiyorlar. Çünkü birçok ülkede olduğu gibi Tunus’ta da geri dönecek olanların “potansiyel terörist” olarak her an faaliyete geçmelerinden endişe duyuluyor. Endişe yersiz değil çünkü Suriye’de IŞİD içinde yer alan ve kendi ülkesinde kamu kurumlarına yönelik saldırılar düzenlemek amacıyla gönderilen 70 Tunuslu’nun yakalandığını açıklamıştı Tunus yetkilileri.

Neden en çok katılım Tunus’tan?
“Arap Baharı” adı verilen sürecin, İslamcılar açısından bir zafere dönüşmediği bir ülke Tunus. Bunun böyle olmasında ülkenin “kurucu babası” Habib Burgiba’nın, “ılımlı laiklik” olarak adlandırılabilecek, Batı’ya son derece açık politikalarının da etkisi var. Ayrıca Tunus’ta hatırı sayılır bir emek hareketi mevcut, solun da siyasetteki etkisi az değil. “Arap Baharı” sonrası emperyal çevrelerce desteklenen ve “Bahar” sonrası iktidara da gelen İslamcı Nahda Hareketi bu ülkede üst üste seçim yenilgileri aldı. Bu “ılımlı” siyasi İslam’ın yenildiği ilk Müslüman ülke yaptı Tunus’u. Yani ülkede hiç mi hiç azımsanmayacak laik bir damar var.

Ancak bu konumuyla çelişkili biçimde, ülke dışındaki cihatçı örgütlere en çok katılım da Tunus’tan oldu. BM verilerine göre Libya, Suriye ve Irak gibi ülkelerde teröre karışan Tunusluların sayısı 5 bini geçiyor. Tunus İçişleri Bakanlığı katılmak isteyen 9 bin gencin de engellendiğini belirtmişti. Toplam nüfusu 11 milyon olan bir ülke için yüksek bir rakam bu. Tunus’u, bu tür katılımlarda sırasıyla Suudi Arabistan ile Ürdün izliyor.

Cihatçı örgütlere bu kadar çok katılım olmasının birkaç nedeni var: 1) Özellikle Burgiba’nın ülkede laik ve dinci kesimler arasındaki denge politikasının bir sonucu olarak siyasal İslam, nüve halinde tabanda yer edinebildi, 2) kansız bir darbe sonucu Burgiba’nın devrilmesinin ardından gelen askeri yönetimin İslamcılara karşı sert tutumu İslamcıları radikalize etti, İslamcılar ülkenin mevcut sorunlarını dile getirerek kendilerini görünür kıldılar, 3) her şeye rağmen mevcut yasaların verdiği olanaklarla İslamcılar kendilerini gizlemelerine yol açacak örgütlenmeler gerçekleştirebildiler.

Ülkedeki emek hareketinin sermaye tarafından etkisizleştirmesinin verdiği avantajla ülkede sorunlara çözüm getirebilecek bir kesim olarak İslamcıların görülmesi, ülke dışındaki İslamcı hareketlerin Tunus’u merkezlerinden biri olarak görmesine yol açtı. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu laikliği benimsemiş olsa da ülkedeki İslamcı çevrelerin etkili örgütlenme çalışmaları gençler arasında yayıldı. Tunus dışındaki alanların söz konusu gençlerce cihat alanları olarak kabul edilmesiyle de Tunus dışına cihatçı “ihracı” gerçekleşmiş oldu.

Ancak Tunus İslamcıların rahat at koşturabilecekleri bir ülke olmadı hiçbir zaman. Bunda, belirttiğim gibi, ülkedeki emek hareketinin, laik hassasiyetin etkisi var. O nedenle Tunus yurttaşlarının “IŞİD’e katılan Tunusluları Tunus’a istemiyoruz” diye sokaklara dökülmüş olmaları bir Müslüman ülkede ilk olması açısından bir hayli önem taşıyor.