Google Play Store
App Store

Köylerde ilkokulların açılması haberi basında yine “müjde” başlıkları ile yer aldı. Bu haber son yılların sürekli tekrar eden açıklamalarından biri haline geldi. Enflasyon düşecek, ekonomi düzelecek, köy okulları açılacak… Enflasyonun düşmeyeceği, ekonominin düzelmeyeceği nasıl gerçekse köy okulları üzerinden devam ettirilen bu algının da kocaman bir yalan olduğu bir gerçek…

Son yirmi yılda en az yirmi bin köy okulu kapatıldı. Eğitim düzeyi arttıkça oylarımız düşüyor denilerek, eğitim iktidarın bekası için en büyük tehlike olarak görüldü. Köy okullarını kapatanlar, Aladağ’larda yoksulluğun çaresizliği yüzünden köylerdeki aileleri, çocuklarını tarikatlara teslim etmek zorunda bıraktıranlar mı köy okullarını açacak?

Eğitime yeterli bütçe ayrılmadığı sürece, kapatılan ve harabeye dönüşmüş olan köy okulları nasıl hazır hale getirilecek? Yeterli öğretmen atamasının yapılmadığı durumda köy okullarında eğitim nasıl başlayacak?

***

Neden köy okulları tekrar gündemleştirildi? Son gerçekleştirilen Milli Eğitim Şura’sının temel başlıklarından biri okulöncesinde dini eğitimin STK’ler eliyle desteklenerek yaygınlaştırılmasıydı. Yönetmelikte asıl dikkat çekici düzenleme beş öğrenci olması halinde köylerde ve nüfusun az olduğu yerlerde ana sınıflarının açılacak olmasıydı. Okulların açılması valiliklerin uygun görmesi ve bakanlığın onay vermesi şartına bağlı, koşula tabi kılınmış, ana sınıflarının açılması kesin hüküm olarak düzenlenmiş. Neden okul değil, sınıf? Okul yok, yeterli öğretmen ataması yok, eğitime bütçe yok. Bu sınıflar nereye, nasıl, kimler eliyle açılacak? Yirmi yıl süresince yayınlanan her yönetmelikte, düzenlemede STK’ler adı altında karşımıza çıkanlar ise Ensar’lar, TÜRGEV’ler ve şimdi de TÜRKEN. Her hafta Kuran kurslarında, dini yapılara ait yerlerde fiziksel şiddet, taciz, istismar haberleri ile karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz hafta bu kez de Şanlıurfa’da bir Kuran kursunda üç çocuğun sopayla dövüldüğü görüntüler ortaya çıktı ve çocuklara şiddet uygulayan Abdulhakim T. nöbetçi hâkimlik tarafından serbest bırakıldı. Şiddet uygulayanı, taciz, tecavüz edeni bırakın yargılamayı, ödüllendiren bir ülke artık bizim ülkemiz… Ensar’dan bu yana yaratılan yerli ve milli bir gelenek… Eğitimin piyasalaştırılmasının en önemli sonuçlarından biri de yoksul aile çocuklarının tarikatların, cemaatlerin çeşitli isimler adı altında açtıkları kurs, yurt vb. yerlere mecbur bırakılması oldu. Ama yetmiyor hep daha fazlası gerekiyor onlar için… Şimdi de gündemleri, hedefleri 4-6 yaş arası çocuklar…

“Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” cümlesini kuranlar yirmi yıldır iktidarda… Afganistan’da kız çocuklarına okullar kapatılalı 250 gün oldu. Kadınlar, kız çocukları Taliban gericiliğine karşı yaşamları pahasına eğitim hakkı için mücadele ediyor. Gözaltına alınıyor, gözaltında kaybediliyor, katlediliyorlar.

***

Taliban’la düşünce, inanç ortaklığı cümlesinin bizim yaşadıklarımız açısından da eksiği var fazlası yok. Özerk hale getirilen Din Öğretimi Genel Müdürlüğü artık özerkliğin de ötesine geçti. Tüm eğitim kurumlarında, üniversiteler de dahil yapılacak faaliyetlerde birincil karar verici artık. Ensarlar, TÜRGEV’ler ve türevleri okullarda istedikleri isim ve içerikle her türlü faaliyeti yürütüyor. Okullara girdiğiniz andan itibaren ilk karşılaştığınız panolar İHH panoları… Kütüphane, laboratuvar, resim, müzik atölyeleri, spor salonlarının olmadığı binlerce okul var ama mescidi olmayan okula rastlamanız imkânsız. Son Şura ve yayınlanan yönetmelikler eliyle artık okul öncesi eğitimin de tamamen dinselleştirilmesinin yol taşları döşeniyor. Okul terki her geçen yıl artıyor. Eğitimden kopuşu hızlananların başında kız çocukları geliyor.

“Türkiye İran olmayacak” sloganlarının çok tartışıldığı günlerden liberallerin laiklik mücadelesini ve kadınları hedef alan “laikçi teyze” söylemlerinden sonra gelinen nokta Türkiye Afganistan olmayacak!