Eskiden (1970’ler) basın toplantıları yapılırken, konuşmacıların tamamı açılış cümlelerini şöyle bitirirlerdi:

-Basının ve TRT’nin değerli temsilcileri…

Birincisinde Türkiye’de yayımlanan tüm gazetelerin muhabirleri ve foto muhabirleri anılırdı. Diğerinde ise TRT kameramanı ve muhabiri kastedilirdi.

Bir yanda bütün gazeteler, diğer yanda devletin resmi kanalı. Aynı zamanda tek televizyonu!..

Gerçekten de tam olarak iki ayrı “varlık” söz konuydu: Basın ve TRT!

Ülkede yer yerinden oynasa bile, TRT için gündemin birinci maddesinde cumhurbaşkanı yer alırdı. İkinci haber ise başbakana aitti. Sonra bakanlara sıra gelirdi. Ana muhalefet partisi liderinin haberi ise bunlardan sonra gelirdi.

Tam anlamıyla bir protokol haberciliği yapılırdı.

Türkiye’nin gerçek gündemi katiyen TRT’de “haber” olamazdı. Mesela 1991’de ANAP (Anavatan Partisi) Kongresi vardı. Başkan adaylarından biri de Hasan Celal Güzel idi. Güçlü de görünüyordu.

Birden ortalığa bir “haber” düştü. Özal-Bush (Baba olanı) görüşme tutanakları dışişleri memuru Hande Mumcu tarafından Hasan Celal Güzel’e verilmiş, o da gazetelere sızdırmış… Bu memur ile H.C. Güzel’in arasında bir gönül ilişkisi varmış!.. Masal gibi anlatıyorum, çünkü bunların tamamı Güzel’i ekarte etmek için kurgulanmış bir devlet operasyonu idi. Tabii ki MİT’e sipariş edilmişti. (O zamanın MİT’i böyle ulusal çapta operasyonlar yapıyordu!)

Türkiye’de bütün gazeteler “Kripto Davası” olarak anılan bu gelişmeyi manşete taşımışlardı. Günlerce sürdü. Sadece TRT bu haberi hiç görmedi!..

Kamerasını kuma gömen kameraman gibi, kıçı açıkta kaldı!

O zamanlar Türkiye’de “özgür basın” varmış ki, bu durumdan bütün ülkenin haberi oldu.

Turgut Özal’ın o yıllarda basının geleceği için yaptığı bir tespit vardı:

-İlerde iki buçuk gazete kalacak!

Bu bir tehdit idi. Ve çok tepki aldı. Ama onun döneminde gerçekleşmedi.

Aradan 20 yıl geçti. Özal’ın hayali olan “iki buçuk gazete” RTE’nin döneminde gerçek oldu!

Genelde iktidarın, özelde RTE’nin ağzından çıkan her cümleyi manşet yapan havuz medyası, eski dönemin TRT’si gibi oldu.

Gerçekler ile haberler arasında 180 derecelik farklar oluştu.

Son örneği RTE’nin ABD gezisi. Havuz medyasına göre “Erdoğan, ABD Başkanı Barac Obama’yı mahf-ı perişan” etti!

Star: Obama yanlış yaptı!

Milliyet: Duyunca Üzüldüm!

Güneş: Erdoğan ağzının payını verdi!

Yeni Şafak: Bana Niye Söylemedi.

Bunlar RTE’nin ağzından çıkanlar. Niye bu kadar sitemkâr? Onu da Cumhuriyet’ten öğrenebiliyoruz:

“Erdoğan demokrasi treninden indi!”

ABD Başkanı Obama “Sen bu makama demokrasi sözü vererek geldin” diyerek bunu kendisine hatırlattığını açıkladı, görüşme sonrasında…

Askeri darbeler dahil her dönemde Türkiye’nin “en önemli müttefiki” olan ABD’nin bu uyarısı elbette farklı bir gelişmeyi işaret ediyor.

Ama eskinin TRT ruhunu almış havuz medyasına bakarsak RTE, Obama’nın hakkından gelmiş!!!

Eğer yazdıkları doğruysa manşetlerinde ve spotlarında yer alan, “üzgün, kırgın, bana söyleseydi” türünden cümleler ne demek oluyor?

Kırk yıl sonra gazetelerin ağırlığı TRT olup çıktı: Türkiye başka, medya başka!

Basın toplantıları, konferanslar, paneller için yeni bir açış cümlesi şart oldu:

-Sayın Başkan, değerli konuklar, medyanın değersiz temsilcileri!

***

YÜRÜYEN ADAM: CİNER

Başlığa bakarak ünlü işadamı ve medya patronuna bir gönderme yapılıyor sanılmasın. Bu Ciner, başka Ciner…

7 Haziran 2015 Seçimleri öncesinde İstanbul-Ankara arasını tamamen gerçek adımlarla geçerek yürüyen, protestocu bir ruhu temsil eden Şahin Ciner, dün de bir yürüyüş başlattı:

ARTIK YETER!

turkiye-baska-medya-baska-125746-1.Kitlesellik derdi yok. O doğrularını tek başına da olsa adreslerine ulaştırmaya kilitlermiş bir eylem insanı…

Bu sefer de Kadıköy Altıyol’dan başladı yürümeye. Dostları onu uğurlamaya gelmişlerdi. Tuzla’ya kadar yürüyüp, orada bir akşam yemeğinin ardından bu sefer karayolu ile Ankara’ya varacak. Pazartesi sabahı da AŞTİ ile şehir merkezine kadar yürüyerek gidecek. Yanında yine dostları olacak.

Hedefine varınca önceden saptadığı adreslere (AKP, CHP, MHP, HDP, TBBM ve Cumhurbaşkanlığına) sırayla uğrayarak şu talepleri iletecek:

Tecavüzle ilişkilendirilen bir zihniyet,

Hırsızlıkla anılan bir iktidar,

İnançlarından uzak bir Diyanet,

Bilimden uzak bir Eğitim,

Güvenden uzak bir Emniyet,

Cumhuriyet’ten uzak bir Ordu,

Halktan uzak bir Muhalefet

İstemiyoruz! #Artıkyeter #Ankara