7 Haziran’dan bu yana bir ay geçti. 13 yıl sonra Türkiye’de henüz değişen bir şey görünmüyor!..
Geçen hafta, bilgisizlik, diyalogsuzluk, kaprisler ve acemilikler üzerine kurulan politikalar nedeniyle TBMM’nin % 60’lık çoğunluğu, azınlıkta bulunan AKP’ye Meclis Başkanlığı’nı hediye etti.

•••

Oysa 7 Haziran’da yurttaş, AKP iktidarını istemediğini ilan etmişti.
Devleti her kademesiyle ele geçirmiş olan RTE’ye dur demişti. Herkesin kendini ifade edebileceği ve güvende hissedeceği yeni bir iktidar şekline ışık yakmıştı!.. Meclis’e giren dört parti ile yeni bir dönemin başlamasını arzu ettiğini belirtmişti.

•••

Ne yazık ki; halkın taleplerine kulak asılmadığı daha geçen hafta ortaya çıktı...
Bir kez daha kabul edilmeli ki; seçim sonuçları hiçbir partiye tek başına iktidar yolunu açmadı!..
Koalisyonlar dönemi başladı!..
Demokrasi kültürünün gelişmesi için “Koalisyon” ülkemiz için bir şans olabilir.

•••

Demokratik gelişim süreci, seçim sonucunun iyi okunmasıyla hızlanabilir...
İktidar, salt hükümet değildir... İktidar, devletin her kurum ve kuruluşunda siyasi yönetimin etkin olabilmesidir...
Ancak siyasal yönetimin, kuvvetler ayrımına sonuna kadar riayet etmesi ilk şarttır.
Böylece “denge ve fren” sisteminin bireyin lehine işletilebilmesi sağlanır. Devletin demokratik hukuk düzenine ulaşabilme yolu ise,” bireyin örgütlü toplum içinde” eşit ve özgür bir biçimde yaşayabilme hakkının güvence altına alınmasıyla mümkündür!..
•••
Yurttaşın eşit olabilmesi, hak ve özgürlüklerinin devlet ve siyasetin teminatı altında tutulabilmesinin şartı, devlet ve halk arasındaki güç dengesinin adil olmasını gerektirir... Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, kamusal meslek örgütleri hatta STK’ler bile farklılıkların temsilcisi olmalıdır. Farklılıkların bir çelişki değil, aksine, bir uzlaşma köprüsü olduğu anlayışı yerleşmelidir.

•••

Siyaset deneyimi, başarının ortaya çıkışı ile doğrudan ilişkilidir. Siyasi başarı, kişinin çıkarı ile değil toplumun beklentisinin karşılanmasıyla eşdeğerdir!..

Ne yazık ki geçen hafta, Meclis Başkanı seçimi sırasında özellikle MHP’nin böyle bir demokratik erginliğe ulaşamadığını ibretle izledik. Ve yine, ne yazık ki, Baykal’ın da farklı olmadığını bu süreçte bir kez daha müşahede ettik...

•••

Aslında 7 Haziran akşamı, tüm Türkiye’nin 13 yıllık baskı rejiminden kurtulduğunu sandığı ve müthiş bir rahatlama içine girdiği bir anda RTE’nin, Deniz Baykal’ı görüşmeye davet etmesinin bir oyun olduğu belliydi...

Nitekim aklı başında olan seçmenler bu buluşmaya büyük tepki gösterdi. Baykal’ın RTE ile buluşma sonrasında, Meclis Başkanlığı’nda ısrarlı olması, CHP’nin elini kolunu bağladı.

Üstelik RTE’nin tekrar “oyun kuruculuğuna” soyunmasına da meşruiyet kazandırdı!..

•••

Şimdi beklenen, hükümet kuruluşunda aynı yanlışların yapılmaması!
CHP bu konuda en net ve kararlı duruşu sergiliyor. Hükümet için 14 ilke ortaya koydu! Bu ilkeler etrafında bir koalisyon kurulabileceğini açıkladı!..

Ancak, diğer partilerin ne dediği belli değil!..

•••

Oysa kurulacak yeni hükümeti iki büyük sorun bekliyor!..

1- Suriye Sınırı meselesi.

2- Giderek netleşen ekonomik kriz.

•••

Tüm dünya Suriye sınırında Türkiye’nin tavrının ne olacağını dikkatle izliyor. İŞİD’i kollayan, Suriye ve Irak’ı bölen politikaya devam mı edilecek? Yoksa barışın sağlanması için çaba mı sarf edilecek?!

•••
Bu kararlar, doğrudan Türkiye’nin iç güvenliğini de ilgilendiriyor...

Mezhepsel çatışmadan medet uman bir anlayışın yerine, eşitlik, özgürlük ve haklar üzerine bina edilmiş bir siyasetin varlığı, iç barışın da kalıcılığını sağlayacaktır.İstanbul sokaklarındaki IŞİD’cileri görmeyen ancak aydın yürüyüşüne gaz bombası atan zihniyetin artık ülke yönetiminden gitmesi gerekmektedir!..

•••

AKP hükümetinin yıllardır uyguladığı, üretime dayanmayan, borçlanma üzerine kurulu ekonomik politikası, zapt edilmez “israf” güdüsüyle birleşince, önü alınamaz cari açığa neden oldu... Hesapsız uygulanan seçim ekonomisi ve dünyada oluşan daralmaya karşı yeterli önlemlerin zamanında alınmaması da sorunu büyüttü...

RTE’nin harcamaları, yolsuzluk yükü, yanlış, gereksiz ve geri dönüşü olamayan büyük yatırımlar ülkeyi ekonomik kaosa sürüklüyor... Yani Yunanistan’ın bugünkü durumuna doğru son hızla koştuğumuzu bilen ve bu gidişatı durdurmak isteyenlerin iş başına gelmesini bekliyoruz!..

•••

Kısaca Yalçın Akdoğan gibi demokrasiyi özümsemeyen, siyaseti bilmeyen, “ne oldum delisi” insanlardan kurtulmak istiyoruz!..