AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan 22 Ağustos’ta Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Türkiye’yi, mülteci akınlarıyla köşeye sıkıştırma senaryolarını boşa çıkarıyoruz. Kaçak olarak ülkede bulunan ve suça bulaşanları süratle sınır dışı ediyoruz.”

Türkiye’nin sığınmacılar/göçmenler üzerinden köşeye sıkıştırılmak istendiğine, mülteci akınının “emperyalist bir proje” olduğuna dair “tezler” bir süredir çeşitli kesimler tarafından sıklıkla dillendiriliyor. Demografinin değiştirilmek istendiği, siyasi mühendislik çalışmasıyla ülkenin kodlarıyla oynandığı yönündeki inanış her geçen gün daha fazla alıcı buluyor.

Ulusalcısı, sağcısı, milliyetçisi, muhafazakârı fark etmiyor, “çok sesli koro” müthiş bir ahenk içerisinde aynı nakaratı tekrarlıyor. 

MÜLTECİ AKINI “BİR PROJE” Mİ?

Yakın dönemden çarpıcı bir iki örnek verelim. 18 Temmuz’da Nakliyat-İş “ABD-AB emperyalistlerinin çıkarları için yapılan göçmen, mülteci istilasına hayır” demek için Amerika’nın İstanbul’daki elçiliği önünde eylem yaptı. Türkiye’deki bu durumun emperyalist bir proje olduğunu ileri süren sendikanın Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, ABD-AB emperyalistlerinin BOP Projesi kapsamında finanse ederek göçmen-mülteci adı altında insanları Türkiye’ye getirerek ülkenin demografik yapısını değiştirmeyi hedeflemekte olduklarını söyledi.

Afganistan'dan Türkiye'ye olan göç dalgasına dikkat çeken gazeteci Fatih Altaylı ise YouTube kanalındaki 25 Ağustos tarihli yayınında, "Afganistan'dan Türkiye'ye sivil giyimli ordu sokuluyor. Bu beni korkutuyor" ifadelerini kullandı.

Benzer şekilde AB ve ABD'nin planının Türkiye'yi göç deposu yapmak istediğini ileri süren emekli Tuğgeneral Nejat Eslen de, “Günümüzde sığınmacılar güçlü devletlerin hedef ülkelerin demografik yapısını değiştirerek o ülkeleri şekillendirmek amacı ile kullandıkları stratejik bir araca dönüşmüştür” diyecekti. (24 Ağustos 2021, Cumhuriyet)

Geçmiş zamandan bir örnek verelim. Yeniçağ’da 2016'da çıkan “ABD’den Türkiye’de ‘Göç’ ve ‘İskan’ oyunu” haberinde şöyle denilecekti: “Dünyada bozgunculuğun ve emperyalizmin bayraktarlığını yapan ABD'nin, Türkiye’nin birçok açıdan en az bozulmuş illerini barındıran İç Anadolu bölgesine yönelik Suriyeli mültecileri yerleştirmek gibi tuhaf bir proje için bir süredir çalışmalar yürüttüğü ortaya çıktı.”

Örnekleri çoğaltmak, hemen her gün benzer senaryoları çeşitli ağızlardan duymak mümkün. Hızını alamayanlar tarihten örnekler sunarak, efsanevi Roma İmparatorluğu'nun da göçlerle yıkıldığını belirtiyor. 

SARAY’IN GÖÇ MANEVRASI

Şimdi bizzat Saray'ın en tepesinden de benzer açıklamalar gelmeye başladı. İktidar cenahının bu koroya katılmış olması, göçmen meselesini saptırarak dikkatleri dağıtmaya çalışması, yeni bir oyunla karşı karşıya olduğumuza delalet!

Göç politikasında manevra hazırlığında olduğu anlaşılan iktidar, yaklaşan yeni bir seçim arifesinde toplumda oluşan/oluşturulan rahatsızlığı sağaltma arayışında. Bununla da sınırlı değil niyetleri elbet. Göçmenler üzerinden yükselen milliyetçi-şoven dalga iktidarın dümenine eklemlenmek isteniyor.

Seçim öncesinde sokaklarda başlatılan “mülteci avı”, göçmenlerin sınır dışı edileceğine dair söylemler kazanılan seçimle birlikte bir süre durdurulmuştu. Son günlerde yeniden benzer atraksiyonlarla büyük kentlerde şovlar eşliğinde kontroller yapılıyor, Saray’ın en tepesinden çeşitli mesajlar veriliyor.

Emperyalizmin piyonluğunu yapan bir ülkenin, emperyalist odaklar tarafından kuşatılmak istendiğine dair tezlerin alıcısı bir hayli fazla.

‘EMPERYAL GÖÇ PROJESİ’ BİR AKP ESERİ

Siyasal İslamcı iktidar çeşitli manevralarla dikkatleri dağıtmaya, yeni bir algı yaratmaya çalışsa da gerçekler farklı.

Komşu bir ülkeye rejim ihraç etme hevesi uğruna memleketi “tampon ülke”ye çeviren bizzat yeni Osmanlıcı iktidarın kendisi. ABD emperyalizmi ile birlikte Suriye’de yaratılan kaosun baş aktörlerinden olan AKP iktidarı, Erdoğan’ın açıklamalarının aksine, sığınmacıları “emperyal bir proje” olarak kullanma planını kendisi devreye sokmuştu.

Neo Osmanlıcı iktidar daha Suriye’de çatışmalar başlamadan kamplar inşa etmiş, oluşturulacak göç akını üzerinden Suriye’ye müdahale etmenin hesaplarını yapmıştı. Daha çatışmalar şiddetlenmeden "açık kapı politikası" ile Suriyelilerin göçü teşvik edilmiş, bizzat kafilelere eşlik edilmişti.

Kaosu derinleştirip insani dram üzerinden uluslararası toplumu ve bölgesel güçleri harekete geçirme stratejisi sonucu milyonlarca sığınmacının ülkeye gelmesine vesile olunmuştu. Bir süre sonra hesaplar tutmamış, ABD-Körfez Arap ülkeleri yan çizmiş ve Türkiye ağır sorunlarla bir başına kaldı.

Sorunların altında kalınca da bu sefer de AB ile Geri Kabul Anlaşması yapılarak ülke resmen “göçmen deposu”na dönüştürüldü. Şimdi de neden olunan ağır fatura başkalarına yüklenmeye çalışılıyor.

EMPERYALİSTLERLE TUTULAN İŞLERİN FATURASI

Göçmen/sığınmacı sorunu sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en can alıcı sorunlarından. Ve bu sorunun kaynağı da kapitalist-emperyalist sistemin toplumları, ülkeleri yıkıma sürüklemesidir. Emperyalist güç merkezleriyle iş tutan Saray rejiminin yayılmacı politikaları nedeniyle Türkiye de bu sorunu en ağır yaşayan ülkelerin önde gelenlerinden. Pakistan'ın Afganistan trajedisini Türkiye de Suriye'de yaşıyor.

Kontrolsüz bir göçmen akışı her yerde büyük bir problem. Ekonomik, sosyal, kültürel, politik pek çok sorun söz konusu. Ciddi bir güvenlik sorununun oluştuğu, toplumsal krizlere neden olduğu ortada.

Yanlış politikalar, günü kurtarmaya yönelik adımlar nedeniyle ilerleyen dönemlerde “göçmen/sığınmacı sorunu”nun yansımaları daha ağır şekilde karşımıza çıkacak. Ve bu da hemen her ülkede olduğu gibi sağcılar, muhafazakârlar, milliyetçiler için üzerinde tepinecekleri bir zemin oluşturacak. İşsizliğin, yoksulluğun, sefaletin faturası her seferinde sığınmacılara/göçmenlere çıkarılmaya çalışılacak. 

Pusuda bekleyen, göçmen meselesi üzerinden kariyer yapmaya hevesli sağcı-aşırı sağcı, milliyetçi güruhlar, sorunu kaşımayı sürdürecek. 

SORUNU YARATANLAR, SORUNU ÇÖZEMEZ

Siyasal İslamcı iktidar da faili olduğu sorunu politik bir kazanca dönüştürmenin hesabı içerisinde. "Türkiye’yi, mülteci akınlarıyla köşeye sıkıştırma senaryolarını boşa çıkarıyoruz" söylemlerinin arkasında da bu sinsi planlar yatıyor. Vurgulamakta yarar var; Türkiye’nin göç sorununun sorumlusu ABD, AB ve Batı emperyalizmiyle birlikte Ortadoğu seferine çıkan siyasal İslamcı AKP iktidarıdır. Bu gerçeğin saptırılmasına, unutulmasına izin verilmemeli. 

Sığınmacı sorununun çözümü, emperyalist yıkım projelerinin mağduru insanları hedefe koyarak değil, bu yıkıma neden olan yerli-küresel aktörlerin, otoriter rejimlerin, emperyalist odakların yıkım politikalarına karşı mücadele etmekten geçiyor.