Demokrasiyi sadece kendine yontan iktidar partisi ve onun başındaki şahsiyet, nihayet varacağı yere ulaştı

Demokrasiyi sadece kendine yontan iktidar partisi ve onun başındaki şahsiyet, nihayet varacağı yere ulaştı!

Gerginlik siyaseti sonunda duvara tosladı!

Türkiye’nin başı büyük dertte… Ama bunu herkes aynı derecede hissetmiyor! Nedeni de basit: Her şeyi “dayatma” siyasetiyle yürüten tek adama ait bir sorumsuzluk noktasına gelindi.

Hafta başında Suriyeli mültecilere hitaben yaptığı konuşmada diyordu ki:

-Kobane düştü-düşecek!

Aptal olmayan herkesin gayet net olarak anlayacağı üzere, bu bir “tespit” değil içten gelen bir “yürek” sesi! Zat-ı alilerinin “en kalbi” hisleri, İslam’ı vahşet olarak yaşayan IŞİD’den yana…

Son günlerde yeni bir ikilem oluşturdu:

-IŞİD ile PKK bizim için aynı yerdedir!

 PKK ile yapılan sözleşmeler ve buna bağlı olarak yürüyen bir süreç var. Ama IŞİD ile sadece rehine pazarlığı yapıldı. Şimdi bu yeni söylemle IŞİD için de benzer bir “süreci” başlatabilmenin yollarını açıyor.

Kafa kesenler, hazretin dünya görüşüne daha yakın duruyorlar!

ABD ve AB’nin desteğini aldığı yıllarda her şeyi kendisinin yaptığına inanan bu iktidar ve onun lideri, zorlu dönemlerde panikliyor!..

Türkiye’nin sükûnete en fazla ihtiyacı olduğu günlerde bu “dünya lideri” ortaya çıktı ve her enstrümanı kullanarak ortamı geldi. Bundan beslendi. Siyaset gerildi, gerildi ve sonunda patladı!

Artık çıkıp avaz avaz bağıracak halde değil. Onların hepsini yaptı, bitirdi. Zaten ülke şimdiden yangın yerine döndü.

Haberler ölen ve yaralanan sayılarıyla veriliyor. Bu yazı yazılana kadar bütün haberler tarandı. Ancak şu isimlere ulaşılabildi:

Muş’un Varto ilçesinde 25 yaşındaki Hakan Buksur kafasından vurularak, Siirt’in Kurtalan ilçesinde 17 yaşındaki Yusuf Çelik, 55 yaşındaki Mehdi Erdoğan, Diyarbakır’da Mahmut Enez (55) Süleyman Kale (19) Mardin Kızıltepe’de Kerem Karaaslan (22) Dargeçit’te Sinan Toprak (16) ile Bilal Gezer, Emrah Demir ve Van’da Hamdi Caner’in öldürüldükleri kesinleşmişti.

Hepsinin toplamı 10 idi. Oysa Tarım Bakanı Mehdi EkerOlaylarda 18 kişi hayatını kaybetti. Aileler cenazelerini aldılar!diye sakinleştirici bir basın toplantısı yapıyordu.

Güneydoğu’da öldürülenlerin cenazelerini alabilmek de başlı başına bir sorun teşkil ediyordu. Bakan Eker bu yüzden Aileler cenazelerini aldılardiye vurgu yapıyordu.

Bir yönetim şekli olarak ülkeyi “gerginlikle” yöneten zihniyet artık amacına ulaşmış olmalı:

-Kına yakabilir!

***

SELAM OLSUN DİRENENLERE

Hema İşçileri

Tatil için büyük kentlerin dışına gidenler bayramın son günü geri dönerlerken Ankara-Polatlı yolunun 55. kilometresinde yol kenarında bayrak sallayan işçilere korna çalarak “destek” veriyorlardı.

Ortalama 90-100 km hızla geçerken bir iki korna çalmak onları selamlamak Hema Holding’in Ankara Dişli Dövme Sanayi fabrikası önündeki işçileri mutlu ediyordu. Ama hiçbir sorunu çözmeye yetmiyordu.

Patron 26 Aralık 2006 tarihinde “İflas ettim” diye bildirimde bulunmuştu. Eh, iflas eden patronda para da olmazdı! Bu yüzden kapının önüne koyduğu işçilerine de kıdem tazminatı, birikmiş ücret ve maaş gibi “teferruatları” ödeyemeyecekti!

Oysa bugün kapının önünde bayrak sallayan bu işçiler ortalama 20 yıl bu tesise emek vermişlerdi. İçlerinde Davut Öcal gibi 23 yıl, Ömer Özsoy gibi 25 yıl çalışmış olanlar da vardı.

Sadece alın teri ile birikmiş alacaklarını istiyorlardı.

Peki patron ne yapıyordu?

O iflastan iki üç gün önce fabrikayı bir başka kuruluşa kiralayarak üretime devam edebiliyordu. Kiralayan şirket ise patronun eski ücretli elemanlarından oluşuyordu, tesadüfen!!!

İşçilerin bir de sendikası vardı ki, evlere şenlik! Türk Metal kesintisiz yirmi yıl aidat aldığı işçilere “Elimizden hiçbir şey gelmez” diyerek onlara sırtını dönmüştü.

Herkesin “teslim” bayrağını çektiği bir dönemde işçi sınıfı adına direnen bu Hema işçileri eski günleri hatırlatıyordu:

-Selam olsun direnenlere!