Google Play Store
App Store

İnfial yaratan Beyoğlu’ndaki bombalı saldırı sonrası, yetkililerden her zaman duyduğumuz sözlerini dinlemekten bıktık…

Vahşice katledilen 6 yurttaşımıza yanarken, yaralıların durumunu heyecanla beklerken, görevlerini yapmayan sorumlu bakanların, terörü lanetleyen klasik cümlelerini duymak, yurttaşı daha da geriyor!

Böyle vahim olaylar sonrası, siyasetçilerin basit “kayıkçı kavgası” yöntemini kullanmaları önce, kendilerine olan güveni yok ediyor!

Sonra da devletin kurumlarına olan saygıyı iyice köreltiyor!

Nitekim olay sonrası failin bulunmuş olmasına rağmen, gerçek nedenini ve azmettiricilerini bulma doğrultusunda henüz doyurucu adımlar atılmaması, yurttaşları derin kuşkulara sevk ediyor!

Hatırlayacaksınız;

15/20 Kasım 2003’te El-Kaide'nin Türkiye yapılanmasınınBet İsrael Sinagogu”, Beyoğlu'ndaki “Neve Şalom Sinagogu”, “Birleşik Krallık'ın İstanbul Başkonsolosluğu” ve “Beşiktaş'taki HSBC Genel Müdürlüğü binası” önünde gerçekleştirdiği 4 saldırıda 57 kişi ölmüş, 750'den fazla kişi de yaralanmıştı!

O gün iktidara gelmiş olan AKP, “İslami terör olmaz” diyerek olayın vahametini hafifletmiş, yargı üzerinde yarattığı psikolojik baskıyla faillerin bir kısmının kaçmasına, yakalananlarında hak ettiği cezadan kurtulmalarına neden olmuştu…

***

“İslami terör yoktur” anlayışı, ülkenin güvenlik duvarının yıkılmasına, sınırlarının delik deşik olmasına ön ayak oldu!

Ortadoğu’da yerleşen ve gelişen terör örgütlerinin “ürettiği Teröristin,” elini kolunu sallayarak Türkiye’yi mesken tutmasını sağladı!

Hatta terör örgütlerinin komutanlık(!) merkezlerinin açılmasına, hastaneler kurulmasına göz yumuldu!

Korunan yerli işbirlikçilerle rahatça ilişki kuran ve kollanan terör örgütleri, sonunda ülkemizi tehdit eden yaşamsal tehlikeye dönüştü!

Nitekim; son 20 yılda Türkiye'de; 25'i PKK, 10'u IŞİD, 6'sı TAK, 4'ü DHKP-C, 4'ü ise EL-KAİDE olmak üzere bu örgütlerin Türkiye yapılanmalarına mensup kişiler tarafından 48 intihar saldırısı gerçekleşti. Bu saldırılarda 591 kişi öldü.

AKP’nin BOP eş başkanlığı sevdasıyla, “Suriye, Osmanlı’nın mirasıdır. Tabii hak iddia edeceğiz!” diyerek işgal için ilk adımı atılan, “Emevî Camiinde inşallah namazımızı da kılacağız’la” devam eden ve “3 saatte Şam’a varırız iddialarıyla sürdürülen plan Türkiye’yi kötü bir maceraya sürükledi…

11 yıl önce uygulanan bu yanlış politika, ülkeyi bir yandan teröristlerin diğer yanda da emperyalistlerin oluşturduğu bataklığa sürükledi!

Ülkeyi bu bataklığa sürüklemenin altında BOP’a olan bağlılık yatıyor!

Çünkü emperyalistlerin Ortadoğu’yu işgali öncesi AKP, sınırlarımızda güvenliği sağlayan “mayınların” kaldırılması kararını aldı!

Algı müthişti! Temizlenen toprakta üretim yapılacaktı. Yoksul köylü kazanacaktı!

Ama oyun, erken açığa çıktı!

Öncelikle iktidar, mayınların İsrail tarafından temizlenmesini ve bu işlem karşılığında o toprakların İsrail’ce işlenmesi kararını almıştı.

Muhalefet ve bölge halkı bu karara karşı çıktı!

Mayınlar, TSK denetiminde temizlendi ve köylülere tarım yapması için verilecekti. Verilmedi… Sınırların sınırı(!) böylece kaldırıldı!

Bu şekilde ülke aleyhine süreç devam ederken 2016 yılına gelindi.

Bu yılı çok iyi incelemek ve irdelemek gerekir.

17 Şubat 2016’da TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) ilk kez Ankara’da eylem düzenledi…

Sonra 28 Haziran 2016’da Atatürk Havaalanı baskını oldu!

IŞİD’in yaptığı bu eylemde 45 kişi yaşamını kaybetti. 236 kişi de yaralandı!

2016 yılında çeşitli terör örgütlerinin eylemlerinde ölen yurttaşlarımızın sayısı 318’e ulaştı!

Adım adım tırmanan “İslami terör” eylemleri sonunda 15 Temmuz 2016 “hain FETÖ darbe” girişimine ulaştı.

Bu kalkışmada da 253 kişi öldürüldü!

***

Terörün tanımı yok!

Birleşmiş milletler dahi sağlıklı bir tarif yapamıyor!

Kimine göre terörist, insanlıktan nasip almamış canavar!

Kimine göreyse, hak savunucusu kahraman!

Ama görülen o ki; her şıkta terörün amacı var!

“Toplumda infial uyandırarak birilerinin çıkarına hizmet etmek!”

Terör aslında, egoları şişmiş, toplumda mutlak egemenlik kurmak ve insanları kul’laştıran düşüncelere sahip “kifayetsiz muhterisler” adına vahşice ve de kalleşçe insanları katlediyor!

15 Temmuz FETÖ kalkışması, “başarısızlık üzerine kurgulanmış başarılı” bir operasyondu!

Erdoğan, bu kalkışmayı “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirdi…

Demokratik parlamenter düzeni değiştirmenin fırsatı olarak da kullandı!

Meclis’te kabul edilen anayasa değişikliğiyse, AGİT’e göre, “Hileli bir referandumla” rejim değişikliğini getirdi…

Ve böylece “laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti” olmaktan çıktık.

Hak ve özgürlüğümüz, eşitlik ve barış özlemimiz kayboldu!

Can ve mal güvenliğimiz yok oldu!

Yaşama sevinci duyamıyoruz!

***

Teröristlerin “cirit attığı” ve “uyuşturucu baronlarının” sefa sürdüğü, her türlü kara paranın aklandığı Türkiye, şimdi de Afrin’den gelen Ahtam Albasır’ın İstanbul’un göbeğinde patlattığı bombayla ölenlerin acısını yaşıyor!

Ülkenin İçişleri Bakanı, tüm bu olanların arkasında ABD olduğunu hissettiriyor!

Ve ABD’nin taziyesini kabul etmeyeceğiz beyanıyla işi geçiştiriyor!

Ama buna karşılık Erdoğan, Biden’in “taziyesini kabul ediyor!”

Şimdi ne olacak?

Aslında bu çelişki üzerinde düşünmeye gerek yok!

Seçim yaklaşıyor!

1 Kasım 2015 öncesindeki terörü unutmadık!

“Oy vermezseniz bombalar patlamaya devam eder!” diye halkı tehdit eden AKP sözcülerini de unutmadık!