Depremden bugüne 4,5 ay geçti. Deprem bölgesinde “normalleşen” hayat devam ederken Antakya’da bir binanın enkazında daha bir kadının cansız bedenine ulaşıldı.

Enkazların, hasarlı binaların hiçbir önlem alınmadan kaldırılması sırasında kentlerin, mahallelerin toz bulutu içerisinde kalması ve asbest ile yaşanan solunum hastalıkları ve gelecek yıllardaki kanser riski, devam eden artçılar, temiz suya erişim sorunu, alelacele alınan kamulaştırma kararları ile depremzedelerin evlerine, tarım alanlarına, meralarına fiilen el konulması, sıcakların artışı ile çadırlarda yaşam zorlukları, konteynerlara, kalıcı, güvenli barınma hakkına ilişkin adım atılmadığı için bugünden kış mevsiminin çadırlarda nasıl geçirileceğine dair yaşanan kaygılar, gelen faturalar ve yıkılan evlere haciz tehditleri, işsizlik, yoksulluk, ulaşıma, sağlığa, eğitime erişim sorunu…

Her gün daha da katlanarak artan onlarca sorun. Antakyalı bir kadın arkadaşımızın hiç unutamadığım cümlesi, “Biz depremi her gün yaşıyoruz”

Deprem bölgesi için unutulan hatta neredeyse hiç hatırlanmayan en büyük sorunlardan biri eğitim. Salgını, artan zamlarla birlikte yoksulluğu, eşitsizliği yaşayan çocuklar ayrıca yaşamları boyunca unutamayacakları depremi yaşadı.

Depremin yaşandığı 11 ilde 4 milyonu okul çağında olan yaklaşık 5 milyon çocuğun unutulmuşluğu söz konusu olan. Okullar uzun süre kapalıydı. Devam zorunluluğu aranmadı. Açıldığı ilan edilen okullarda da eğitim öğretim devam edemedi. Açıldığı açıklanan okullar arasında ağır, orta, hafif hasarlı binalar vardı ve sürekli devam eden artçılar nedeniyle yaşanılan haklı kaygılardan kaynaklı aileleri çocuklarını okullara gönderemedi. Okul bahçeleri veya güvenli açık alanlarda eğitim konteynerları oluşturulmadı. Yaşamını kaybeden, yaşamına yaralı, engelli olarak devam eden, evini, yakınlarını kaybetmiş olan öğretmenler de aynı unutulmuşluğu yaşadı.

Öğretmen yetersizdi veya yoktu, eğitim materyali yoktu, güvenli binalar, eğitim ortamları yoktu, psiko-sosyal destek, ihtiyacı olan tüm öğrenciler için maddi eğitim desteği yoktu.

Salgında olduğu gibi depremde de öğrenciler ve öğretmenler sorunlarla baş başa bırakıldı.

Ve hiçbir şey olmamış, onca acı, yıkım yaşanmamış gibi liseye ve üniversiteye giriş sınavları yapıldı. Tüm eşitsizliklerin üzerini örtmenin temel aracı olan merkezi sınavlarla depremzede çocuklar ülkenin her yerindeki öğrencilerle eşit olanaklara sahipmiş gibi aynı sınavlara girdi, aynı soruları çözmek zorunda bırakıldı.

Eğitim halkın, emekçilerin çocukları için gelecek yaşantılarını değiştirmenin tek çıkış yolu. Merkezi sınavlar da bu çıkış yolu için en kritik evre. Laik, kamusal, sınavsız, yarışsız, her öğrencinin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bir eğitim mümkünken tüm bunların yapılmaması da politik bir tercih.

Yüz binlerce çocuğun gelecek umuduna umut olmak ise yıllardır mücadele etmekten vazgeçmeyen hepimizin ortak sorumluluğu.

Bu unutulmuşluğa itiraz için tüm çocuklar için sınavsız, yarışsız, eşit, kamusal, bilimsel eğitim hakkı mücadelesinden asla vazgeçmeden başta depremzede çocuklar için, her öğrencinin lisede istediği okulda, okul türünde eğitim görme hakkı için, tercih ettikleri okul türleri (ülkenin her yerinde tüm velilerin birincil tercihi akademik liseler) kontenjanlarının artırılması, tercih edilmeyen okul türlerinin akademik liselere dönüştürülmesi, üniversiteye geçişte ise ek kontenjan hakkının yalnızca deprem bölgesi illeri için değil ülke genelinde uygulanması, her öğrencinin en temel kamusal barınma hakkı olan ücretsiz barınma hakkının sağlanması ve tüm depremzede öğrenciler için düzenli eğitim desteği mücadelesini yükseltmek bugün için tarihi bir görev.

Depremin unutulma hali yeni değil. Seçim hengâmesi, adaylar, hiçbir işlevi kalmamış meclise girme yarışı, ittifaklar içi tartışmalar ile başlamıştı deprem bölgesinin unutulmuşluğu. Tek derdi memleket olan devrimciler, ilericiler ise tüm zorluklara, olanaksızlıklara rağmen deprem bölgesinde yıkılan kentleri birlikte kurmak için dayanışmayı büyütmeye devam ediyor.

SOL Parti ve Dayanışma Gönüllüleri dayanışma noktalarında su arıtma üniteleri, ortak çamaşırhaneler, ortak oyun alanları, kreş, konteyner eğitim kampüsü, duş alanları, çadırdan kültürevlerinde gönüllü dersler, film gösterimleri, kitap atölyeleri, çocuk korosu çalışmaları ile dayanışmalarını sürdürüyor.

Şimdi dayanışmayı çocuklar için, gelecek umutları için daha da büyütmenin zamanı.