Marmaris otogarındayız. Dünyanın en güzel otogarı. Sabahın altısı. Etraf, çam kokuyor. Biz gece boyunca yol alırken memlekette...

Marmaris otogarındayız. Dünyanın en güzel otogarı. Sabahın altısı. Etraf, çam kokuyor. Biz gece boyunca yol alırken memlekette devrim olmuş. Bu haberli devrimin adı, kapalı alanlarda sigara içme yasağı. Otobüs şoförümüz, yan camı aralayıp sigara içemediği için bastı gaza. Sürücü koltuğunun çaprazındaki ilk sıra koltuklarda oturduk. Beklenenden bir saat erken geldik Marmaris’e. Yasak, şoförümüzün başına vurmuş, otobüsün kapısından ilk inen kişi o oldu, yolcuları beklemedi bile. Yaktı sigarasını. Bavulumuzu aldık, sürüklüyoruz otogarda. Yazıhaneler açılmamış. Marmaris, bizim için ilk durak. Yolculuğumuz devam edecek. Otogardan hiç ayrılmadan, başka bir otobüse bineceğiz. Ama ilk önce, kendimizi, otogarın kahvesine attık. Sabah ayazı güzel geliyor, açık havada oturuyoruz. Kahvecinin ilk çayı, demini almış. Yanına, sıcak poğaça. Çayları getiren delikanlı, güneş daha etrafı ısıtmaya koyulmadan, dışarıdaki masaların üstüne, büyük boy, promosyon güneş şemsiyelerini açmaya başlıyor. Kahvaltımızı bitiriyoruz. İkinci çayları söyledik. Gelecek bardakla birlikte günün ilk sigarasını yakacağım. Elimde sigaram, çakmağım, çayı, bekliyorum. Çay geldi. Delikanlı, benim niyetimi anladı. “Abla, burada sigara içemezsin” dedi. Afyonum daha patlamamış, hiç bir şey söylemeden garsonun yüzüne öylece bakıyorum. Ardından açıklama da geldi. Delikanlı, kafamızın üstündeki şemsiyeyi gösterip “Bak, masayı kapatıyor, kapalı alan oluyor, kurban olurum, cezası var” dedi.  Şive, öz Diyarbakır şivesi, hiç dayanamam, o vakit, ben kurban olurum. Aldım elime çayımı, şemsiyeden dışarı çıktım. Masadan iki adım uzakta, bir elimde çayım, bir elimde sigaram, ayaktayım.
Sayılı gün çabuk geçti. Tatil bitti. Dönüş yolundayız. Yer, yine Marmaris otogarı. Bu sefer öğle saatleri. Aynı kahve, aynı masa. Benim yine canım, ince bellide çay çekiyor. Çevreme bakıyorum, iki masa arkamızda oturan bir teyze, şemsiyenin altında sigarasını içiyor. Sigara yasağını, bana ilk hatırlatan delikanlıyı, çağırıyorum yanıma. Bir çay, bir su söylüyoruz. Bu sefer şemsiyeyi gösterip ben soruyorum, “Sigara içebiliyor muyuz masada? Burası kapalı alan mı?” Delikanlı, masaya doğru eğiliyor, alçak bir ses tonuyla “Abla, yavaş yavaş açılıyor, sen iç sigaranı” diyor. Hep birlikte basıyoruz kahkahayı.
Kendime kabullendirmek için şu cümleyi bir daha yazayım; tatil bitti. İsveç’e de döndük.  Biz Türkiye’de özlem giderirken iki devrim oldu memlekette. Biri kapalı alanlarda sigara içme yasağı, diğeri 3G. İlki, gelip bana kadar dokunduğu için olayı idrak etmekte zorluk yaşamadım. Ama ikincisinden hiç bir şey anlamadım. Daha açık yazarsam, asıl anlam veremediğim, kopan kıyametin büyüklüğü oldu. Tatildeydim ya, bilmediğim işlere, hiç karışmadım. İsveç’e dönünce, ayağımın tozuyla bu işlerin uzmanı, Türkiye geçmişli, İsveç’te çalışan mühendis arkadaşlara durumu danıştım. Öğrendim ki İsveçliler çoktan 4G’ye geçmişler. İsveç’te 3G, beklentileri karşılamamış. İlgi de beklenenden az olmuş. Cahilliğimden dolayı, şimdiye kadar uzak durduğum 4G’nin tüm güzelliklerini, haftaya kalmaz öğreneceğim. Uygun telefonu alamasam da elimde kalem, kâğıt üzerinde çalışacağım, sözleştik. Ama şimdi onların söylediği bir şeyi aktarayım. Türkiye “İşe yaramaz” 3G’yi atlayıp alt yapıyı 4G’ye göre kursaymış ve 4G’den görüntülü iletişime başlasaymış bu yaptığımız gerçek bir devrim olurmuş.
Çünkü teknolojiyi hızlı hızlı geliştirip ellerindekini bize yavaş yavaş ve pahalıdan satan bilişim devi firmalarına, en azından bu yolla bir ders verebilirmişiz. Bilişim devi firmalar, eski teknolojileri gelişmekte olan pazarlara “Fırından yeni çıktı, taze taze” diye satmaya bayılıyor. Türkiye, bu döngüyü kırsa, “Biz bunu yemeyiz” dese sonraki satış bölgeleri Ortadoğu, Asya ve Afrika’ya ‘G’üzellik yapmış olacak ve toplamda yaptığı 3G’yle memleketimiz, hayır duası toplayacakmış. Bu fırsatı kaçırdık, kaçan balık büyük olur, aynı firmalar bir daha ki sefere karşımıza çıkıp “Dahi bakalım, sıra 4G’de” dediklerinde bu sefer oturup 3 defa düşünürüz belki.