Kimse emeği geçen herkese teşekkür ederiz diyemedi diyerek ve “Türkiye herkesin herkesi düşman bellediği bir kalabalık oldu” tezini doğruladığını ekleyerek Selçuk (Candansayar) da bu konuyu yazmıştı dün.

Biraz da o “kalabalık” içine düşme korkusuyla attım yazının başlığını! Asıl kastettiğim muhalefetin ruh hali ama belki benimki de haset!

Malum, haset “kıskançlık”, “çekememezlik” demek ve şöyle de güzel bir sözümüz var: “Haset etme ne olur, çalış senin de olur!

Ama yok! “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde” dünya ile uzay yarışına girilmişken, masada birbirini tekmeleyen muhalifler haset yarışında!

Önce Erdoğan’ın eski doktoru İyi Parti Milletvekili Turan Çömez bir videoyla girdi yarışa. Video Gezeravcı’nın uzay yolculuğunu gururla izleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mehmet Fatih Kacır’ın “Uuughh, gitti adam. Ha ha ha…” görüntüsüyle başlıyor. Sonra; yok gitmiş miymiş, nereye gitmişmiş, Ay’a mı Mars’a mı gitmişmiş diye saydırıyor. Millet olarak ödediğimiz 55 milyon doları Hindistan’ın Ay’a araç indirmek için harcadığı parayla falan da kıyaslıyor. Ama “haset”in zirvesi “dolmuş” lafı.

Elon Musk’ın dolmuşu” ile dünyanın etrafında birkaç tur atılacakmış! Bak bak bak! Dolmuş! Biz de milletçe 55 milyon doları dolmuş parası olarak vermişiz!

CHP geri kalır mı? İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak da haset yarışında araya emeklinin durumunu sıkıştırmış: “Turistik uzay seyahati için 55 milyon dolara bilet satın alan iktidar, yüzde 5 ek zammı müjde olarak sunduğu milyonlarca emekliden fedakarlık istiyor. ABD’li uzay turu şirketine ödenen biletin bedeli milletin cebinden çıkarken, Hindistan 73 milyon dolara kendi uzay aracıyla Ay’a indi.

İndi ama sor bakalım nasıl indi? Selçuk da yazmıştı, adamlar 70 yıldır hazırlanıyor, ilk Hint bizden 66 yıl önce gitmiş uzaya, 1957’de.

Bizim uzay çalışmalarımız başlayalı, şunun şurası kaç yıl oldu? AKP’den önce uzay mı vardı?

Sayın Cumhurbaşkanı liderliğinde başlayan Milli Uzay Programı’nın tanıtımının ve “2023 sonunda yakın dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz kendi milli ve özgün hibrit roketimizle Ay’a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz” denmesinin üzerinden sadece 2 yıl 11 ay 13 gün geçti!

Sayın Cumhurbaşkanı o gün Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde 10 yıllık uzay programının 10 hedefini de açıklamıştı. 1’inci hedef Ay’a sert iniş olmadı ama bir Türk vatandaşını uzaya göndermek olan 10’uncu ve son hedef gerçekleşti.

Ben öyle “N’oldu? Hani Ay’a sert iniyorduk?” falan diye haset etmem. Ama Milli Uzay Programı’nı tanıtırken Sayın Cumhurbaşkanı’nın koyduğu bir şerhi yerine getirememiş olmamızdan hicap duyuyorum!

Sayın Cumhurbaşkanı o gün, “Tabii benim özellikle burada bir şerhim var. Mademki bir vatandaşımız uzaya gidecek, artık astronot ya da kozmonot kelimelerine bir Türkçe karşılık bulmamız gerekiyor.”, demişti ya... Dün Sabah’ın “Hayalimiz Uzay, İdolümüz Gezeravcı” manşetinin altında “İlk Türk astronot Gezeravcı, gençlerin yeni rol modeli oldu” cümlesini okuyunca içim cız etti.

Hadi ilk hedef Ay’a sert iniş olmadı ama bu olabilirdi!

Ne yalan söyleyeyim, şu da içime dert oldu. Gezeravcı yola çıktı konuştu, uzay istasyonuna vardı konuştu. “İstikbal göklerdedir” dedi, Atatürk’e, silah arkadaşlarına, şehitlerimize, devletimize ve milletimize şükranlarını sundu, bir “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde” demedi!

Ben bu yazıyı yazarken henüz konuşmamıştı ama dün uzaydan ilk görüşmeyi kendisiyle yapacaktı. Umarım telafi eder.

Muhalefetin terörle iş birliği, iktidarın ise uzay yarışına girdiği şu süreçte memleket de önemli bir seçime gidiyor. O yüzden telafi önemli!