Karakas’ın üstündeki tepelerde kaybolmuş bir küçük Almanya var. Buranın insanları aşağıdaki vadide yaşayan koyu renkli Karakaslıların aksine sarışın ve mavi gözlü.

Modern Karakas’ın hemen dışında Colonia Tover kenti var. Yerleşim, 1843 yılında bir İtalyan askeri, korsanı ve haritacısı olan Agustin Codazzi tarafından kurulmuş. Codazzi, emperyalist İspanyol ordularına karşı Venezuela ordusunda çarpıştıktan sonra, İstanbul’da bir kumarhane sahibi ve kumarbaz olarak yaşamını sürdürmüş. Venezuela bağımsızlığını ilan ettikten sonra, yeni hükümet, çökmüş ekonomiye destek için Avrupalı yerleşimcilere başvurmuş. Codazzi, en iyi yerleşimcileri bulacağına inandığı Almanya’nın Kara Ormanlar bölgesine geri dönmüş. 145 erkek, 96 kadın ve 117 çocukla yeni bir koloni kurmak üzere Atlantik’i aşmışlar. Yolculuk sırasında çiçek salgını sonucu 70 kişi ölmüş. Venezuellalılar, salgını duyunca onları La Guaira limanında 40 gün karantinada tutmuş ve sonra hiç bir destek vermeksizin serbest bırakmış. Venezuellalı ev sahiplerinin tutumuna müteşşekkir kalamayan Alman yerleşimciler, Codazzi tarafından önceden belirlenmiş ılıman dağ bölgesine yerleşip, ülke halkından da mümkün olduğunca ayrı bir yaşam sürdürmüş. Bu yalnız hayatı sürdürken anavatanlarının kültürünü, yemeğini, mimarisini ve giyim tarzını da korumuşlar. İşler ancak 1940 yılında, kasaba dışından evlilik yasağı kaldırılıp, İspanyolca da resmi dil olarak benimsenince değişmeye başlamış. 1963 yılında Colonia Tovar’ı, Karakas’a bağlayan bir yol yapılmış ve 1,300 kişilik nüfus 6,500’e çıkmış.

Yolculuğum Karakas’ın dış mahallerinden Yaguara da bindiğim ve ranchos (gecekondu evleri) kaplı tepelerden kıvrılarak yükselen bir otobüsle başlıyor. Sonra Colonia Tovar yolunun yarısında, bulutlar ararsındaki Junquito kasabasına varıyorum. 2000 metre yükseklikteki ve Karakas’tan sadece 60 km uzakta olan Colonia Tovar’a varmak için dağ yolundan bir saat daha otobüs yolcuğu yapmam gerek. Yolculuk sonunda otobüsten indiğimde tam da aradığım şeyi buluyorum: Karakas’ın üstündeki tepelerde kaybolmuş bir küçük Almanya. Caddeler, koyu tahta çerçeveli ve kırmızı tuğla damlı beyaz evlerle dolu. İnsanlar da aşağıdaki vadide yaşayan koyu renkli Karakaslıların aksine sarışın ve mavi gözlü. Burada, başkentte olduğu gibi terkedilmiş evler, delik deşik caddeler yok; kent tertemiz. Aşağıda 24 saat çalan Karayip müziğinin nameleri duyulmadığı gibi trafik levhalarındaki talimatlara da harfiyen uyuluyor. Ana meydanda Alman tarzı L Tipi, vitray pencereli bir kilise var ve ilahi söyleyen dindarlarla dolu.

Bir restoranda beni karşılayan garson kızın İspanyolcası aksansız. Uzun bir etek ve muhtemelen atalarının Venezuela’ya geldiğinde giydikleri tipte bir bluz giyiyor. Yemek, bir Alman kentinde bir restoranda sunulandan farklı değil; Viyana usülü şnitzel, haşlanmış lahana ve strudel. İspanyolca iletişimde kullanılan ana dil olsa da, kasabalılar Alman usülü Tovar Birasını devirdikten sonra eski Almanca konuşmaya başlıyor. Caddelerde işaret levhaları ve alışveriş İspanyolca olsa da, bir adamın haylazlık eden köpeğini kaba bir Almanca ile azarladığını işitiyorum. Farklı bir yaklaşımı Dünya Kupası konusunda da görmek mümkün. Colonia Tovar hariç hemen bütün Venezuella’da t-shirtler ve bayraklar Latin Amerika’nın iki devi Brezilya ve Arjantin’e ait. Ziyaret günümde Avusturya-Brezilya maçı oynanıyordu. Ortada ne bir Brezilya bayrağı ne de t-shirt var, aksine yarı dolu barların hemen her duvarı ve penceresinde Avusturya’ya destek adına Alman Bayrağı asılıydı. Aleni farklılığına rağmen kent hem geçmişi hem de çağdaş Venezuela’daki yeriyle barışık. Haftasonları Karakas’tan gelen kalabalık yerli turist sayısına bakılırsa bu duygu karşılıklı.

Colonia Tovar kasabası Venezuela’nın etnik ve kültürel çoğulculuğunun sadece bir örneği. Akdeniz Avrupası’nın yanısıra ülkeye Çin, Lübnan ve Suriye’den da kalabalık göçmen grupları gelmiş. Ayrıca yine çok sayıda Perulu, Ekvadorlu ve özellikle Kolombiyalılardan da bahsetmek gerek. Colonia Tovar örneğinde olduğu gibi çok az sayıda ayrı tutulmuş yaşama karşın, genel eğilim katılım, milletlerarası evlilik ve kabul olarak özetlenebilir. Çağdaş Venezuela’da Venezuellalıların büyük çoğunluğu kendilerini mestizo (melez) olarak tanımlıyor. Nüfusun sadece yüzde yirmisi ari ‘beyaz’ ve yüzde onu da siyah köleler ırkından geliyor. Venezuela halkının sadece yüzde bir ya da ikisi Güney Amerika’nın yerli halkından. Bu çeşitliliğe rağmen bağımsızlık öncesi zamanlardan 1998 devrimine kadar Venezuela’da politik egemenlik, Venezuela’da doğan ve İspanyol soyundan gelen crillos’ta olmuş.