Venezüela'da geçirdiğim altı ayın en son haftası. Ayrılmanın hüznünün ötesinde, sürece katkıda bulunabilmiş olduğum için kendimi şanslı ve devrimden öğrendiklerimden de tatmin bulmuş olarak ayrılacağım

Bu hafta benim için çok önemli. Çünkü Venezüela'da hükümet için uluslararası ilişkiler, Boli-varcı Üniversite için yeni öğrenim yöntemleri geliştirmek üzere. Venezüela'da geçirdiğim altı ayın en son haftası. Ayrılmanın hüznünün ötesinde bu sürece katkıda bulunabilmiş olduğum için kendimi şanslı ve devrimden öğrendiklerimden de tatmin bulmuş olarak ayrılacağım. Venezüela'ya Boli-varcı sürecin destekçisi olarak ve burada olanlar hakkında elime geçen ve birbiriyle çelişen raporların bende yarattığı kuşkuları gidermeye geldim. Uygulanan programlara olan inancım artmış ve Venezüela'da gerçekleştirilen ve başarılı sonuçlar alan programların dünyanın başka yerlerinde de uygulanabileceğine olan kararlılıkla ayrılıyorum.

SÜREÇ EMİN ELLERDE
Venezüela'ya ilk geldiğimden beri karşılaştığım aktivistlerden, çok etkilendim. Süreçle bütünleşmiş ama devrimci prensiplere bağlılık ve bağımsızlıklarını koruyan sosyal görevliler ve aktivistlerden. İlk makalelerimden birinde Movi-miento de Los Sin Techos (Çatısızlar Hareketi) hakkında yazmıştım. Burada karşılaştığım El Gato, sosyal hareketlerin gücünün ve Los Sin Techos hareketinin cisimleşmiş hali gibi. Bana bu sürece nasıl katıldığını anlattı. Sokaklarda büyümüş ve bulabildiği geçici işler ve hırsızlık yaparak hayatta kalmıştı.

Anlattığına göre öfkeli ve toplumdan yabancılaşmış bir haldeydi. Hapisten çıktıktan sonra esasen topraksız olan ama işgal ettikleri küçük bir toprak parçasını işleyerek yiyeceklerini sağlayan ailesiyle yaşamaya gitmişti. Daha sonra Karakas'a gelmiş ve ona kendini gösterme fırsatı ve inanacak bir dava veren Çatısızlar Hareketi ile ilişkilenmişti. El Gato, her ne kadar sürekli sorularını kesip beni hareketin resmi sözcüsüne yönlendirmeye çalışsa da bana mücadeleyi nasıl algıladığını anlattı. Kent ve kır kesiminde mülkiyete karşı çözümün demokrasi ile nasıl sağlanabileceğini, bu demokrasinin temsili değil, doğrudan katılımcı olabileceğini söyledi. Devrimin hayatını kurtardığını artık onun da hayatını devrimi korumaya adadığını da. Ona inanıyorum.

O zamandan bu zamana El Gato gibi birçok insanla karşılaştım. Sürecin emin ellerde oldu-ğunundan artık kuşkum yok. Devrimin prensipleri en iyi şekilde bu kesimde karşılığını buluyor ve katılım derinleştikçe, devrimin geleceği garanti altına alınıyor. Burada devrimin bir parçası olarak devlet için çalışıp adil davranmayanları da yazdım. Bu konuda tereddütlerim sürse de, devlet adına çalışanlardan karşılaştığım pek çoğu beni bağlılıkları, bilgileri ve ka-rarlılıklarıyla etldledi. Bir çoğu böylesi bir devlet oluşana kadar devlet adına çalışmayı hiç düşünmeyecek benim gibi insanlardı.

ZAYIFLARIN GÜÇLÜYE KARŞI ZAFERİ
Burada, anadili İngilizce olan ülkelerden birinden gelen az sayıdaki "gringo"dan biriysem de bir yabancı olarak buradaki çalışmalarımda kendimi hiç yalnız hissetmedim. Devlet, devrimin değerlerini benimseyen herkesin katılımına açık. Başta Latin Avrupa ve Latin Amerika olmak üzere dünyanın her yerinden sürece katılmak ve katkıda bulunmak için gelenler var. Devletin açıklığı toplum tarafından da tamamen benimsenmiş. ABD'nin stil ve moda konusundaki egemenliği ve beyaz elitin belirleyiciliğine karşın ülkenin çoğunluğu kendi kimliğinden ve Latino kimliğini oluşturan farklı kökenlerinden hoşnut. Komşu ülkelerle işbirliğini, küresel güneyle dayanışmayı güçlendiren ve ırk kavramından özgürleşmiş bir milliyetçilik var burada. Irkçı olmayı kesip dayanışmacı olmayı ne zaman öğreneceğiz?

Toplumda değişime olan bağlılığı, sivil toplumun gücünü ve genellikle en sevdikleri futbol takımı için kullandıkları bir tutkuyla 21. yüzyılın sosyalizminin nasıl olması gerektiğini konuşan insanları görünce, devrimin ve Latin Amerika'yı kasıp kavuran sol kanat hareketlerin başarısının kaçınılmaz olduğu sonucuna varmak mümkün. Birlikte çalıştığım ve pek çoğu sol kanat yeni hükümetlerin iktidarda olduğu ülkelerden gelen aktivistler tarafından benimsenen bir görüş değil bu. Sosyal hareketler güçlü ve devrimci olsa da, devletin geleneksel politikaları ve politik duruma aşırı tepkisi nedeniyle yarar sağlayamayan nüfusun çoğunluğu göz önünde bulundurulunca değişimin gerçekleşebileceğinin garantisi yok. "Sayıları az da olsa elit kesim hala sanayii kontrol ediyor, siyasal partiler ve medya üzerindeki etkinlikleri de yabana atılmayacak düzeyde, hiç kimse bu çapta bir sonuç alınabileceğine inanmıyordu," diyorlar. Başarı kadar başarısızlıkla da yüklü uzun bir mücadeleydi ancak çoğu insan vazgeçmedi ve şimdi toplumda temel bir değişim gerçekleştirmek için daha güçlüler. Latin Amerika'da devrim bölgeyi belirleyen belirli faktörlerin etkisinden çok, zayıfların güçlülere karşı zaferi oldu. Bu geriye kalan hepimiz için bir umut ışığı değil mi?