Pagan’ın, Hermeni’nin, Türkmen’in, Xıristiyan’ın, Çerkez’in, Laz’ın, iyinin, kötünün, bomun baqılın, velinin, evliyanın yurdu, dosta dısmene namını Kırmanciye Beleke salmış topraklar üstünde, her yerde din, dil, inanç, kimlik yüzünden millet birbirini kırıp bitirirken, bir güzel sukut hali varmış. Kilise de varmış, manastır da, cami de varmış cemxane de, saz da varmış ud da, piyano da varmış thombır da, papaz da varmış rahip de, dede de varmış pir de, mürşit de varmış imam da. Uzun parlak sakalıyla mürşit papazın, gariban sefil pıreniyle talip Xıristiyan axret kardeşinin tavuğuna bile kış demezmiş. Bu güzel dengeye rağmen insancıklar, ağacın yaprağı, ineğin mayını, tarlanın sınırı, üzümün sapı, çerin çöpü yüzünden kavgaya hiç ara vermeden devam edermiş.

Bu küçük kavgalar içinde en acıklısı bir keçi uğruna, Al ve Dem ailelerinin başına geleniymiş. Yıllar süren dövüşte, üstelik kör ve uyuz bir keçi için karşılıklı tam kırk genç ölmüş. Alanlıların en ünlü atıcısı olan Huso Mozik en sonunda pusuya düşürülüp vurulduğunda, Demlilerin adına Khêj derler toy oğlu ölüye hakaret etmiş, elinde güneşte yalımlanan hançeriyle, burada yazmaya yüreğimin elvermediği kötü işler etmiş. Tıfıl Khêjin babası Civê Khêj çatışma yerine gelmiş, bir yerde dağlanmış vücuduyla yatan ölü Uş’a, bir elinde bıçakla ayakta gururlu duran oğluna bakmış, burada yatan adam bizim düşmanımızdı ama büyük bir yiğitti, Zel dağı kadar mertti, ona bunu nasıl yaparsın, xıravdır, sen benim oğlum olamazsın, yıkıl gözümün önünden, demiş. O günden bu yan, Al ve Demlilerden yükselen ağıtlar seksen ölüye birden yakılmış, Al Dem’e, Dem Al’a yanmış.

Huso Mozik’ten ve Khêj’den, Al ve Dem’den yüzlerce yıl uzakta, elinde parlayan hançerden, namlusu tüten mavzerden, kasıkta damlayan kandan çok evveli, büyük anlatıcı Homeros, Akha ve Troyalıların kanlı savaşını anlattığı İlyada’da, kimin haklı kimin haksız, kimin cesur kimin korkak, kimin kılıcının keskin kimin kör, kimin mert kimin hileci olduğunu değil, şehir surlarının yanında fışkıran iki kaynağı, geniş güzel taştan yunakları, çamaşır yıkayan kadınları, onlardan semaya yükselen kahkahaları, Troya kızlarının güzelliğini anlatmış. Homeros’a göre, Yunanlı Patroklos da, Truvalı Hektor da kurbandır, tıpkı Huso Mozik ve genç Khêj gibi.

Her toplum, irili ufaklı kavgalar, çatışmalar, kuşatmalar, harplar, savaşlar görmüş, geçirmiş. İnsanlar, kuşaklar boyu, en azından savaşın dehşetinin bir anına tanık olmuş. Savaşın kahramanlığı, savaşçıların yiğitliği, inancı ve fedakârlığı savaşta ortaya çıkan dehşeti, ızdırabı ortadan hiç kaldırmamış, acılar kuşaklar boyu anlatılmış. İnsan işte bu yüzden savaşı da insanileştirmiş, en azından uğraşmış. İnsanlar, öldürücü veya kesici, boğucu veya parçalayıcı savaş araçlarının sınırlanması, çocuk, kadın ve sivillere dokunulmamasına dair, birbirine -tutmasalar bile- ikrarlar vermiş.
Homeros efsanelerinde tanrılar hep kana susamışlarmış. Yunanlılar, Akhalar dahil insanların daima merhametli olduğuna inanmış. Odysseus Ajax’ta, neşeli bir şekilde düşmanının sonu gelmez şanssızlıklarını anlattıktan sonra yine de, adam benim düşmanım olabilir, ama onu bu talihsizlik altında görünce acırım, aslında düşüncelerim ondan çok kendime yönelir, bilirim ki bu dünyada yaşayan bizler hepimiz hayaletler ve ağırlığı olmayan gölgeleriz, demiş. Sonu gelmez çatışmalar, toplumu kemiren korkunç olaylar, bitmeyen savaşlar, büyük yıkımlar, Odysseus’u ve Khêj’i bir insan etmiş.

Hallac adlı Mansur, ölüler için ellerini ovuşturan, leş sevici tanrıları reddedip, ben tanrıyım, dediği için derisi yüzülürken, cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir, deyivermiş. Hallac Homeros’u duymuş mu bilmem, Khêj Homeros’u okumuş mu çok zor, qelem de yok kâğıt da, yazar da yok okur da, ama bilge Khêj en azından Hallac müridiymiş, atalarının soba başı sohbetlerinden bilirmiş. Homeros’tan Hallac’a, ondan Khêj’e, dünyada her devirde, her ülkede, Troya’da veya Zel’in eteğinde, insan olan insan, her daim varmış. Düşmanına ağlamayan kendisine ağlamazmış, düşmanına dökecek gözyaşı olmayan, kendisine de gözü akmazmış. Birbirinin ölüsüne ağıt yakmayan, insan değilmiş, xıravmış.

Pagan: eski bir inanç, bom: deli, baqıl: akıllı, thombır: cura, pıren: gömlek, mayın: bok, xırav: günah, ikrar: söz.