Üç beş görüşme tanışıklık için yeterli sayılır, ahbaplığın tanımı da zannımca budur. Benim için Cihat Burak öyleydi...

Üç beş görüşme tanışıklık için yeterli sayılır, ahbaplığın tanımı da zannımca budur. Benim için Cihat Burak öyleydi, o yeni şair, yazar meclislerini, meyhanelerde bu zevatla oturup kalkmayı pek sevmeyen adamı, eski Cumhuriyet'te Ece Ayhan'ın masasında tanımış, 'masa ahbaplığı' yapmıştım. Bazı insanlar vardır, az da görüşseniz, sanki iyiliğini bin yıldır tanıyormuşsunuz duygusuyla sıcaklık, yakınlık uyandırırlar. Orada durursunuz, orası ahbaplık sınırıdır, zorlamak sınırın iki yanındakiler için de iyi olmaz. Cihat Burak da işte o 'kalbi hüseyni'lerin başında gelirdi.

Adını bilerek, belki daha bir-iki resmini görmüşken, 'Cardonlar'(i982) adlı sürpriz kitabıyla tanışmıştım Cihat Burak'ın ilk önce. O her ne kadar bir koltuğuna, mesleği olan mimarlığı ve sokak arkadaşı olan resmi sıkıştırıp, 'öteki koltuğum da boş kalmasın diye ona da yazarlık sıkıştırmışımdır' dese de, 'Yakuti-ler'(i992) ve ölümünden sonra yayımlanan 'Zenci Kalınız'la birlikte 'özel' bir adam olduğunu bir kez daha göstermiştir. Özel kitaplara özel bir önem veren özel okurlar için çok özel bir hikayecidir Cihat Burak aynı zamanda. 'Gizli hikayeci' diyeceğim ama, değil, 'gizli' tanımında onu 'hikayeci' saymayan bir anlam var gibi, o yüzden 'açık hikayeci' diyeyim ki, resmiyle hikayesini aynı zamanda tanıdığım için ikisinin de birbirlerinin içinde mevcut olduğu anlaşılsın bundan biraz da. Cihat Burak'ın resimlerine baktığınızda, ondaki hikayeciyi de görmüş olursunuz. Dilerseniz bir resminin başında uzunca durup, o hikayeyi kendiniz yazabileceğiniz gibi, yazılmış bir hikayeyi de içinizden okuyabilirsiniz. Böyle bir duygu uyandırır resmiyle hikayesi, içice iki aşk gibi.

Levent Çalıkoğlu'nun küratörlüğünde İstanbul Modern'de süren Cihat Burak Retros-pektifi 23 Mart'ta bitiyor. Çalıkoğlu'nun tanımıyla 'modern seyyah, bıçkın nakkaş, zamansız tarihçi' Cihat Burak'ın yapıtlarını topluca görmek, hayatını seyretmek ve Ara Güler'in çektiği o 'hayali cihan değer' siyah-beyaz Cihat Burak fotoğraflarını görmek için 20 gününüz var daha. Neler neler göreceksiniz? Eski sokaklar, eski meyhaneler, eski adamlar, eski kadınlar, eski merdivenler, eski kediler, eski pasajlar, daha eski ne yazabilirim bilmiyorum? Çalıkoğlu'nun retrospektif kitabına yazdığı gibi 'Modern olmaya çalışan bir toplumun yitirdiği ve ardında bıraktığı kültürel birikime sahip çıkmak ister. Sokak aralarını, kahve ve meyhaneleri turlar, gündüzden geceye karşısına çıkan her türlü anti-kahramanı konu edinir: Bıçkın mahalle kabadayıları, Telli baba ziyaretine giden yeni evli çiftler, batakhanelerde birer tanrıça gibi karşılanan genelev kadınları, duvar diplerinde çerez satan fıstıkçılar, birbirlerine elense çeken pehlivanlar, toplumsal ve ekonomik dinamiğe tutunamayan çaresizler..."(agy., s.19)

Ben Çalıkoğlu'nun tanımlarına izniyle bir de 'çelebi'yi eklemek isterim, 'Yalnız Çele-bi'yi. Resmi de biraz öyle gibidir sanki, 'yalnız bir çelebi'nin yalnızlığını kalabalıklarda gezdirip iyice kalınlaştırması, belirgin kılması gibidir. Şenlikli gibidir de, ama şenliklerin hüznünü, oradaki koyu ve kalın yalnızlığı da gösterir gibidir. Çalıkoğlu yazısında buna değini-yor:"Acelesi olmayan, dünyanın seyir trafiğinin tersine seyahat eden bir zaman gezginidir Burak. Zamanlararası bir akrabalık ilişkisiyle her daim birbirleriyle paylaşacakları konular bulan bir ailenin üyesidir. Siyah Kalem, Matrakçı Nasuh, Evliya Çelebi gibi, sadece kendisi olduğu halde kalabalığın dış sesine bürünür, bazen kamusal bir vicdan olur, bazen de gözümüzün önünde olanı başka bir dilde söylediği için şaşırtıcı bir gerçekliğin sözcülüğünü üstlenir." (agy., s.12)

Ece Ayhanlı, İlhan Berkli, Mustafa Irgattı Cumhuriyet Meyhanesi masalarında, 15-20 yıl öncesinin beyaz formikadan, yaşlı, geniş, yorgun masalarının etrafında toplandığımız Cuma, Cumartesi akşamüstleri. Cihat Burak asma kattaki pencere pervazında gezinen kedileri masadaki mezelerle besleyecek, az konuşacak, çok sigara içecek, gömleğinin en üst düğmesi hep kapalı duracaktır. İlhan Berk'le Ece Ayhan yine bir mevzudan dolayı konuşmuyorlarsa ortalarına beni oturtacaklartır. Ece Ayhan Cihat Burak'ı sürekli konuşmaya kışkırtan sorular soracaktır. 'Renkli bir sessizlik' olan Cihat Burak önündeki peçetelere, küçük kağıtlara çiziktirdiği eskizlerden bazen başını kaldırıp, dalgın sigara dumanları içinden, güngörmüş bir cevap nasıl verilire örnek bir cevap verecektir, Ece 'keh küh' diyerek gülecektir. O eskizlerden biri üzerindeki elyazısı notlarıyla duvarımda asılı şimdi.

İyisi mi o 'çelebi'nin renkli yalnızlığını görmek için bu sergiye gidin. Ben de Ece Ayhan'la Cihat Burak'ın bir söyleşilerinden anektodla bitireyim yazıyı. Ece Ayhan soruyor: -Cemal Süreya kedi resmini cetvelle bile çizenler var diyor. Yeni resmin bir raconu, bir açılışı mı bu acaba? Cihat Burak yanıtlıyor:-Bir kedinin resminin cetvelle çizilebileceğini düşünemiyorum. Ayıptır, benim vicdanım elvermez.