Peşinen söyleyeyim, “Dünya Yardım Endeksi” ölçütlerine göre değilsiniz!..

Peşinen söyleyeyim, “Dünya Yardım Endeksi” ölçütlerine göre değilsiniz!

Her felaketin ardından, yardımdan çok yardım edenin ön plana çıktığı gösterişli yardım kampanyalarına, herkesi elini cebine atmaya sevk eden düğünde şaba toplar misali çığırtkanlığımıza bakılırsa dünyanın en yardımsever milletiyiz. Başbakan Erdoğan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Somali'de yaşanan açlığa dikkat çekip, G 20 ülkelerini yardım konusunda cimri davranmakla itham etmesini de katarsak, yardımseverlikten öte yardım denetçisi sanırız kendimizi. Ama ne yazık “Dünya Yardım Endeksi” ölçütlerine göre yardımsever bir ülke değilmişiz.

“Dünya Yardım Endeksi”, bir ülkenin yardımsever olup olmadığını üç ölçütle belirliyormuş:

1-Bağış cinsinden parasal yardım yapanların toplam nüfusa oranı (Bu ölçüte göre yaptığınız yardımın miktarı değil, yardıma katılan sayısı daha değerli oluyor. -Tanrıyı hoş etmek için komşunuza verdiğiniz fitre ve zekât yardım sayılmıyor-),

2- Yardım için zaman ayırarak bizzat katılımcı olanların toplam nüfusa oranı (Buna göre Nihat Doğan şarkısı yüklü cep telefonunuzla oturduğun yerde lay lay lom şarkılar dinleyerek boş mesaj atmanız sizi yardımsever yapmıyor. Yardım gerektiren her duruma fiilen katılmanız gerekiyor.)

3- Tanımadıkları kişilere (yabancı) yardımda bulunanların toplam nüfusa oranı. (Uluslararası yardımlara, kamu görevlisi itfaiyecilerle değil, AKUT gibi yüzlerce sivil girişimle katılmanız gerekiyor.)

Bu üç ölçütün aritmetik ortalaması diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ülkenizin, yani sizin yardımsever olup olmadığınız ortaya çıkıyor. Dünya Yardım Endeksi’nin 2010 yılı hesaplamasına göre % 57’lik katılımla dünyanın en yardımsever toplumları Yeni Zelanda ve Avustralya. ABD % 55 ile beşinci; Türkiye, % 19’luk katılım oranıyla 153 ülke arasında 134. sırada!

Bütün bu bilgileri, Prof. Dr. Selçuk Cingi’nin SOBİL Yayıncılıktan çıkan “Bencillik Ekonomisinin İflası” adlı son kitabından aldım. Cingi kitabında, günlük hayatta pek değerlendirmeye tabi tutulmamış uluslararası bilimsel verileri, herkesin anlayacağı bir dille yorumlayarak bize transfer ediyor. Yardımseverlik sıralamasındaki yerimiz de son derece güvenilir bir bilgi. Ne yazık ki bu güvenilir bilgi, “Biz yardımsever bir milletiz” hamasetini desteklemiyor.

***

Türkiye’nin eğitim verileri uluslararası karşılaştırmalar için uygun değilmiş   

Pazar günkü yazısında Star yazarı Eser Karakaş, “Eğitim meselelerine kafa yoran herkesin MUTLAKA incelemesi gereken” OECD raporlarında Türkiye’ye ilişkin eğitim verilerinin yetersizliğinden yakınıyordu. Karakaş’a göre “Türkiye gerekli, sağlıklı veri setlerini ya zamanında üretemiyor ya da ürettiği veri setleri OECD düzeyinde mukayeseye uygun değil.” Haklı olarak “Sayın Bakan acaba bu eksiklikler konusunda bizi aydınlatabilir mi? diyerek Eğitim Bakanından kendisini bilgilendirmesini istiyordu.

Bakan, mutlaka Karakaş’ı arayıp bilgilendirmiştir, eminim! Sonraki (dünkü) yazısında Bakanın yanıtına yer vermediğine göre Ömer Dinçer, Karakaş’a yazılmamak kaydıyla (Yazılmak koşuluyla dese de yazmaz ya) konuşmuş olabilir. Dinçer şu açıklamayı yapmış olabilir mi: “Eser bey, bu bakanlığı benden önce partimden üç Bakan, sekiz yıl boyunca yönetti. Ki bunlardan biri olan Hüseyin Çelik yedi yıl bu koltukta oturdu ve her gün bir reform hikâyesiyle karşımıza çıktı. İnanmayacaksın ama hepsi yalanmış, meğer bu arkadaş rakamlarla oynayarak bizi uyutmuş; ‘163 bin derslik yaptık’ demesi de hikâye! Resmen enkaz devraldım! Şu ara teşkilatı formatlamakla meşgulüm, bir süre sabret sıra istatistiklere de gelecek.”

***

TÜYAP Kitap Fuarında tekelleşme var

TÜYAP Kitap Fuarı, her yıl biraz daha yayın tekellerinin eline geçiyor. Metrekaresi 400 lira olan stant ücretini ödeyebilen dilediği yeri kapatabiliyor.  Hatta dilediği kadar yer satın alabiliyor. Adı lazım değil, Cemaate ait birçok yayınevinin kitap satışı yapılan altı salonun her birinde birden çok mağazası olduğunu gördüm. Yani, parayı veren düdüğü çalıyor. Ahmet Hulusi adında bir adam, kendi adına kurduğu devasa stantta bildiri dağıtır gibi bedava Kuran dağıtıyor.

TÜYAP, alternatiflere şans tanımıyor. Fuarı organize edenlerin, seçenekleri ortadan kaldıran bu gidişata dur demesi gerekiyor. Böyle giderse okuyucunun aradığı kitapların yerini okuyucusunu arayan kitaplar alacak. Ve yakın zamanda banka ve Cemaat yayınlarıyla baş başa kalınacak.

Hafta sonumu ayırdığım fuarın bu durumundan sıkıldığım anlarda panel ve söyleşilere kaydım. Her saat başı, onlarca salonda zevkle dinleyici olunabilecek söyleşi, panel, gösteri bulmak mümkün. Ben katıldığım bir söyleşide Refik Durbaş’la tanışıp sohbet olanağı buldum. Onu tanımayan BirGün okurlarına, yazıları kadar akıcı, konuşkan ve sevimli bir yazarları olduğunu söyleyebilirim.