Google Play Store
App Store

Haftasonu Almanya’daydım. Hamm ve çevresi Hacıbektaş Veli Alevi Kültür Merkezi’nin davetlisi olarak, Meltem Ertürk’ün ustaca sorularla yönettiği, Necdet Saraç’la birlikte katıldığım paneldeydim. Dernek Başkanı Mehmet Akbaba, düzenlenmesinde emeği geçen başta İmam Koçak ile derneğin gençleri Eylem, Cansel ve Hazal’a, cemevinin çok değerli İsmail ve Cafer dedelerine ve emeği geçen her Can’a teşekkür ederim. Bizlerin konuşmalarının hemen sonrasında dinleyicilerin de düşüncelerini açıklaması, yaklaşık üç saat süren toplantıyı doyurucu bir noktaya ulaştırdı. Özgür düşüncelerin açıklandığı bir “er meydanına” dönüşen panelden herkes çok mutlu ayrıldı.

***

AKP’nin bir torba yasayla Alevilere açıkça saygısızlık yaptığı sözde açılım ile HDP’nin demokratik yaşama öncülük eden siyasetine Altılı Masa’nın ne için destek vermediği, panelin en çok üzerinde durulan konularıydı. Derin devlet, seçim güvenliği ve AKP’nin ülkeyi büyük sıkıntılara sokan kontrolsüz icraatları, çöken ekonomi, demokrasi, hak ve özgürlüklerin askıya alınması, eylemsizlik, Türkiye’nin yaşanabilir bir ülke olmaktan çıkarılması da öncelikli gündemi oluşturdu!

***

Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımız; yapılacak ilk seçime umutla bakıyor… Ancak seçimi kazandıracak temel politikaların açık ve net olmadığını düşünüyor! Altılı Masa’nın bir sinerji yarattığını biliyor ama sol partilerin neden bu masanın etrafında olmadığını da sorguluyorlar. HDP’nin dışlanması altını çizdikleri en önemli konu… Değişimi sağlayacak programların hâlâ açıklanmamasını yanlış buluyorlar. Masa’dan somut sonuçlar çıkarılmaması onları üzüyor.

***

Dikkat çekici bu düşüncelere, mutlaka muhalefet partileri gerekli ve doyurucu açıklamayı yapmalı. Çünkü yurtdışındaki yurttaşlar da oy verecek. Bir dilekleri daha var… O da mutlaka partilerin, yurtdışında yaşayan ve siyaseten öne çıkmış kişileri seçim listelerine dahil etmeleri.

***

Aktif siyasette olduğum yaklaşık 39 yıldır yurtdışına gidip gelirim. Avrupa’nın pek çok ülkesinde, seçim çalışmalarında bulundum, o ülkenin sosyal demokrat partilerine katkı sundum. Şimdiki Almanya Başbakanı Olaf Sholz’un Hamburg kampanyalarında Behçet Algan ve Etem Ete’yle çok çalıştım. HDF gibi köklü derneklerin toplantılarına katıldım... Alevi dernekleri ve üniversitelerde konuşmalar yaptım. Demem o ki; yurtdışında demokrasi, hak ve özgürlüklere son derece duyarlı, birikimli, dünyayı takip eden, yeni gelişmelere, bilgilere ve düşüncelere sahip yetişmiş insan kaynağına sahibiz! Neden bu kaynağı ülke içinde siyasette kullanmayız? Yıllardır bu soruyu sorarım! Maalesef özgüveni olmayan parti başkanları, kendilerinden daha iyi olan bu insanları seçmekte çok kıskanç davranıyorlar!

***

Alevilerin “AKP’nin çıkardığı yasayı protesto eden” Köln’deki görkemli mitingine katıldım. Avrupa’nın her yöresinden gelen 25 bininin üstündeki canlar, uygarca protesto gerekçelerini sıraladılar. AKP’nin çıkardığı “Cemevlerini ibadethane statüsüne almadığı, Aleviliği bir inanç değil, bir kültür olarak değerlendirip Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki bir daireye bağladığı, Alevileri aynı haklara sahip olan eşit yurttaş olarak görmediğini” açıklanan yasayı, kabul etmediklerini dünyaya ilan ettiler.

***

Çok haklılar! Osmanlı padişahlarının yüzyıllardır inkâr ettiği Alevi inancı, ülkeyi yöneten iktidar tarafında son 20 yılda, daha da katı bir inkâr sürecine dönüştü. İktidarın Aleviliği bir inanç olarak görmemesi, insana yapılan en büyük saygısızlıktır. İnsanın inancına, ibadetine ve aklına yapılan zorlamadır. Kimliğe değer vermemektir ve Anayasal suçtur…

***

Seçimin yaklaşmasıyla oy uğruna her türlü takiyeyi yapabilen iktidar, bu kez de “yeni bir Alevi açılımıyla” yurttaşlarımızı kandırmaya çalışıyor! Öyle ki, ulufe gibi, “Dedelere maaş vereceğiz” diyerek, Alevi inancına sahip olanları oy verir hale getirebileceklerini zannediyor! Oysa bilmiyor ki Aleviler; onurludur, özgürdür, eşitlikten yanadır, dayanışma ve paylaşma bilinci yüksektir... Asırlar boyu, “dedeleri” nasıl görevlerini yapmışlarsa, şimdi de, bu görevi aşkla yapamaya devam ederler! Devletin maaşı değil, erdemli inanç sahiplerinin sundukları lokmalar, onları yaşatır ve de zengin eder!

***

Yurda döndüğüm anda Beyoğlu’ndaki hain saldırıyı öğrendim. Terörün insanlığa ihanet edenlerin kullandığı vahşi ve kahpe bir yöntem olduğunu biliyoruz. Bombalı saldırıysa, kalleşçe yapılan bir vahşettir. Ve “Lanet olsun” demek de yeterli değildir! Nitekim bu pis eylem, çocukları, gençleri, aileleri yani sade yurttaşı katlediyor! Bu olayda “Kimin parmağı” olduğu bir an önce açıklanmalı! Gerçekler ortaya konulmalı. Faili bulmak yeterli değil! Planlayanlar da ortaya çıkarılmalı! Hoş, iktidara güven de kalmadı. Seçime gidiyoruz. 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasındaki Gar Katliamı’nı, Merasim Sokağı, Suruç’u unutmadık! O dönemin iktidarının “oy verirseniz bombalar patlamaz” tehditlerini de unutmadık!

***

Türkiye’nin yaşama sevincini yok edenleri artık gönderme zamanı geldi!