“Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Bugün 10 Kasım, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü!

Padişahların insanlıktan çıkardığı sömürülen halkı, bağımsızlık adına örgütleyen ve emperyalistlere karşı Kurtuluş Savaşı’nı zaferle bitiren, sonrasında özgür ve egemen Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran büyük önderimizi, bir kez daha saygı, özlem ve sevgiyle anıyoruz!

***

Ancak şunu bilmeliyiz ki; 84 yıl boyunca kalbimizde yaşattığımız bu büyük insanı anmak yeterli olmuyor…

Hele hele ona düşman, ülkeye düşman, moderniteye düşman, çağdışı yaşama hayran karşı devrimcilerin, sinsice ya da açıktan yaptıklarını gördükçe, Atatürk’ü anlamanın önemini daha iyi anlıyoruz!

***

Laik demokratik, sosyal ve hukuk devletinin öncelikle, “insan onuru ve emeğine saygılı” olduğunu bilmemize karşın, son 20 yılın İktidarı, onuru da emeği de hatta yurttaşlarımızı da kısaca Türkiye Cumhuriyeti’ni de gözden çıkardığına şahit oluyoruz!

Din tacirliği yaparak yani insanların inancını sömürerek, kin ve nefretle oluşturdukları siyasetle ülkemizi, dış güçlerin kullanımına sunuyorlar!

***

Bu duruma “dur” diyecek olanları da hileli bir referandumla oluşturdukları “ucube rejimin” sopalarıyla korkutamaya ve sindirmeye çalışıyorlar!

Malum, yasama organı ellerinde.

Bugüne kadar halkın taleplerini içeren hiçbir yasa ve önergeye AKP’lilerce izin verilmedi!

Ama “Tek adamın” Saray’dan gönderdiği tüm istekler yasalaştı!

***

HSK ve AYM gibi yüksek hukuk kurumlarının üye atamaları, doğrudan ya da dolaylı olarak tek adama bağlanınca, yargı taraflı ve bağımlı hale getirildi.

Hak, hukuk ve adaletin oluşması da başka bahara kaldı…

Halkımızın yargıya güveni yok oldu!

***

Kendilerine bakan denilen bir “Yürütme organı” var!

Ama seçilmiş değiller! Halkın onayını almadılar dolayısıyla halk adına görev yapmıyorlar!

Onları, partili Cumhurbaşkanı seçiyor ve istediği zaman da görevden alıyor!

Bu atanmış kişilerin inisiyatif kullanma hakları da yok!

Yolsuzluk, usulsüzlük, görevini kötüye kullanma ve de hırsızlık yaparlarsa sorgulanma ve yargılanmalarına ancak Cumhurbaşkanı ya da Meclis’in 401 milletvekili izin verebiliyor! Yani durum vahim!

***

16 Nisan 2017’de değişen rejimle Türkiye, yaşanılması güç bir ülkeye dönüştü.

AKP’nin uyguladığı düzene karşı bir devrim hareketi içine girmesi gereken muhalefet partileri de gereğini yapmayı beceremediler! Sürekli hatalar yapıyorlar…

Çünkü halkın gerçek gündemini değil, kendilerince oluşturdukları yanlış politikalarla mücadele etmeye çalışıyorlar…

Örneğin; “türban” açıklaması! (Konu Başörtüsü değil!)

***

Bugün yaşanan acı tablonun nedeni; açlık, işsizlik ve aşağılanmayla karşı karşıya kalan, barış içinde özgürce yaşam taleplerine şiddetle karşı koyulan ve hakkını aramaya izin verilmeyen yurttaşların oluşturduğu toplumsal muhalefeti, muhalefet partililerin yeterince dikkate almaması!

Kısaca halk aç ve açıkta!

Neoliberal düzen, bir zamanlar halkın olan elektrik, gaz, akaryakıt gibi temel kurumları sermaye eline bırakılarak, yurttaşları soyuyor!

Bu durumu, muhalefetin sadece sözle geçiştirmesi, vurgunculara düzenin devamı için cesaret veriyor!

***

Son olarak muhalefet; AKP’nin dışladığı ama seçim yaklaştıkça, sözde “açılım “adı altında düzenlemelerle kandırmaya çalıştıkları Alevileri, yalnız bırakıyor!

Birkaç söz ve de iyi niyetli birkaç milletvekilinin polis şiddetini önlemeye çalışmasının Alevilerin yanındaymış gibi gösterilmesi siyaset adına acı bir durum!

Cemevlerinin ibadethane statüsünde olması yerine Aleviliğin, kültürel bir farklılık olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanması, Alevilere yapılan saygısızlıktır!

AKP’nin “inkâr” politikasının da devamıdır!

***

Yapılanları yaşadıkça, anayasal bir düzenden uzaklaştıkça, yaşama hakkımızın da elimizden alınacağı açıktır!

Öyleyse! En öncelikli konu yargının tarafsız hale getirilmesi ve hukukun üstünlüğüne inanan bir devlet yapısı oluşturulmasıdır!

Taraflı ve bağımlı yargıya örnek olsun diye iki farklı düşüncenin sonucunu paylaşmak isterim…

***

Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar; katıldığı bir televizyon programında kullandığı "Ben ekmeği temel gıda maddesi saymıyorum. Ekmek aptal toplumların gıda maddesidir. Bizim toplum ekmek ile doyduğu için 20 senedir başında böyle yöneticiler duruyor" ifadeleri nedeniyle hakkında TCK 301/1 maddesi uyarınca "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak" suçundan re’sen soruşturma başlatıldı!

***

Diğeri ise;

Şimdiki iktidarın akıl hocalarından Mehmet Şevki Eygi’nin 31 Ocak 2019 tarihli İttifak’ta yazdığı “İnsanı yaşatan şeyler bozuldu” makalesi!

Eygi diyor ki;” … Genetiği ile oynanmış buğdayların sağlıklı olmadığı rivayeti var.

Şu anda Türkiye’de yiyecek ve içeceklere üç yüz kadar kimyevî madde karıştırılmaktadır. Aromalar, boyalar, koruyucular...

Beyaz ekmek tüketmek uzun vadeli bir intihardır...” demektedir.

O zaman AKP bu makalede suç unsuru bulmamış!

Doğru da yapmış!

***

Çünkü Anayasa’ya göre düşünce ve ifade özgürlüğü yurttaşın en temel hakkıdır!

Eygi de tıpkı Kolivar gibi düşüncesini ifade etmiştir.

Ama ne var ki Kolivar yandaş değildir!

Millete gerçekleri söylediği için AKP’ye göre suçludur!

***

10 Kasım’da Atatürk’ü bir kez daha anarken onun “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözünü iyi anlamamız gerekiyor!

Başarı halk ve akılla kurulan düzenle oluşur!