Lefkoşa’da, “Kıprıslı” arkadaşlarla keyifli ve bol takılmalı sohbetlerden birinde, “Yavru vatan” iğnelerime itiraz eden gazeteci dostum, “E be Abi” demişti, “Abi”yi Kıbrıs ağzıyla “A”yı yumuşatıp uzatmadan söyleyerek. “Bırakmayacaksınız büyüyelim? İstersiniz hep yavru kalalım?”

Geçen gün Erdoğan ve KKTC Başbakanı Ersin Tatar’ın Ankara’dan birlikte Kıbrıslılara verdiği “müjdeyi” dinlerken, keşke sadece o kadar olsa diye düşündüm!

Ebeveyn-evlat ilişkisinde, hiç büyümese de hep böyle mıncıklayıp sevsek diyenlere rastlanır. Bu, aslında, yavrunun o anının ne kadar çok sevildiğini vurgulamak için kurulan bir cümledir.

Ana-babaların yavrularının kendilerine benzemesini istemeleri yaygındır; hali vakti yerinde insanlarsa!

Ancak en sağlıklısı, ebeveynlerin çocuklarının büyüyüp kendi ayakları üzerinde durmalarını, kendilerinden çok daha başarılı ve ileri bir noktaya ulaşmalarını istemeleridir. Nazım’ın dediği gibi, biz sadece ölen babamızdan ileri, doğacak çocuğumuzdan geriyizdir!

Kıbrıslı Türkler, 1974 öncesi Enosis peşinde koşanlara karşı bir varlık mücadelesi verdikten sonra, hemen hepsi Türkiye’nin desteği olmadan varlıklarını sürdüremeyeceklerini bilerek, ama aynı zamanda “kendi başlarına” da var olduklarının, olmaları gerektiğinin bilincinde bir mücadele yürütüyorlar.

Anavatan-Yavru vatan anolojisinin rahatsız edici olmaya başladığı nokta da, yavrusunun ayakları üzerinde durup kendisi olmasına izin vermeyen ebeveyn tavrı.

Pazar günü Kıbrıslı Türkler, pandemi koşullarında oldukça sessiz sedasız sürdürülen bir kampanyanın, düne kadar da başka yerlerdeki meşgaleleri nedeniyle Türkiye’nin pek haberdar olmadığı bir sürecin ardından, 11 cumhurbaşkanı adayından birini seçecekler.

Tam da bu kritik seçime günler kala, adaylardan biri olan UBP lideri ve Başbakan Tatar’ın Ankara’da Erdoğan’la kameralar karşısına geçip 108 gündür arızalı olan su borusundan adaya yeniden su akıtılmaya başlandığını açıklaması, bunun üstüne de kapalı olan Maraş bölgesi sahilinin halkın kullanımına açıldığı “müjde”sini vermesi Kıbrıs’ta şok etkisi yaptı.

Henüz yavrunun demokrasisi tam olarak ananın demokrasisine benzetilemediğinden, KKTC Yüksek Seçim Kurulu, 156/2020 kararıyla, su borusunun tamiri nedeniyle bir tören yapılacağı haberlerine karşı, “Seçim Takvimi dahilinde tören yapılması, nutuk veya demeç verilmesi yasaktır” uyarısında bulunmuş ve polisi de gerekli tedbirleri almaya çağırmıştı.

Adada tören yapılamayınca, tören Ankara’ya taşındı! Erdoğan da Tatar’ın yanında görüntü vererek seçimde açıkça taraf oldu. Bu görüntüyle, Türkiye’den sonra, adada da bütün muhalefetin birleşmesi de sağlanmış oldu!

Cumhurbaşkanı Akıncı; “Su borusu ve kapalı Maraş konusunda yapılan törenler KKTC demokrasisi açısından yüz karası… Bu düzenlemeler seçimlere yapılan müdahalenin bir başka boyutunu oluşturuyor” dedi.

Erdoğan ve Tatar’ın ortak seçim kampanyası “sürpriz”inden koalisyon hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın bile haberi yoktu ve tepki olarak koalisyondan ayrıldı. Askeri bölge olan Maraş sahilinin açılması için parlamentonun “askeri bölge” kararını kaldırması gerekiyordu, ama biraz daha anavatana benzeyerek parlamento kararına boş verildi.

Serdar Denktaş, Tatar’ın “Kapalı Maraş’ı açtık” yalanına sarılarak, “halkın takdirini kazanmak yerine, kendini Kıbrıs Türk halkı karşısında gülünç duruma düşürdüğünü” söyledi.

Kıbrıslılar hep Tatar diyorlar ama işin bir de Erdoğan kısmı var. Pazar günü Kıbrıs’ta Tatar’la birlikte Erdoğan da tartıya çıkacak! Bakalım kim kazanacak?