Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Türkçenin yazımı konusunda yaşanan sıkıntıların önemli bir bölümünün sorumlusu 12 Eylül darbecileridir!

12 Eylül öncesine değin Türk dilbilgisi ve yazım kuralları konusunda iyi kötü bir oydaşma vardı.

Generallerin faşist darbesi, ülkede var olan sınırlı özgürlükleri hepten yok ettiği gibi, Türkçe için de yıkım ve kargaşa getirdi!

Atatürkçü geçinen Kenan Evren ve arkadaşları, kurucu önderin vasiyetini açıkça çiğneyerek özerk Türk Dil Kurumu’nu sıradan bir devlet dairesine dönüştürdüler!

1983 yılına dek “dernek” statüsünde bağımsız bir uzmanlık kuruluşu olarak varlığını sürdüren TDK, 12 Eylül darbesinin ardından Başbakanlığa bağlanınca, dil işleri de hükümetin atadığı “kapıkulu” bürokratların elinde kaldı!

TDK’nin yanı sıra TTK’nin de (Türk Tarih Kurumu) malvarlığına el koyan darbeciler, bu iki Cumhuriyet kurumunu tek çatı altında yönetmek amacıyla oluşturdukları “Yüksek Kurul”un içini gericilerle doldurdular…

•••
Atatürk’ün anısına ve kalıtına açık bir saldırıydı bu! Meydanı gericilere bırakmak istemeyen yurtsever aydınlar, 1987 yılında Dil Derneği adıyla yeni ve bağımsız bir dil kurumu oluşturdular. TDK’nin işlevini bu dernek aracılığıyla sürdürmeyi amaçlıyorlardı. Ancak bu da çok kolay olmadı. Dönemin Ankara Valisi, Dil Derneği’ni hemen “yasak dernekler” kapsamına alarak kurucular için savcılığa suç duyurusunda bulundu. Dernek, çalışmalarına başlayabilmek için uzun süre bu baskıları göğüslemek ve çetin bir hukuk savaşımı vermek zorunda kaldı.

TDK’nin atanmış yeni yöneticileri, bir yandan “özleştirme”nin önünü kesmeye çalışırken öbür yandan Türkçenin yıllar içinde oluşmuş kurallarını hiçe saydılar ve bilimsellikten uzak bir yaklaşımla dilde keyfiliğin yolunu açtılar.
Dil Derneği ise bu süreçte eski TDK’nin tarihsel kalıtına ve bilimsel birikimine sahip çıkan bir çizgi izledi.
Ne var ki iki kurum arasındaki uzlaşmaz çelişkiler yüzünden dilde yazım birliği bozuldu. Okullarda ve resmi kurumlarda yeni TDK’nin tutucu dil anlayışı geçerli kılınırken, yazın ortamında daha çok Dil Derneği’nin kaynakları temel alındı.
Sonuçta yazım konusunda ikili bir yapı çıktı ortaya. TDK’nin Türkçe Sözlük’ü ve Yazım Kılavuzu ile Dil Derneği’ninkiler hem sözcük hem kural bağlamında aykırılıklar taşıyordu. Dildeki bu karmaşanın sıkıntısını ise en çok yazarlar, eğitimciler ve öğrenciler çekmeye başladı…

•••

Hafta içinde, EdebiyatÖğretmeni bir okurumuzdan aşağıdaki mektubu aldım:
“Sayın Attila Bey,
Ben yedi yıldır özel bir okulda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim. Kuralları öğrencilerime anlatırken çoğu zaman zor durumda kalıyoruz. Çünkü kesin, net kurallar maalesef dilbilgisinde yok. Ya geleneksel kabul edişler var ya da tartışmasız kurallar. Ama her kuralın da neredeyse birkaç istisnası var. Hal böyle olunca bazen öğrenciler bizi köşeye sıkıştırmıyor değil. Biz dilbilgisi konularını anlatırken ÖSYM’nin soru mantığına göre kuralları telkin ediyoruz. Lakin TDK bazı kurallara açıklık getirirken yüzeysel birkaç örnekten öteye gitmeyen misaller veriyor. Tabiri caizse zor toplara girmiyor. Mesela ‘Tek olarak kullanılan zarf-fiillerden sonra virgül gelmez ama birden fazla zarf-fiil peş peşe sıralanmışsa aralarına getirilebilir’ deniliyor. Biz de öğrencilerimize böyle aktarıyoruz ama tekli kullanımlarda da virgülün kullanımını doğru kabul eden, sadece zarf-fiil eklerinden -ıp/-ip/-up/-üp ekinden sonra virgül kullanılmaz diye bir algı da var camiada. Hep bir ikilik hali anlayacağınız. Bu konuda anlayışınıza sığınarak sizinle dertleşmek istedim. Belki bir gün bu konuyu köşenize taşırsınız beklentisiyle... İlginize teşekkür ederim. İyi çalışmalar.” (Naim Dağlar)
•••
Yazım kuralları konusundaki çelişkili ve ayrıksı durumlar hepimizi gerçekten çok yoruyor. Dil kurumları arasında bir türlü uyum sağlanamaması ise işimizi daha da güçleştiriyor.

Türkçe öğretmenleri bile dilbilgisi kurallarının karmaşıklığından böylesine yakınır duruma gelmişlerse, öğrenciler bu işin içinden nasıl çıkacaklar?

Sözgelimi Naim Dağlar’ın altını çizdiği konuyu ele alalım:

TDK ile Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzları arasında bu konuda kimi farklılıklar var. TDK, “şart kipi eki -sa/-se’den sonra virgül kullanılmaz” dese de Dil Derneği’nin kılavuzunda böyle bir kural yer almıyor. Genel kural, bağlaçlardan ve ulaçlardan sonra virgül kullanılmaması biçimindedir. Metin içinde art arda gelen “zarf-fiil eki” almış sözcüklerden sonra ise virgül kullanılıyor.

Kurallar, genel olarak uyulması gereken ilkelerdir. Ne var ki bazen uzun tümcelerde anlam karışıklığı olabileceği kaygısını taşıdığımızda bu kuralları esnetebiliyoruz. Virgülün yazım imleri arasında böyle çok yönlü bir işlevi var.
Ama yazının doğal akışını bozan, aynı zamanda görsel kirliliğe yol açan aşırı ve gereksiz virgül kullanılmasını ben de doğru bulmuyorum.