Enflasyonun nedeni nedir? Dünya iktisat camiası şu sıralarda bunun cevabını arıyor. Yüksek kar oranlarını gösterenler, petrol gibi arz şoklarını vurgulayanlar ya da talebin yüksekliğine dikkat çekenler de var. “Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan ya da Pandemiden kaynaklanan geçici bir şok” diye durumu hafife alanlar da var, enflasyonu çözüme kavuşturmak çok büyük bedel gerektiriyor diyenler de… Doğru teşhis önemli çünkü enflasyon hastalığına teşhis konulduktan sonra, bu teşhise uygun tedavi süreci başlıyor.

Önceki gün, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, Meclis’te plan bütçe komisyonuna sunum yaptı. Gündeminde enflasyonun nedenleri ve çözüm yolları vardı.

“Enflasyonun nedeni nedir” sorusuna son derece net bir yanıtı var Gaye Erkan’ın; Talep fazlası… Yani, yurtiçinde yerleşik olan bizler, lüzumundan fazla tüketiyor ve böylece fiyatların yukarı yönlü hareketini kışkırtıyoruz. Haliyle, bu teşhisten çıkan tedavi de, iç talebi kısıcı müdahaleler oluyor; Vergileri artır, faizleri artır, ücretleri baskıla, kredi mekanizmasını yavaşlat, bireysel kredi kartlarına taksit sınırları koy.

“İç talepteki aşırılık, bir çok kanaldan enflasyonu artırmaktadır, dolayısıyla iç talepteki dengesizliğin giderilmesi dezenflasyon süreci için bir önkoşuldur” diyor yeni başkan. Dediklerinde haklılık payı var. Fiyatların yarın daha pahalı, bugün daha ucuz olduğunu bilen tüketiciler, ellerinden geldiğince daha çok satın alıyor ve fiyatları kışkırtıyorlar. Böylece enflasyon bir silsile şeklinde süreklilik kazanıyor. Ama tek neden bu mu?

Yeni başkan, faturayı iç talebe kesmek adına veriler de sunuyor ve devam ediyor; “2023 yılının ilk 6 ayında bireysel kredi kartlarında yüzde 70’in üzerinde bir yükseliş yaşanmıştır.”

VERGİ ÖDEMELERİ

Bankalararası Kart Merkezi’nin verileri de Hafize Gaye Hanım’ı teyit ediyor. Verilere göre Ocak ayında bireysel kredi kartı harcaması 362 milyar TL’yken, Temmuz ayında bu tutar 647 milyar TL’ye yükselerek 6 ayda yüzde 78 artıyor. Fakat bu artışın en önemli nedeni enflasyon beklentilerindeki bozulma nedeniyle iç talebin patlaması değil de mevsimsel etkiler gibi görünüyor. Nitekim bu süreçte en hızlı artan harcama kalemi yüzde 225’lik artışla Konaklama, yüzde 204’lük artışla araba kiralama. Yaz ayları nedeniyle turizmin patlama yaptığı bir dönem ile kışın ortasını kıyaslamak ne kadar doğru? O halde mevsimsel etkileri çerçevenin dışına çıkarmak için ocak ile temmuzu değil de temmuz ile temmuzu kıyaslayalım. Tabloya böyle bakınca, 2023’ün temmuz ayında, önceki yılın aynı ayına göre konaklama harcamalarındaki artışın yüzde 225 değil, yüzde 98 olduğunu görüyoruz. Araba kiralamaları harcamalarındaki artış ise yüzde 204 değil, yüzde 144. Kıyasımızı, ocaktan temmuza değil de, temmuzdan temmuza yapınca tablo görüldüğü gibi değişiyor.

Peki temmuzdan temmuza en hızlı artan kredi kartı harcaması hangisi olmuş? Cevap; vergi ödemeleri… Geçen yılın temmuz ayında kredi kartlarıyla 11,4 milyar TL vergi ödemişiz, bu yılın aynı döneminde bu tutar 42,7 milyar TL’ye çıkmış. Yıllık artış yüzde 284… Vergiye zam yapan devlet, vatandaş vergisini ödeyince “talep çok arttı” diyen de aynı devlet! İkinci en sert artış, müteahhitlik işlerinde görülüyor. Yıllık artış oranı yüzde 224. Nedeni de belli, 6 Şubat depremleri. Onbinlerce konut onarılırken, harcama artışını normal kabul etmek gerekir. Zira harcamalar şubattan sonra patlıyor. Bu harcamalardaki zaruri artış, enflasyonun nedeni olarak gösterilemez.

İŞSİZLİK ARTACAK

Peki ne gösterilebilir? Mesela market ve AVM harcamaları? Bu kalemler ne kadar artmış? Yüzde 115… Temmuz ayı TÜİK gıda enflasyonunun yüzde 61 olduğunu, bunun yanı sıra, banknot sisteminin bozulduğunu, temassız ödemeler nedeniyle kredi kartı kullanımının yaygınlaştığını da düşünürsek, market ve AVM harcamalarındaki yüzde 115’lik artışın olağanüstü olmadığını tespit etmek gerekir. Yine de enflasyon nedeniyle bugün alma davranışı vardır ama ne kadar etkilidir? Bu davranış kırıldığında enflasyon sorunu da ortadan kalkacak mıdır? Veriler, sorunun sadece bir kısmının talepten kaynaklandığını ortaya koyuyor. Fakat yine de halkın alım gücü aşağı çekilecek ve böylece iç talep kısılacak. Bu durumda ekonomik büyümeden taviz verilecek ve işsizlik artacak.

Fakat Gaye Erkan’ın sunumu, kritik bir noktayı da barındırıyor. Erkan diyor ki; “Büyümeden ödün vermeden enflasyonda düşüş sağlanabilir”

Peki nasıl? Bu noktada Erkan’ın işaret ettiği yer dış talep yani ihracat. Türkiye ekonomisinin girdiği patikayı böylece keşfetmiş oluyoruz. Enflasyonun sorumluluğunu tüketiciye yık, enflasyonu düşürmek adına iç talebi kıs, tüketicinin alım gücünü baskıla. Peki ya şirketler? İç talep kısılırsa şirketle malı kime satacak? Çare belli; büyümeden taviz vermemek adına, içeriye satamadığını ihraç et. Biraz daha net ifade edersek, halkı yoksullaştır, firmaları ihracatçı yaparak büyü.

Bu patikanın sonunda, hepimiz bedel ödedikten sonra enflasyonun düşeceği de belirsiz. Zira teşhis yanlış. Fakat hakikat, 24 Ocak Kararları’ndan bu yana, Türkiye emekçi sınıflarının gördüğü en büyük saldırıyla karşı karşıya olduğumuzdur.