Başlığa bakıp da yazıyı bir Niksarlının “mikro milliyetçiliği” diye okumayın! Başlıktaki “yeşil”in önüne istediğiniz yeri yazın. Eğer bir şeyler yapmak için geç kalmadıysanız. Yazın ve sıkı sıkıya sarılın o yeşile!

Özelleştirip güzelleştireceğiz masalıyla, yer üstünde satılacak bir şey kalmayınca, ekonomi gittikçe çirkinleşip bugünlere gelince, sıra yerin altına geldi. Yama tutmaz açıkları kapatmak için, kah doğru dürüst bir Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadan, kah uydurma ÇED raporlarıyla, bol keseden maden ruhsatları dağıtılmaya başlandı.

Geleceğimize olan maliyetini umursamadan, gözler anında nakde çevrilebilen madenlere dikildi. Gün kurtulursa ne ala!

Memleketin dört bir yanında, ağacın, suyun, toprağın, her türden yaşamın yok edildiği kapanmaz devasa yaralar açıldı!

Madenciliğin ülke ekonomisi için anlamını, stratejik önemini, yaratacağı istihdamı ve toplumsal yaşama olası etkilerini, üniversitelerimizde boşuna maden mühendisleri yetiştirmediğimizi bilmiyor değilim. Tabii ki maden çıkaracaksınız, ama nerelerde ve ne pahasına?

Bir süredir Erbaa’nın, Niksar’ın, Kelkit Ovası’nın insanları doğalarını ve geleceklerini geri dönülmez bir felaketten korumak için çırpınıyor.

İnsanlar artık biliyorlar: İster altın olsun ister bakır, ya liç tanklarında ya da açık havuzlarda tehlikeli kimyasallarla (sülfürik asit/siyanür) çok büyük miktarlarda su kullanılarak ayrıştırılıyor. Bu süreçte kimyasallarla kirletilmiş toprak ve su atık havuzlarında toplanıyor. Ya sonra?

Niksar Belediye Başkanı Özdilek Özcan, büyüyen tepkilere cevap verebilmek için bir basın toplantısı yapmış. Söylediklerini Belediye’nin sitesinden okudum.

Bir; “Bizler Niksar’ın aleyhine olan her şeyin karşısında, lehine olacak her şeyin de yanında oluruz.”, diyor. Ve Kent Konseyi, odalar ve tüm STK’larla birlikte hareket edeceklerini söylüyor. Bu iyi bir şey!

İki; “Kulaktan dolma bilgiye inanmayın.”, diyor. Peki! İnanılacak doğru bilgiyi sağlama görevi birinci derecede kendisinde ama böyle bir bilgi verdiği yok!

Üç; tepkisini altın madenciliğine yönelten hemşerilerine, “Şirket müdürüyle görüştüm, altın değil bakır çıkaracaklarmış.”, diyor. (Bu arada altın görürlerse, nasip işte, onu da çıkarırlarmış.) Yani, altın madenciliği çevreye zararlı da bakır o kadar değil! İşte bu da kulağa doldurulmuş yanlış bilgi!

Doğru bilgi adına sorulması gereken o kadar çok soru var ki. CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, geçen hafta, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin yazılı olarak cevaplaması talebiyle bir soru önergesi verdi. Ne kadar ağaç kesilecek, ne miktarda su kullanılacak, meralar ve tarım alanları nasıl etkilenecek, Niksar Ayvaz Suyu ne olacak?

Ve deprem? Niksar ve Erbaa Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde. 1939 Erzincan depremi, 1942 Niksar-Erbaa depremi Kelkit Vadisi’nde binlerce can aldı, on binlerce bina yıkıldı. Ya yeni bir depremde atık havuzlarından sızıntı olur, toprak ve suyunuzdan yüzlerce yıl temizleyemeyeceğiniz bir kirliliğe yol açarsa?

Belediye Başkanı Özcan’a bakır madenciliğinin ne kadar “zararsız” olduğunu görmek için Kıbrıs’a, Lefke’ye bir inceleme gezisi yapmasını öneririm. 74’de çekip giden Kıbrıs Maden Şirketi CMC’nin arkasında bıraktıkları, temizlemeye bütün Kıbrıs’ın bütçesinin yetmediği, “Ortadoğu’nun en büyük çevre felaketi” olarak orada duruyor. Tam 1 milyon metrekarelik alanda, Kıbrıs’ın bağrında, bütün bölgenin ekolojik sistemini bozan ve hâlâ topraktan denize zehir akıtıp balığı yenilmez kılan, insanları kanser eden iğrenç bir yara olarak!

Dedim ya, ben Niksar dedim ama siz “Yeşil”in önüne istediğiniz yeri yazıp öyle okuyun!