Yol medeniyettir” sözü çoğu zaman tartışmasız doğru kabul edilir. İlk kim söylemiş bilmiyorum. En son Marmara Otoyolu Gebze-İzmit kesimini açarken Erdoğan‘ın da “Yol medeniyettir, yolları olmayan ülkeyseniz medeniyetten bahsedemezsiniz.”, dediğini biliyorum.

Başlıktaki gibi bir ikileme sokulmasa hüküm vermek daha kolay tabii. Kolay olsa da kesin değil. O yolların nereye çıktığı, o yollardan kimlerin geçtiği de önemli. Doğayı yol geçen hanına döndürme pahasını, hayvanın, bitkinin, havanın ve suyun yolunu keserek yol yapmak medeniyet olabilir mi?

Ya da yolları yaparken kimlerin yolunu bulduğunu, yolların sağında solunda nasıl rant alanları açıldığını sorgulamadan “yol medeniyettir” diyebilir misiniz?

1933‘de başbakan olur olmaz Hitler‘in de otoyollar inşasına başladığı ve iktidarını sağlamlaştırmasına yarayan işlerinden birinin bu “duble yollar” olduğu, kendisine hayran değilseniz, “yol-medeniyet” ilişkisini sorgulatmaz mı?

Girizgahı uzatmayayım. Kendi kimliğimin de önemli bir parçası olan ODTÜ, 1990‘lardan beri ortasından bir karayolu geçirme planının hedefi. Tanımış olmaktan onur duyduğum hocalarımızdan Prof. Gönül Tankut‘un, umarım mezarında ters dönmesine izin vermeyiz, Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanlığı yaptığı dönemde, 6 Şubat 1995‘te, ODTÜ‘nün SİT alanı olarak tescil edilmiş olması da içinden yol geçirme heveslerini ortadan kaldıramadı.

Şimdi, “Bilkent-İncek Bulvarı ve Niğde Otobanı Bağlantısı” resmi adı altında, hastaneler yıkılarak yapılan şehir hastanesine şehirler arası hasta taşımak, yolun iki tarafına dikilen “ODTÜ manzaralı” gökdelenlerden parsayı götürmek için, iş makineleri “Ankara‘nın akciğeri” olduğu tartışmasız ormanına dalmak üzere.

Kimileri artık aramızda olmayan arkadaşlarımızla, 100 iş makinesi, 400 kamyon ve yüzlerce polisle Melih Gökçek o ormana daldığında taşa, gaza, copa karşı durmuştuk, ormanı ve içindeki hayatı yoldan korumak için. Gökçek gitti ama ODTÜ‘den yol geçirme sevdası bitmedi!

Yolun her zaman medeniyet olmadığını bilenler, tekerleğin icadından bu yana geçen zamanda ormanın, havanın, suyun, börtü böceğin de önemli olduğunu kavrayanlar, onları yok ettiğinizde yaptığınız yolların üzerinden geçecek insan kalmayacağının bilincinde olanlar, ODTÜ Mezunlar Derneği üyeleri bugün saat 17.00‘de Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde eylemde olacaklar.

Bırakın ormanını, ağacından bir yaprak koparmak bile her ODTÜ‘lünün kimliğinden bir parça koparmak gibidir. Sadece ODTÜ‘lünün mü? Bir Ankaralı ya da Türkiyeli kayıtsız kalabilir mi?

Yol medeniyettir” önermesini tartışabilirsiniz ama “Kimliksiz yaşanmaz”ı tartışamazsınız. Kimliksiz insanlar gibi, kimliksiz kentler, ülkeler de “ölü”dür!

Bologna‘ya kimliğini veren 1088‘den beri eğitime ara vermemiş üniversitesidir. Oxford, kuruluş tarihine ait belgeler 1096‘ya kadar giden üniversitesi sayesinde Oxford‘ur. Salamanca hakkında konuşurken 1134 yılında kurulan üniversitesini anarsınız önce.

Balzac, Voltaire, Diderot ya da Nobel Ödüllü Sartre, Henri Bergson ve Marie Curie ne ifade ediyorsa, yalnızca Fransa değil insanlık için, 1257‘ye uzanan tarihiyle Sorbonne diye bir üniversiteleri olduğu içindir.

Bir kentin yöneticisiyseniz, “Yol mu medeniyet, üniversite mi?” sorusuyla birlikte, “Kentinizin kimliksizliği mi yoksa kimliğinin önemli bir parçası olan üniversitesi mi?” sorusuna da yanıt vermelisiniz.

ODTÜ‘ye karşı hoyratlık, medeniyete ve kimliğinize karşı da hoyratlıktır. Yol çok yerden geçer, ama medeniyet ancak yüzlerce yıllık üniversiteleriniz olmasından geçer!