Ülkede siyasetçiler o kadar farklı ve akıl almaz işler yapıyor, öyle sözler söylüyor ki, bazen “Acaba bunlar mı akıllı? Yoksa biz mi?!” demek geliyor insanın içinden. Örneğin; Binali Yıldırım’ın “seçim siyaset değildir!” veciz sözü, belki de yüz yılın deyişi olarak tarihe kazınacak… Aslında hemşerisi önceki başbakanlardan Yıldırım Akbulut da böyle mukallit bir siyasetçiydi… Meclis’te çok […]

Ülkede siyasetçiler o kadar farklı ve akıl almaz işler yapıyor, öyle sözler söylüyor ki, bazen “Acaba bunlar mı akıllı? Yoksa biz mi?!” demek geliyor insanın içinden.

Örneğin; Binali Yıldırım’ın “seçim siyaset değildir!” veciz sözü, belki de yüz yılın deyişi olarak tarihe kazınacak…

Aslında hemşerisi önceki başbakanlardan Yıldırım Akbulut da böyle mukallit bir siyasetçiydi… Meclis’te çok renkli konuşmalar yapmıştı. Tıpkı Binali Yıldırım gibi!

***

Akbulut Meclis Başkanvekili iken milletvekillerine, “Sayın ve sevgili Başbakanımız Özal lütfetti size açıklama yaptı. Daha ne istiyorsunuz!” sözü üzerine ertesi gün, İçişleri Bakanı olmuştu.

Bakan olarak ilk yaptığı açıklama, o dönemde yoğun işkence altında kalan gençleri kurtarmak için Meclis’te yaptığımız konuşmalara verdiği yanıttı.  İşkenceyle ilgili açıklama yerine, bizleri kast ederek, “Bu milletvekilleri bizi dünyaya jurnalliyor!” demiş, ancak bu sözlerle işkencenin varlığını kabul ettiğini fark etmemişti.

Jurnalleme deyişi Özal döneminin veciz sözlerinden biri olmuştu…

***

Yıldırım Akbulut, Meclis’te yaptığı sürçülisanlarla, meydanlarda attığı nutuklarla ve toplumun ona yakıştırdığı şakalarıyla akıllarda kalan isimdir.Öyle hızla yükselmiştir ki, başbakan olduğuna kendisi de inanamamıştır… Tıpkı Binali Yıldırım gibi!

Hatırlarsanız AKP, Davutoğlu sonrası düşük profilli bir Başbakan aradığını açıklamıştı. Sonrasında Binali Yıldırım Başbakan yapıldı. O da çok hızlı yükseldi. Derken TBMM Başkanı oluverdi…

***

Yaşanan o ki; Erzincanlı Yıldırımlar hep aynı kaderi paylaştılar. Sessizdiler. Düşük profilliydiler. Ama hızla zirveye taşındılar.  Ve arkalarında özlü sözler bıraktılar!

***

“Cin olmadan adam çarpmaya çalışan” düşük profilli başkaları da bu yoldan gitmeye hevesleniyor. Laik demokratik sistemden tek adama rejimine geçtiğimiz bu günlerde, sahibinin sesi olmaktan çekinmeden yer kapmaya çalışıyorlar.

***

Yerel seçimler yaklaşıyor. Seçim takvimi devam ediyor. 19 Şubat’ta ittifaklar adaylarını YSK’ye teslim edecekler.

Bu arada Devlet Bahçeli, kendileri dışındaki ittifaka bir isim buldu.

Bahçeli, CHP/ İYİ Parti İttifak’ına zillet ittifakı diyor.

Bu kelimenin anlamını öğrenince ve de lafın nereye gittiğini anlayınca herhalde profilinin düzeyi de açığa çıkacak.

***

Almanya da eğitim görmüş, ülkemizin en değerli hukukçularından yoldaşım avukat Erdal Işık, geçenlerde bu konuyla ilgili ders niteliğinde bir tweet attı.

Şöyle yazıyor; Türk Dil Kurumu Sözlüğü zillet tanımını “Hor görülme, aşağılanma” diye açıklıyor. İttifakı da; “Anlaşma, uyuşma, bağlaşma” diye tanımlıyor. Bu durumda Zillet İttifakı: Hor görülüp, aşağılanların birleşmesi oluyor. Ve Erdal Işık ekliyor; Bu durumda Bahçeli doğru söylüyor!

Tweetin altındaki yorumları okuyunca Bahçeli’nin yüzü kızarır mı? Bilemem.

***

Gerçekten bugün, ülke tarihinde görülmemiş bir aşağılanma ve dışlanmışlık yaşanıyor!

İktidar ve şakşaklayıcısı Bahçeli; ülkedeki aydınları, düşünenleri, adalet arayanları, Kürtleri, laikleri, Alevileri, şafileri, Kemalistleri, devrimcileri hatta Türkleri; kısaca, kendilerinden olmayan herkesi horluyor ve de dışlıyor…

Aşağıladıkları kesimlere, şimdiye dek görülmemiş bir şekilde zülüm ve baskı uyguluyor.  Dolayısıyla horladığı, aşağıladığı ve dışladığı insanlara ‘Zillet İttifakı’ demesi çok gerçekçi…

Anlaşılan o ki; çağdaş ve laik demokrasiden yana olan, eşitlik, özgürlük ve haklarına sahip çıkan, hukuk devletiyle adalet arayan yurttaşlarına Bahçeli’nin pervasızca taktığı bu isim, cehaletten değilse, insanlara duyduğu kinin sonucudur!

***

Artık, niçin bu durumdayız? Sorusunu sormaktan vaz geçip, yerel seçime odaklanmalıyız!