Ne kadar tersini söylerse söylesin Recep Tayyip Erdoğan aslında bir AB yanlısıdır. Bu yanlılığı Hıristiyan değerleri sandığı AB değerlerine inanmışlığından kaynaklanıyor değil tabii ki. Liderliğini yaptığı parti tipik bir düzen partisi. Her düzen partisi gibi AKP de uluslararası sermayenin egemenliğini kabul eden, bu sermayenin Türkiye’de temsilkciğini yapan bir parti. “Milletle” kurduğu tek bağ da görünürde “imani” bir bağdır ki, “millet” desteğinin sürekliliği buna dayanır.

Ne ciddi bir kapitalizm karşıtlığı vardır ne de sermayeye mesafelidir. Bilinen şeyler bunlar. AB karşıtlığının ne kadar sahte olduğunu ise birkaç yıl önce, AB’ye çok ama çok yakınlaşıldığında yandaş medyanın “Artık Avrupalı olduk”, “Bekle bizi Avrupa” manşetlerinden de anlayabilir göz ucuyla bakan herkes.

Erdoğan AB yanlısıdır, çünkü başına gelebilecek her türlü olumsuzlukta o küçümsediği “AB değerlerinin/ilkelerinin" koruması altına gireceğini bilmektedir. Çıkarmaya çalıştığı idam yasasının AB etkisiyle kabul edilmeyecek oluşu, başta Erdoğan olmak üzere tüm siyasiler için bir garantidir. Kandırmayalım birbirimizi.

Şu AB, “tek adamlığına” göz yumsa (ki çıkarını gördü mü göz de yumar, ilke milke palavra) Erdoğan’ın AB’ye karşı çıkacağı falan da yok. Erdoğanlar batı sermayesini, batı sermayesi de onları sever. Mahdumun yatırımlarına bakılırsa çoğunun batı ülkelerinde olduğu görülür. Parayı seven bir İslamcı olarak parayla iş çevrilen sermayenin dostluğu önemlidir bunlar için. Dolayısıyla uluslararası sermaye de.

Şimdi AB’yle papaz olduğuna bakıp aldanmamak lazım. Zaten karşıtlığının içi boş oluşunu “söylem” düzeyinde de görebiliriz. AB’nin yeni bir sömürgeci kurumu olduğuna ilişkin bir analiz falan hak getire. Tüm karşı çıkış “bizi şu kadar yıl kapısında oyaladı”,teröre destek verdi” vs üzerine kurulu. “Teröre destek verdi” itirazında da tercih edilmemeye bir vurgu var. Bir içeri alınsa AB’nin terör destekçiliği anında unutulur. Gerçekçi, aklı başında bir AB karşıtlığı için sosyalist olmak lazım elbette.

Şu son AB karşıtı(!) atarlıkta Erdoğan’ın siyaset yapma biçimiyle karşılaşıyoruz yine/yeniden. Şantaj Recep Bey’de “siyasi bir tarz”. Bunu hep yapıyor. Zaten bu tutumunu AB yanlısı olduğunun kanıtlarından biri sayıyorum. “Açarım bak kapıları” diyerek mültecileri AB ülkelerine yollayacağı tehdidi, kızgınlığının olduğu kadar AB’ye verdiği önemin de bir ifadesi. “Sen beni almazsan ben de bunu yaparım” anlamındaki bu tutum, AB’yi ne kadar istediğinin kanıtıdır, bu kadar net.

Yaptığının etik bir tarafı var mı? Yok elbette. Çünkü yaptığı düpedüz şantajdır. Siyaset yapma biçimi dediğim bu işte. Bunu hep yaptı. Haklarını arayan öğrencilerin protestolarına karşı “ben de onların karşısına 1 milyon öğrenci çıkarırım” dediğini unutmadık. “Yüzde elliyi zor tutuyorum” demesini de. “Kapıları açar, mültecileri üzerinize yollarım” ile “yüzde elliyi zor tutuyorum” arasında bir fark görünmüyor. İçte de dışta da karşıtlarına “tehdit ile şantaj”dan başka sunduğu bir şey yok.

Hiçbir iyi ilişkisinin olmadığı Çin’le, her an bozulacak bıçak sırtı ilişkisinin olduğu Rusya ile, mezhep kaynaklı kin kustuğu Suriye ile, aynı gerekçeyle her coğrafyada rekabet içinde olduğu İran’la, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) aracılığıyla “ilişki” kuracağını söyleyerek AB’ye verdiği mesaj da şantajdır elbette. İki üç güne bakar anlamak, AB biraz yumuşasın, Erdoğan’a göz yumsun, ŞİÖ meselesini unutur, yandaşlarına da unutturur kolayca Recep Bey. Şantaj politikalarının iyisi uzun süreli olmamasıdır. Sonuç almaya genellikle yarar ama AB’nin de Erdoğan’ın blöfünü görme kapasitesi tabii ki yüksek şu sıralar. Bu blöfü görürse ne olur? Türkiye’nin uluslararası sermayeye göbekten bağlı sermayesi Erdoğan’ı atar üstünden. Hep böyle olmuştur. Yine böyle olacak.

Bu oluncaya kadar Erdoğan ŞİÖ’ye dümen kırdığında, örgüt NATO’nun, AB’nin, elbette ABD’nin en sadık müttefikini yanına çekmiş olur, hepsi bu. Yararı ŞİÖ'yedir. Üyesi ülkelerin demokrasisi sorunlu olan ŞİÖ’de, demokrasi diye kafasında boza pişirilmeyeceğinin rahatlığı da Erdoğan’a yeter. AB çok mu demokratik bir kurum, elbette değil ama kendi kamuoyunu dikkat almak gibi bir geleneği var, ŞİÖ’den avantajlı tarafı budur.

İsrail’e falan “one minute”la İngilizce kafa tutar gibi yapan, AB’ye Fransızsa Chantage ile atarlanan Erdoğan, ŞİÖ içinde de maraza çıkarmak istediğinde hangi dilden biri iki kelime ezberleyeceğine karar vermeli.

Rusça da, Çinçe de, Arapça da, Farsça da zor diller. Çenesini açamaz hale getiririler Allah muhafaza.

Çok zor diller gerçekten.