Zorla müzik dinlettiler bana geçen gün… Aslında çok uzun süredir zorla birtakım müzikler dinliyorum. Sarı öfkeye binmeme sebebim oldu zorla dinlediğim müzikler. Sarı öfke başka bir öfke. Beyaz öfkeye benzemez. ‘Sesi kısar mısınız?’ derseniz, ses toptan gider… Gelmek bilmez. Bilse de gelmez. Aslında o zorla dinletilen müzikler de bir yandan da sebebim oldu, gurbetlerden geri […]

Zorla güzellik salonu

Zorla müzik dinlettiler bana geçen gün…

Aslında çok uzun süredir zorla birtakım müzikler dinliyorum. Sarı öfkeye binmeme sebebim oldu zorla dinlediğim müzikler. Sarı öfke başka bir öfke. Beyaz öfkeye benzemez. ‘Sesi kısar mısınız?’ derseniz, ses toptan gider… Gelmek bilmez. Bilse de gelmez.

Aslında o zorla dinletilen müzikler de bir yandan da sebebim oldu, gurbetlerden geri dönüşlerim oldu. Gurbetlere beyin göçlerim oldu.

O güzel beyinler, güzel kafataslarının içinde uzak ülkelere gittiler… Beyin dendiği zaman aklıma nedense hep beyin dostu zombiler gelir. Zombi ne yer, ne içer? Tabii ki beyin yer. Beyinsiz olmasına rağmen beyinsiz yaşayamaz zombiler…

Haiti’den çıkma bir laf zombi. Allemle kullemle öldükten sonra tekrar hayata döndürülen bireyler bu zombiler. Hani seçim günü ölmüş akrabalarınız oy kullanır ya, işte onun gibi ama daha aktif olanı gibi de…

Bakın zombilik zor. Bu zombiler yeniden hayata gelmiş ölüler aslında biliyorsunuzdur. Dirilmiş de dirileşmiş bu zombiler. Sinemada Corc Romero’nun ‘Yaşayan Ölülerin Gecesi’ filminde arzı endam ederler ilk olarak.

Zombili evin, bilirsiniz, aidatı az olur. Isınma problemi olamaz.

Sinemada ilk çıktıklarında tüketim toplumuna bir eleştiri olarak geldiler. Tüketen, üretmeyen, emizleyen bireyleri temsil ettiler. Bir yandan da zombi kavramı sinemada çok sevildi. Düşünsenize, ölmeyen bir birey var. Kafa çalışmıyor ama yaşıyor. Tabii buna yaşamak denirse…

Neyse bana zorla müzik dinlettiler geçende yine. Nasıl bozuldum. Ya bir de çalan şeyden bir şey anlamıyorum. Füzyon caz dinlettiler. Çik Koreya var, Deyv Vekıl var… Vekıl olmuş ama insan olamamış bir çok vekıl gibi o da insanlık dışı hareketler yapıyordu müziğin içinde. Çalınamayacak şeyler çaldılar, hem de kulaklarımın gözü önünde. Zorla müzik dinletildiğinde kendimi kirletilmiş, bir nevi beyinsel tacize uğramış hissettim. #metoo

Böyle acayip geç saatte birilerinin evine gidersiniz, ya da size saçma sapan birileri misafirliğe gelmiştir de gereksiz yüksek sesle sevmediğiniz müzikleri açarlar evin içinde. Siz kısmaya çalışırsınız, onlar açar. Siz kısmaya çalışırsınız, onlar kısmayı yasaklar. Siz kızarsınız, kızmak da yasaklanır. Hatta gün gelir ‘Kızmak’ kelime anlamı değişir ülkenizin en bilinen sözlüğünde. Kelimeler yetersiz, sözler sessiz kalır.

Bana sevmediğim müzikler dinlettiler. Sokakta yürürken sevmediğim parçalar çaldılar kulaklarıma. Madende çalışırken birden müziği kestiler. 1800’de de müzik kesilirdi, bunlar normal dediler bir de… Sokakta durdum, durdum diye müzik dinlettiler. Sokakta yürüdüm, yürüdüm diye de bir sürü son kullanma tarihi geçmiş müzik dinledim. İnternete gireyim evimden bari dedim, internete de giremediğim sayfalar oldu, hepsinin yerine istemediğim parçalar çaldı. Zorla güzellik salonu gibi bir yere dönüştü burası. Zorlanıyorum ister istemez. Yine bir yerden saçma sapan bir parça çalıyor. Vokalistin sesi de kötü. Vokalist sinirli, vokalist gergin, vokalist kötü müzik dinlediğinin farkında ama iyi müziği de anlayamadığı için sinir yapmış. Oysa müziğe bıraksa kendini. Her sokakta farklı bir şarkı, her evde farklı bir müzik çalsa, çeşitlensek. Müzik hayatın gıdasıdır.

Sizleri sayın arkadaşım Orhan’ın bir şiiriyle uğurluyor, ellerinizden ve gözlerinizden öpüyorum. Sanki pişmiş bir kellesiniz ve gözlerinizden öpüyorum gibi düşünün. Gözlerinizi kapatın sonra.

Eskiler alıyorum
Çalıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum.
Bir de ayran şişesinde yoğurt olsam