Kendisi korkuya da hayli yakın duran biri. Hatta çok meşhur bir başka dizisinin, “Enemy”nin ve “Genç Bond” dizilerinin korkutup korkutmadığını kendi oğulları üzerinde denediği söyleniyor

3. Kara Hafta’nın ardından

Kara Haftalar’ın üçüncüsü de geçti gitti. 16 Kasım Perşembe günü Denizbank Genel Müdürlüğü’nde, Erol Üyepazarcı üstadımızın engin bilgisiyle sunduğu “Türkiye’de Polisiye Romanın Öyküsü” ile başladı. Programın geri kalanının tamamı ise, Pera Palas Hotel Jumeirah’ta yapıldı. 18 Kasım Cumartesi, saat 18.30’da Ahmet ümit’in ne zamandır emek verdiği yeni romanını anlatmasıyla noktalandı.

Hatırlarsanız, bu haftaların ilki üç yıl önce, Dame Agathe Christie’nin doğumunun 125. Yılı münasebetiyle başlamış, sonra da onun gibi Pera Palas’ta misafir edilmiş emsalsiz Georges Simenon’u konu almıştı. Bu yıl ise sıra, 1955 yılında burada konaklayan James Bond yaratıcısı Ian Flming’deydi. Bu konukluğun hemen önce M16 ajanı Fleming’in Selanik7’de olması ve 6-7 Eylül olayları sırasında İstanbul’a geçmesi de tesadüf olsa gerek.

“Her neyse, Fleming’i İstanbul’da, yerlisiyle yabancısıyla çok kişi andı. Bizim “James Bond: Romandan Sinemaya” başlıklı oturumumuzda Britanya’dan üç konuk vardı: Yazarlar Anthony Horowitz ve Charlie Higson ile Times gazetesi polisiye editörü Karen Robinson. Ağır işittiğim için imdadıma koşmasını istediğim” ve sairei.

Robinson’ın unvanı bizim için değerini gösteriyor zaten. Diğer ikisi ise, Bond dünyasının hatırlı isimleri. Ülkesinin en çok satan yazarlarından Anthony Horowitz, Conan Doyle ve Ian Fleming terekelerinin talebiyle Sherlock Holmes ve James Bond romanlarını resmen devam ettiriyor. Horowitz 2015’teki “Trigger Mortis”ten sonra ikinci kitabını da yazdı: “Moriarty”. Genç okurları hedef alan “Alex Rider” ile “The Power of Five” serileri ve senaristi olduğu BAFTA adayı “Foyle’s War” (tavsiye ederiz) dizisi ile de tanınan Horowitz, James Bond denince akla ilk gelen isimlerden biri. Hatta bir dinleyici kimin yeni ond olmasını beklediği sorlunca, dedikodu çıkmasın diye söylemekten çekindi.

On parmağında on marifet Charlie Higson (şarkıcı, komedyen, yapımcı, senarist, vb.) ise Türkçe’ye de çevrilmiş “Genç Bond” dizisinin yazarı. Kendisi korkuya da hayli yakın duran biri. Hatta çok meşhur bir başka dizisinin, “Enemy”nin ve “Genç Bond” dizilerinin korkutup korkutmadığını kendi oğulları üzerinde denediği söyleniyor. Ona göre, çocuklar korkuyu bilmeli, kâbus görmeli) ki gelişsinlar (Oysa şaşarsınız, öyle sakin, komik, güleryüzlü biri ki). Büyük oğlunu “Young James Bond”la, en küçük oğlu Sidney’i de “The Enemy ” ile sınamış. “Yazdıkça ona da okudum,” diyor. “Şahane,” dedi. “Çok iyi olmuş.” Ama hiç mi hiç korkmadı. Rahatsız oldum. Her hafta bir bölüm okuyorum, sakin sakin yatağa gidiyor. Gene böyle bir akşam tam umudu kesmiştim ki, gece saat 4’te kapı ardına kadar açıldı, Sidney gözler yaşlı, kan-ter içinde, titreyerek içeri girdi, kendini yatağa attı ve, “Korkunç bir kâbus gördüm,” dedi. “Yazdığın kitapla ilgili.” Hah şöyle!”

Hasılı, hoş bir söyleşiydi. Ama ben bizden öncekinde, Algan’ın ilk moderatörlüğünde de çok eğlendim. (İnsan görevi olmayınca daha çok eğleniyor.

Onun ve Elçin Poyrazların moderatörlüğünde Türkiye Polisiye Yazarlar Birliği’nden arkadaşlarımız Cenk Çalışır, Ercan Akbay, Hesna Onbaşı ve Sibel Köklü, “Casuslar ve Casusiye” üzerine konuştu. Hoş bir muhabbetti. “Fantastik ve Polisiye”de ise pek ender gördüğümüz Alper Canıgüz’ü gördüğümüze sevindik. İşte böyle! Her yıl böyle! Seneye de mutlaka bekleriz.