Acı tatlı senfonik diziler

Bu seneki 77. Golden Globe Ödülleri’nde, drama dalında En İyi Dizi ödülünü kazanan Succession’ı yazmış ve hayli övmüştüm. Şimdi sıra gözden kaçmış olabileceğini düşündüğüm, her ikisi de Amazon Prime Originals olan dizilerden bahsetmek istiyorum. İlki 48 adaylık, 39 ödülü olan ve bu seneki Golden Globe’da “Müzikal Ya Da Komedi Dalında En İyi Dizi” ve “Tv Dizisi En İyi Kadın Oyuncu-Müzikal Ya Da Komedi” dallarını kazanan Fleabag. Diğeri ise bu seneki adaylıkları dahil olarak tam 101 adaylığı ve toplam 57 ödülü olan, The Marvelous Mrs. Maisel.

Fleabag: Acı acı gülümseten dizi

İngiliz komedi-drama türündeki Fleabag dizisinin yaratıcısı ve yazarı başrol oyuncusu Phoebe Waller-Bridge. Kızgın, cinsel olarak açgözlü, kafası karışık, ruhu dağınık, iç yolculuğu gel gitli ve kendi deyimiyle ‘feminist bile olamayan’ modern bir kadın Fleabag. Zeki ve acımasız komedisi olan bu dizi Londralı modern kadın Fleabag’in duygusal bir travma sonrasında yaşadıklarını anlatıyor.

Bu dizi, seks hakkındaki şakaları, vurdumduymaz kesici mizahı ve hepsi birbirinden beter haldeki karakterleri ile, tam mutlu oldum derken yıktın bütün dünyamı absürt serzenişleri ile yoğrulmuş, hikâye içinde karakter, karakter içinde hikâye sarmalı. Tüm bu tatlı tuhaflıklarla dizi, sizi kendine doğru çekse ve hoş beş etse de aslında size bıraktığı şey son kertede trajedi. Karakterlerin söyledikleri ve yaptıkları şeyleri izlerken, yüzünüzde acı acı gülüşlerin ardından fark ediyorsunuz ki izlediğiniz şey şaşırtıcı derecede dokunaklı olan modern dramedi. İşlevsiz kadın, aile, seks ve hatta işlevsiz rahip hikâyesi ile çarpık ve alternatif bir dünya yaratan dizi, hassas kara mizahıyla içinizi burkarken bir yandan gülümsetiyor. Aynı The Verve grubunun Bitter Sweet Symphony parçasında dediği gibi; Çünkü bu hayat acı tatlı bir senfonidir.

**

aci-tatli-senfonik-diziler-679566-1.

The Marvelous Mrs. Maisel: Bohem bir barda bir ev kadını

Amerikan komedi-drama türündeki The Marvelous Mrs. Maisel dizisinin yaratıcısı Gilmore Girls’ünde yaratıcısı olan Amy Sherman-Palladino. Dizide Mrs. Maisel’ın menajeri rolünü de üstlenen Palladino’nun alametifarikası ise fişek gibi ateş eden diyalogları ve çapraşık üstü kapalı kültür referansları. Rachel Brosnahan’ın yarattığı Mrs. Maisel güçlü kadın karakteri, oyuncunun harika dinamiği ve estetiği ile parlayan komedi ve hüznü aynı oranda enjekte ettiği bir dönem dünyası yaratmayı başarmış. 1958’de Manhattan’ın Yukarı Batı Yakası’nda yaşayan genç, üst sınıf bir Yahudi Amerikalı, çocuklu ev kadını olan Mrs. Maisel’ın ötelediği ve kocasına aitmiş gibi hissettiği yeteneğin aslında kendisinde olduğunu fark edip akşamları The Gaslight Cafe isimli bir yeraltı kulübünde stand-up yapmaya başlaması ve sonrasında gelişen olaylar konu alınıyor. The Gaslight Cafe bildiğiniz üzere Greenwich Village’da 1958-1971 yılları arasında çok dikkat çekici bohem bir mekan. Burada sahne almış bazı isimler Bill Cosby, Bob Dylan, Jimi Hendrix, Eric Clapton vd. Maisel’ın stand-up için burada her sahneye çıktığında ve iyi bir performans sergilediğinde, onu izleyen erkek stand-upçılarının suratlarının aldığı şekli görmek bile dizi içinde seyirciye ayrı bir tatmin duygusu katıyor. Dizinin 1’inci ve 2’inci sezon bölümleri gayet akıcı bir şekilde kendini izlettiriyor, yer yer Mad Men dünyasında bir kadın izlemiyormuş gibi bile hissediyorsunuz. Son derece nitelikli olan diyalogların hızına yetişmek bazen biraz zor olsa da, verdiği Woody Allen tadı ekstra keyif veriyor. Dizinin genel prodüksiyon kalitesi ise üst sınıf, sanat tasarımı, kostüm ve dizaynlar modern geç 50’lere ait, Doris Day filmlerinden fırlamış gibi hatta.