"3 Cisim Problemi” ile Newton fiziği, nano parçacıklı kıyım makineleri, zamanı ve maddeyi manipüle eden zihinler ve bize böcek olduğumuzu söyleyen Netflix tweetleri arasında hızlı bir yolculuğa çıktık.

Böcek olduğumuzu söyleyenler var
Fotoğraf: IMDb

Çinli bilimkurgu yazarı Liu Cixin’in "3 Cisim Problemi" (3 Body Problem) adlı roman serisinden Netflix için uyarlanan aynı isimli dizi fenomen olma yolunda yükselişte.

Dizinin yaratıcıları arasında Game of Thrones’un David Benioff ve D. B. Weiss ile The Terror, True Blood yapımlarından tanıdığımız Alexander Woo yer alıyor. İzleyicileri Newton fiziği, şok edici cinayetler, nano parçacıklı kıyım makineleri, zamanı ve maddeyi manipüle edebilen zihinler ve bize böcek olduğumuzu söyleyen Netflix tweetleri arasında hızlı bir yolculuğa çıkaran dizinin Netflix'teki ilk gösteriminin üzerinden neredeyse bir hafta geçti. Ve şimdiden daha fazlasına açız. Finali ile bize meselenin bitmediğini vaat eden dizinin 2. sezonunu iştahla beklemedeyiz… Bilim insanları arasında sıra dışı intiharlar, bilimsel keşiflerin aniden durması ve genel bir belirsizlik ortamı içerisinde olayların arkasındaki gizemi çözmeye çalışırlarken, bir bilgisayar oyunuyla karşılaşılıyor. Ve bu oyun, oyuncuları gezegenler arası bir uygarlıktan gelen mesajları çözmekle görevlendiriyor. Yazar Liu Cixin’in dünya genelinde büyük beğeni toplamış olan bu üçleme eseri 2015’te Hugo ödülünü kazanmıştı. En iyi bilimkurgu ve fantezi çalışmalarına 1955’ten itibaren aralıksız olarak her sene verilen Hugo ödülü aslında önemli. Zaten ödülün ismi, öncü bilimkurgu dergisi Amazing Stories'in (1926) kurucusu olan Hugo Gernsback'ten geliyor. Kendisi bilimkurgu edebiyatının önemli figürlerinden biri. Hatta 20. yüzyılın başlarında bilimkurgu edebiyatının tanınmasına ve gelişimine önemli katkılarda bulunmuş olan Hugo Gernsback aynı zamanda, "bilimkurgu" terimini de ilk kez kullanan kişi olarak biliniyor.

BEŞİNCİ BÖLÜMÜ ASLA KAÇIRMAYIN

Dizinin şu ana kadar Netflix’in en pahalı dizisi olduğu ve bölüm başına yaklaşık 20 milyon dolara mal olduğu bildirildi. Sekiz bölümden oluşan bu Netflix yapımı, geniş kapsamlı bilimsel kavramları ve karmaşık felsefi düşünceleri içeren derin bir kurguya sahip. Fazla zeki olup, kendi algoritmasına fazla odaklanarak anlaşılması zor hale gelen dizilerden değil. Çok zor konseptleri seyirciye anlatabilmeyi iyi başarıyor ve seyirciyi farklı bakış açılarıyla düşünmeye teşvik edebiliyor. İzleyicilerin, dizinin yaratıcı fikirlerini ve bilimkurgu türünde getirdiği yenilikleri takdir edeceğine eminim. Ayrıca karakter gelişimlerine odaklanan ve izleyicileri karakterlerin duygusal yolculuğuna da bağlamaya gayret gösteren hikâyesi, dizinin bir yanıyla ana dokusunu derinleştirmesini sağlıyor. Şöyle ki; en yakın arkadaşlarının intiharı ile başlayan ve nükleer bomba kullanmaya kadar ilerleyen bir drama var ortada aslında. Seyirciyi düşündüren ve tartışmaya açık kavramlarla dolu oluşu ilham verici olsa da yoğun fizik teorileri bazı izleyiciler için yorucu olabilir. Veya dizinin tempolu başlangıcının ardından daha yavaş ilerleyen birkaç bölümü bazı seyircilerde ilginin kaybolmasına sebebiyet verebilir. Hatta trend olduğu için bu diziden kaçınmak isteyenler de olacaktır. Şunu söylemek istiyorum, ne yapın edin, dizinin beşinci bölümünü asla kaçırmayın. Bu bölümün hissettirdiği o korkuyu deneyimlemeniz gerek.

TARTIŞMALI KIZIL AĞUSTOS SEKANSI

5 Ağustos 1966'da Pekin Üniversitesi'ne Bağlı Deneysel Lise'nin ilk müdür yardımcısı Bian Zhongyun, Mao’nun harekete geçirdiği Kızıl Muhafızlar tarafından dövülerek öldürülmüş ve Kızıl Muhafızlar tarafından öldürülen ilk eğitim çalışanı olmuştu. Dizi tam da bu trajik ölümü hatırlatan/kurgulayan sert bir sahne ile açılıyor. Dönemin önde gelen bir bilim insanının entelektüel olduğu için kalabalığın önünde utanç içinde vahşice dövülerek öldürüldüğü bu beş dakikalık sekans ana akım bir medya platformunun, yaşanmış korkunç olayı bu şiddette tasvir etmesi açısından oldukça önemliydi. Netflix Çin'de resmi olarak mevcut olmasa da, sanal özel ağlar orada yaşayan insanların platforma erişmesine izin verdiğinden bu sahne Çin sosyal medyası başta olmak üzere izleyicileri hızla ikiye böldü. Kanlı siyasi tarihin bu hikâyesi ile ilk kez karşılaşan gençler şaşkına dönmüştü adeta. Açıkçası benim için de TV’de daha önce hiç bu denlisine şahit olmadığım kadar dramatik, sert ve politik bir açılış sahnesiydi. Siyasi nedenle 10.275 kişinin ölümü ile sonuçlanmış “Kızıl Ağustos” gerçeği ile bu denli etkileyici bir görsel eşliğinde yüzleşmek hiç kolay değildi. Hele bir Çinli için çok ama çok daha zor olmuştur. Çünkü devrimin şiddet dolu yüzünü gösteren bu sembolik olay Çin'in modern tarihindeki önemli olaylardan biri ve toplumsal hafızada bir referans noktası oluşturuyor ve adalet arayışı açısından hâlâ önemli bir rol oynuyor. Sahneyi izler izlemez olacakları tahmin ederek sosyal medyadaki paylaşımlara baktım. Reddit ve X’teki paylaşımlarda "Ailemin başına da geldi”, “Kübalıyım ama bunu hissettim," “SSCB'de doğdum ve ben bunu çok iyi anlıyorum” paylaşımları aklıma kazındı diyebilirim. Çinli izleyicilerin Hollywood'un ülkeyi kötü bir şekilde tasvir ettiğini düşünmesi, bazı Amerikalı muhafazakârların bu sahneyi överek Çin Kültür Devrimi'ni ifade özgürlüğünü yok etmekle suçlaması, "woke"un sol ile karşılaştırılmasına kadar vardı konu. Sonuç olarak, "3 Cisim Problemi" dizisi, bilimsel kavramları ve felsefi düşünceleri derinlemesine işleyen, karakter odaklı bir yapısı olan ve izleyicileri düşündürten bir yapım. Ancak dizinin tartışmalı sahneleri, geniş bir izleyici kitlesi arasında farklı tepkilere yol açmayı sürdürecektir.