Tiyatro oyunlarının sinemaya uyarlanması, bu sanatın geniş kitlelere ulaşmasını sağlarken sinema endüstrisine yeni ve taze hikâyeler de kazandırır. Bana göre tiyatro oyunundan uyarlanmış en harika film ise Kırık Çember.

Sanatın gücü birleşince artar
Fotoğraf: IMDb

Tiyatro ve sinema arasındaki etkileşim, sanatın farklı alanlarının birbirini zenginleştirmesini sağlar. Tiyatro oyunlarının sinemaya uyarlanması, her iki sanat formunun da gücünü ve etkisini artırırken, seyircilere yeni ve unutulmaz deneyimler sunar. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nün ulusal bildirisinde Müjdat Gezen ve Metin Akpınar “Tiyatro insanlığın vazgeçilmezidir. İnsansız tiyatro, tiyatrosuz insan olmaz” diye yazmışlardı. Gerçekten de öyle. Tiyatro, insanlık tarihinde önemli bir yer tutar ve izleyici ile sahne arasındaki canlı etkileşim, bu sanat formunu diğerlerinden ayırır. Tiyatro, anında bir iletişim ortamı oluşturur ve izleyicileri doğrudan etkileyebilme gücüne sahiptir. Film kuramcısı André Bazin'in sinema hakkındaki düşünceleri, sinemanın diğer sanat formlarından farklılıklarını ve ortak noktalarını anlamamıza yardımcı olur. Sinema, öykü anlatma aracı olarak kullanıldığında, diğer sanat dallarıyla ortak özellikler paylaşır. Karakter gelişimi, olay örgüsü ve temas gibi unsurlar, filmleri kısa öyküler, romanlar ve tiyatro oyunlarıyla ilişkilendirir. Ancak sinema, kendine özgü özellikleriyle diğer sanat dallarından ayrılır. Görüntülerin hareket halinde olması ve sesin kullanımı gibi özellikler, sinemayı benzersiz kılar. Sinema, sözü ve eylemi bir araya getirerek benzersiz bir anlatım biçimi oluşturmuş ve bu da onu diğer sanat dallarından ayıran en önemli özelliği olmuştur. Tiyatro oyunlarının sinemaya uyarlanması, tiyatro sanatının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlar ve sinema endüstrisine yeni ve taze hikâyeler kazandırır. Bu, tiyatro sanatının etkisini genişletirken, sinema dünyasına da yeni ve ilginç içerikler sunar. Tiyatro oyunlarından uyarlanmış ve başarılı bulunan bazı sinema filmlerine baktığımızda, tiyatro oyunlarının sinema dünyasında da önemli bir yere sahip olduğunu daha iyi görebiliriz; August Wilson'ın aynı adlı Pulitzer Ödüllü tiyatro oyunundan uyarlanan “Fences” (2016), John Patrick Shanley'nin Pulitzer Ödülü kazanan tiyatro oyunundan uyarlanan “Doubt” (2008), Peter Shaffer'ın Tony Ödüllü tiyatro oyunundan uyarlanan “Amadeus” (1984) gibi başarılı sinema filmleri aklıma gelen ilk örnekler. Ve tabii ki, "Kırık Çember" (The Broken Circle Breakdown) filmi. Bu örnekler içerisinde izlemek için en harika seçim olacağına inandığım bu film, tiyatro oyunundan uyarlanmış olmasına rağmen sinema dünyasında büyük bir etki yaratmış ve birçok ödül kazanmıştır.

SEYİRCİNİN İSKELET ANAHTARI

Johan Heldenbergh tarafından yazılan ve Felix Van Groeningen tarafından yönetilen aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanan 2012 yapımı “Kırık Çember” filminin, tiyatrodan sinemaya başarılı bir şekilde uyarlanmış olduğu fazla bilinmez. Film, tiyatro oyunu ile aynı temel hikâyeye dayanıyor: Belçikalı bir çiftin, Didier ve Elise'nin, farklı dünya görüşlerine sahip olmalarına rağmen birbirlerine aşık olmaları ve kızlarının ölümcül hastalığıyla başa çıkmaya çalışmalarını konu alıyor. -Digital Theatre Streaming- kullanarak internet üzerinden tiyatro oyununu da izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki, film, tiyatro oyununun duygusal derinliğini ve güçlü karakterlerini korurken, hikâyesinin daha büyümesini sağlayan, sinemanın görsel ve işitsel öğelerini kullanarak çok sarsıcı bir hal almış. Uyarlanma sürecinde, tiyatro oyunundaki diyaloglar ve sahneler, sinema diline uyarlanmış ve görsel olarak zenginleştirilmiş. Ayrıca, filmde kullanılan bluegrass türündeki müzikler hikâyenin duygusal tonunu güçlendirirken, seyircinin filmi daha derinden deneyimlemesini sağlamış. Bu filmin bende çok özel bir yeri var. Ve kalıbımı basarım yeni izleyecek olanlarınız arasında da böyle düşünenler çok olacaktır. Elbette her film bir yanıyla izleyenin hayat deneyimleriyle, bakış açıları ve hepsinden önemlisi kalbi ile büyüyebilen canlı bir organizma gibi. Ve ‘anahtar' her ne kadar filmin kendisinin iyi olmasına bağlı olsa da, en nihayetinde tüm kapıları açan ‘iskelet anahtar’ı elinde tutan aslında hep seyircidir.

ÇOK ÖZEL BİR FİLM

Bu filmi bu denli özel yapan unsur, Felix Van Groeningen'in yönetmenlik tarzındaki duygusal derinlik, karakter odaklı hikâyelere gösterdiği özen ve görsel şahaneliğin birleşimiyle tanımlanabilir. Groeningen, karakterlerin duygusal karmaşıklıklarını ve yaşadıkları acıları kendisi o acıların içinden geçmişçesine görsel olarak çarpıcı bir şekilde yansıtarak seyirciyi etkilemeyi çok iyi bilen bir yönetmen. Ve kendisi, karakterlerin içsel yolculuklarına eşlik eden hikâyeler ile seyircinin karakterlerle duygusal bir bağ kurmasını çok kolaymışçasına başarabiliyor. Filmlerinin hepsi harika sinematografilere sahip. Görsel anlatım ve atmosferi filmlerinde çok güçlü bir şekilde kullanır; renk paleti, kamera açıları ve mekân seçimleriyle duygusal tonu ve atmosferi ilk saniyeden itibaren belirler. Ve müzik! Groeningen filmi demek bir anlamda güçlü müzik demektir. Filmlerinde müziği bu denli etkili şekilde kullanan ve hikâyenin duygusal etkisini artırmak için güçlü bir araç olarak kullanan ender yönetmenlerdendir. "The Broken Circle Breakdown" filminde kullanılan olağanüstü müziğin, hikâyenin ne denli önemli bir unsuru olduğunu sizler de izleyince göreceksiniz. Bu özelliklerin bir araya gelmesi, Groeningen'in filmlerinin duygusal ve görsel olarak güçlü bir etki yaratmasını sağlıyor. Kısacası onun yönetmenlik tarzı, seyirciyi derinden etkileyen unutulmaz hikâyeler anlatma yeteneğine dayanıyor. Sizlere tavsiye ettiğim bu film dediğim gibi çok özel bir film, o yüzden zamanınızı ve mekânınızı özenle hazırlamanızı tavsiye ederim çünkü bu filmin etkisinden uzun bir süre çıkamayacaksınız.