“DEAŞ (IŞİD) saldırılarına karşı en doğru çözüm, dini idrakin sağlam şekilde inşa edilmesidir. Her türlü güvenlik tedbirleri alınabilir, alacağız. Ancak en güçlü tedbir gençlerimizin dini idrakinin korunmasıdır.”

Başbakan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği İl Müftüleri toplantısında müftüleri böyle göreve çağırdı. Görev ne? Dinin (kendi kabul ettikleri versiyonunun) yayılması ve anlatılması. İki bin yıllık bir görev.

Görevi seferberlik olarak da ilan etti: “Yeni bir dini idrakle aşırı akımlara karşı bir ilmi seferberlik içinde olacağız” dedi, müftülere “yeni bir dini idraki bütün ülke sathında yayma görevini” verdi.

Seferberliğin ilk adımı ideolojik altyapısının oluşturulması. Diyanet 10 Ağustos’ta kamuya açtığı İslam Devleti (IŞİD) raporunda, örgütün “nasıl ortaya çıktığını, geçirdiği istihaleleri, etkinliğini artıran sebepleri ve mücadele tarzını irdelediğini” duyurdu.

Raporda IŞİD’den “sözümona aktivist Müslümanlar” diye bahsediliyor.

Örgütün, “Müslümanların özünü tahrip ettiğini” savunan Diyanet, “İslam’a sadık olma iddiasıyla İslam’ı bütün bir yeryüzü sathında gözden düşürmeye çalışmaktadır” diyor.

Raporda IŞİD’in örgütlenme yapısı, ekonomik kaynakları ve uluslararası bağlantıları, sosyal medya üzerinden kurduğu ilişkiler ve taraftar toplamak için başvurduğu metotlara değinilmediğini özellikle belirtmişler. Amaçları, IŞİD’in “asıl Müslümanlar olmadığını” göstermek.

Raporda IŞİD’in ideolojisi şu (manidar) tanımlamayla anlatılmış:

“Ayet ve hadislerin bağlamından koparılarak ideolojik sloganlara dönüştürülmesi, temel İslami kavramların yapıbozumuna uğratılarak içlerinin boşaltılması, İslami literatürde genellikle zayıf olarak kabul edilen apokaliptik rivayetler üzerinden bir kıyamet senaryosu kurgulanarak meşruiyet arayışı, kendilerine benzemeyenleri sapkınlık ve dinden çıkmakla suçlamaları gibi tali sorunlar da bu temel epistemolojik ve metodolojik sapmanın yansımalarından ibarettir.”

Kısacası “Gerçek İslam bu değil” diyor ama kendine benzemeyene yaklaşım bakımından örgüt bize pek de yabancı gelmiyor.

Diyanet, IŞİD’i “ham yobazlıkla kaba softalıkın ilginç bileşimlerinden biri” olarak gördüğünü, böyle yaklaşımların “insanlığın ufkunu daralttığını” savunurken, ufkumuzu açacak olanın da yine dinin bir başka yorumu olduğunu söylüyor.

Belli ki iktidarın IŞİD’le tek derdi dinin yorumlanmasıyla ilgili.

Örgütle ideolojik temsiliyet rekabetine girişirken, kendilerinin bu “temsiliyeti/hakkı” nereden aldıklarının cevabı ise raporda yer almıyor. (Zaten kanunlara aykırı olurdu.)

Bu seferberliğin eğitime, sosyal ve ekonomik hayata nasıl yansıyacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Vergilerimiz dini seferberliğe emanet.