Masa, masalar, masa kurmadan güç birliği yapanlar, buralara hiç takılmayıp tek başına duranlar, hatta bir dönem AKP ve MHP’yi militanca savunmuş olanlar… Memleketi ve kendilerini bu hale getiren tek adam rejimine karşı burunlarından soluyorlar.

Erdoğan, bir başarıysa bu ona ait, kendi etrafında kenetlediğinden daha büyük bir kitleyi kendi karşısında kenetledi. Öyle ki, onu onunla baş başa bıraksanız, başkasına gerek yok, kendini yenecek!

Ama öyle olmuyor; Erdoğan bir başka seçim zaferi yaşarsa, bu, tek adam rejimine son vermeyi “en önemli” ilan edenlerin kendi “önemli”lerinin peşine takıldıkları izlenimi vermeleri yüzünden olacak!

Günlerdir yazıp durduğum şeyi tekrar edeyim: Ehem mühimme müreccahtır! Yani; “En önemli önemliye tercih edilir!” Hepimizin kendi “önemli”si var ama onları “en önemli”nin önüne koyarsak, hiçbirimizin önemlisi kalmayacak! “En önemli”; Türkiye’nin bu tek adam rejiminden kurtulup, kuralları ve kurumları olan ve onların da her vatandaş için aynı işlediği bir rejime kavuşmasıdır!

Hafta sonunda Mersin’de dolaştım, Adana’ya uğradım. Aş(k)ın kazandıracağına bir kez daha ikna oldum Mersin’de gördüklerimle. Vıdı vıdı, büyük laflar, etekten çekiştirmeler bırakılır, İ. Küçükkaya’nın dün yazdığı gibi “yıkıcı rekabet tuzağına düşülmez” ve seçim kampanyası herkese dokunan “aş(k) hikâyeleri”ne dayandırılırsa kazanmamak diye bir şey yok.

Dün Güven Gürkan Öztan’ın BirGün’deki yazısının başlığı “Ortak Ses: Aklınızı başınıza alın”dı. Mersin ve Adana’da Ortak Ses’i o kadar güçlü duydum ki. Bu iktidara ve iktidarın kendisine karşı yaşattıklarına karşı burnundan soluyan, bir kısmı da geçmişte AKP ve MHP’ye oy vermiş vatandaşların Ortak Ses’i o, ve uyarının asıl hedefi de 6’lı Masa.

Adana’da burnundan soluyarak traktörünü gösteren ve mazot, gübre, ilaç derken tarlasını süremez hale geldiğini söyleyen çiftçi de, uluslararası bir kurye şirketinin çalışanı da, Mersin’de bir yandan üniversiteye hazırlanırken bir yandan garsonluk yapan genç de “en önemli”nin o kadar bilincinde ki, yürekleri ağızlarında “Aklınızı başınıza alın” diye sesleniyorlar 6’lı Masa’ya!

Bizimkisi bir aş hikâyesi! Bu son derece anlamlı cümleyi, Mersin’de, önünde şehrin dezavantajlı mahallelerine dağılmak için yemeklerle, çorba ve sütle doldurulmayı bekleyen araçların dizildiği devasa AŞHANE’nin duvarında gördüm.

Sabahın köründe tarlalara giden işçilere, karnını doyurmakta zorlanan öğrencilere ücretsiz çorba dağıtmaktan, bütçesi tencere kaynatmaya yetmeyen hanelere (sadaka gibi hissedip eziklik hissetmesinler diye) 6 liraya üç çeşit yemek verebilmekten daha etkileyici bir aş(k) hikayesi olabilir mi? Onu yapabildiği için işte, fotoğraf çektirmeyi günah saydığını düşündüğünüz peçeli çarşaflı kadın, yüzü görülmeyecek olsa da, sarılıp fotoğraf çektiriyor Başkan Vahap Seçer’le!

İnsanlar sorun çözenlerin peşinden giderler. Yoksulluk, işsizlik bu ülkenin en geniş toplum kesimlerini kapsayan en büyük sorunuysa ve onu çözen bir hikayeniz varsa, her yerde anlatın. Başarı en ikna edici olandır!

En etkili iletişim biçimi de hikâye anlatıcılığıdır. Siyasal iletişimde hikâyeler sonuç aldırır. Hikâye masal değil, önce yaratılması gereken bir gerçektir. Onu içinde insanların olduğu ve hayatları değiştiren bir başarı hikâyesi olarak iyi anlatabilirseniz, kitlelerle aranızda güçlü duygusal bağlar kurar. En güçlü duygusal bağ olan aşkın etkisine sahiptir!

Muhalefet, enerjisini iktidarla didişmeye harcamadan, birbiriyle ilişkisinde de “aklını başına alarak”, yerelde gerçekleştirdiği hikâyeleri toplayıp anlatsa yeter.

Aş(k) kazandırır!