Ortama gelin… MHP Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy, "Açıklanan rakamların üzerinde enflasyon oranları var. Zamlar bu milletin belini büküyor. Bunlar gerçek" açıklamasının ardından tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk edildi… Nefis değil mi? “Zam var” demek yasaklanırsa zamların ve hayat pahalılığının olmayacağını düşünecek kadar çaresiz bir düşünce yapısıyla karşı karşıyayız.

Bu tayfa bakanından, vekiline, en yetkilisine kadar yıllardır böyle zaten. Ne bir sese kulak verir, ne bir uyarıyı dinler, ne bir araştırma önergesine imza atar, ne bir ağacı korur… Dümdüz tayfa. Hem de nasıl dümdüz. Bir yaştan sonra hiçbir şey dinlemez anlamaz, görmez olmuş bir ekip. Hepsi de birbirinin suçuna dahil. Sessiz kalanlar da susarak bu kötülüğe ön ayak oluyor, diğeri saçma sapan açıklamalar yapıp dikkatleri üzerine çekiyor. Hepsi aynı. Kötülüğün azı çoğu yok. Saf kötülük ise bunların yaptığı gibi bir şey olmalı. Neler mi?

***

Cumhuriyetin ve ülkenin kendi kendisine yetmesi, üreten ve ilerleyen bir toplum olması nedense ısrarla baltalandı. 30’lu-40’lı, 50’li yıllarda yapılan fabrikalar, kurumlar, tek tek özelleştirme kisvesi altında satıldı, zarar edildi. Telekom melekom aynı şekilde. Bu da yetmedi, limanlar, tersaneler, ağaçlar, nehirler, dereler, göller aynı şekilde eşe dosta dağıtıldı, betonlar döküldü, ağaçlar kesildi. O da yetmedi, geçilmeyecek yola geçiş garantisi verildi. Soran olursa cebimizden para çıkmadı ama şirketin zararını hazine ödüyor…

Yeraltı kaynakları yabancı firmalara “Aman gelin yavvv bizde çok var” diye diye satıldı. Memleketin toprağına siyanür dökmek “Ya ne var tertemiz işte” diye diye idareden kimseyi rahatsız etmedi. Bu da yetmedi, gençleri baskı altında tutmak için bin bir numara denendi. İnternet sansüründe dünyanın lider ülkelerinden biri olduk. İfade özgürlüğü ise yerlerde sürünüyor. Gün geliyor, bir Tweet’i RT etmeniz bile sizi paketlemeye yetiyor. Ama ülkede bir büyükelçilikte bir gazeteciyi kesip, sonra da asitte eritip ülkenize kaçarsanız, davanızı bile sizin ülkenize iade ediyoruz. O kadar da adalet sevdalısıyız ha!

***

Bir ara “Ülkemiz hakkında olumsuz ve yanlış bilgiler var” diyerek YouTube gibi tüm dünyanın kullandığı bir platformu ısrarla erişime kapattık. Aynı devekuşu örneğindeki gibi “Eğer bizi rahatsız eden şeyleri susturur ya da görmezsek bunlar yok olur” diye düşüne düşüne kafamızı ısrarla kumlara gömdük. Tabii o kadar kuma kafa gömünce dünyada neler oluyor onları da ağır ağır kaçırmaya başladık. Kulağa da çöl kumu kaçtı mı çıkması zor oluyor. İnovasyon ve yazılım ülkesi olma fırsatımız ısrarla engellendi. Hangi yatırımcı ya da teknoloji geliştirici internetin, bilişimin bu derece sansürlendiği ve baskılandığı bir iklimde bir şey yapmak ister? Sadece gençler değil, çalışanlar da ülkeden teker teker kaçmaya başladı. Artık normal bir gencin hayali “Ne yapsam da kapağı yurt dışına atsam?” olmaya başladı. Gençlerin üniversitelerinin kapılarına kelepçe vuruldu ya. Kapı kelepçeleyen, heykel gözaltına alan bir yönetimden söz ediyoruz. Sokakta iki üç kişi yan yana dursanız sıkıntı oluyor. Gösteri, yürüyüş, basın açıklaması gibi temel anayasal haklar patatese bağladı. Seçilmişlerin sevilmeyenlerinin yerine komple kayyum getirmek gibi çapsız bir sistemle hesapta durumu idare etmeye çalıştık. Ya koskoca tarım ülkesini, neredeyse dünyada tarımın yapıldığı ilk toprakları, dünyanın en bereketli topraklarını ısrarla ve göz göre göre kuruttu bu ekip. Bir yandan da istese ve planlı programlı yapsa bu kadar iyi yapamaz, çünkü vasıf konusunda da yetersiz isimler kaldı yanlarında artık sadece.

Bununla da kalınmadı, millet açlık içindeyken lüksten, şatafattan, itibardan, manevi duyguları suiistimal etmekten çekinilmedi. Şehit tabutlarının yanında, ibadethane çıkışlarında siyaset yapıldı.

Şimdi ne olacak peki? Yediğimiz hurmaların akıbetini ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz. Hoş artık herkes domatesin, biberin, patlıcanın fiyatını konuşuyor. Patlıcanı da mı yasaklayacağız acaba? Olmaz olmaz demeyin.