Kamuoyunda oluşan yaygın bir kanı var: AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresi kendisini yanıltıyor; ona yanlış bilgi veriyor. Sonuçta hafta başında Gaziantep’te yaşandığı gibi, yıllar öncesi kurulan fabrikaların, yeniymişler gibi açılışı yapılabiliyor. Eğer gerçekse, Başkan Erdoğan’ın yanılması sorunu tüm toplumu ilgilendirmektedir ve bu nedenle çok önemsenmelidir.

Yine de en başİlk çemberde tek adamtan belirteyim, öyle bir sorun yok.

İlk çemberde tek adam

Siyaset tarihinin de kanıtladığı gibi, her siyasi lider “ilk çemberini” kesinlikle kendisi oluşturur. Bu nedenle, sıkça rastlanan “genel başkan iyi, ancak çevresi kötü” yaklaşımı gerçeği yansıtmıyor.

Olayımızda ise bambaşka ve daha derin bir sorun var.

Hazine ve Maliye Bakanı B. Albayrak, sıkça yaptığı gibi, geçtiğimiz günlerde, 2021-2023 yıllarını kapsayan Yeni Ekonomi Programını (YEP) açıkladı. YEP, gelecek üç yılın, ekonomik büyüme, işsizlik, enflasyon ve cari işlemler dengesi değişkenlerine ilişkin sayısal büyüklükleri veriyor.

Türkiye İstatistik Kurumu -TÜİK’in yayımladığı, özellikle büyüme, enflasyon ve işsizlikle ilgili istatistiklerinin, yıllardır, gerçeği yansıtmadığı biliniyor. Bu nedenle, YEP’in sayısal öngörüleri de, önceki örnekler gibi, tümüyle boşlukta kalıyor. Kısaca, YEP’i yorumlama olanağı ortadan kalkıyor.

Bu durumda, birilerini Başkan Erdoğan’a yanlış bilgi vermekle suçlamanın hiçbir anlamı da mantığı da kalmıyor. Çünkü Başkan Erdoğan’ı asıl yanıltan Bakan B. Albayrak’tan başkası değildir.

Yanılma ve yanıltma bununla da sınırlı almıyor. Bir TV programında döviz kuru ile ilgili bir soruyu “siz maaşınızı dolar olarak mı alıyorsunuz” diye yanıtlayan Albayrak, YEP’i açıkladığı toplantının sonunda çok demokratik (!) bir tutumla gazetecilerden soru almıyor, yine de bir gazeteciye “Kur benim için hiç önemli değil, ona bakmıyorum” diyebiliyor. Anlaşılan, Bakan Albayrak için, aynı günlerde, uzaktan eğitim alabilmek için bilgisayar satın almak zorunda kalan yoksul öğrencilerin döviz kurundaki artış nedeniyle katlanan bilgisayar fiyatları karşısındaki çaresizliği; ya da son günlerde benzine ve elektriğe yapılan zamlar da hiç önemli değildir.

Sanırım burada söylenecek bir şey kalmıyor; Başkan ile onu yanıltan bütünleşiyor.

“Akil İnsanlar” ses vermeli!

Bugünlerde AKP-MHP iktidarı, yargı aracılığıyla, HDP’yi, çok yoğun bir biçimde ve yeniden baskı altına alıyor. Daha önce bu partinin eş genel başkanlarının hapsedilmesini, kazandığı belediyelerin onda dokuzuna, halkın iradesi hiçe sayılarak kayyum atanmış olmasını bugünlerde aralarında, Kars Belediye Başkanı ve Meclis üyelerinin de bulunduğu çok sayıda HDP’li siyasetçinin tutuklanması izliyor. Çok açıktır ki, yapılanlar HDP’yi yok etmeyi amaçlıyor.

İktidar, böylelikle çok partili siyasetin alanını da iyice daraltıyor ve bunlardan çok daha yıkıcı olarak ülke içi barışı çok büyük bir tehlikeye atıyor.

Oysa Kürt sorununa barışçı bir çözüm bulunması amacıyla Başbakan Erdoğan Nisan 2013’te çok yönlü bir ”Çözüm Süreci” başlatmış, bir taraftan AKP ve HDP heyetleri arasında Dolmabahçe görüşmeleri gerçekleştirilirken, diğer taraftan da ülkenin yedi bölgesi için, dokuzar üyeden oluşan “Akil İnsanlar” heyetleri oluşturulmuştu. Heyet başkanları bölgelere göre şöyleydi: Akdeniz-Rifat Hisarcıklıoğlu; Doğu Anadolu-Can Paker; Ege-Tarhan Erdem; Güneydoğu Anadolu-Yılmaz Ensaroğlu; İç Anaolu-Ahmet Taşgetiren; Marmara-Deniz Ülke Arıboğan; Karadeniz- Yusuf Şevki Hakyemez.

O günlerde büyük bir coşku ile görev üstlenen ve özellikle de kamuoyunu etkileyen heyecanlı demeçler veren Akil İnsanlara, bugün, bulundukları konum ne olursa olsun, çok önemli bir tarihsel görev ve sorumluluk düşüyor: Çözüm sürecinin neden başarılı olamadığını kamuoyu ile paylaşarak, yakın tarihimizin en karanlık noktalarından birine ışık tutmak, barış için neler yapılabileceğini açıklamak ve tartışmaya açmak!

Akil İnsanlar bu çok yaşamsal görevlerini yapmazlarsa eğer, tarihe nasıl geçeceklerini en iyi yine kendileri biliyor!