Belki de temel vatandaşlık haklarından biri olarak kabul edilen vurgudan başlamak gerekir: Seçme ve seçilme hakkı. Bu ifadenin ilk kısmıyla pek kimse ilgili değil gerçi ama ikinci kısmı Türkiye’nin modernlik deneyimi için esaslı kanıtlardan biri olarak gösterilmiştir. O kadar ki Batılı devletlerin bir kısmında bu hak yokken, Türkiye 1934’te vatandaşlarına seçme ve seçilme hakkını sağlamıştır. Bu durumda TC vatandaşı herkes, ülkede her kademede yönetmeye aday olabilir demektir. Peki öyle midir? Öyle olsa ‘Cumhurbaşkanlığına bir Alevi aday olabilir mi?’ sorusu gündemde olmazdı. Oysa gündem ne kelime, üzerine açık oturumlar bile yapılıyor. Hatta bir Alevi’nin Cumhurbaşkanı olmaması gerektiği yönünde bazı kesimlerde bir örtük mutabakat olduğu bile söylenebilir.

***

Akademik/politik bağlamda yerel yönetim çalışan bir akademisyen olarak yıllardır gözlemlediğim bir seçim deneyimi var. Bilhassa CHP, belediye başkan adaylarını belirlerken, seçmenlerin önemli bölümünün Alevi olduğu beldelerde bile adaylarını uzun yıllar sol-demokrat ama Alevi olmayanlar içinden seçmeyi tercih etmiştir. Nedeni de açıktır: Bir Alevi aday gösterilirse muhafazakâr Sunni kesim oy vermeyebilir ama sol demokrat bir Sunni adaya Aleviler oy verir ve seçim kazanılabilir. Bu tutum, yıllarca CHP’nin belediye başkanlıklarına Alevi aday göstermemesine yol açmıştır. Oysa bu ‘geleneğin’ kırıldığı son birkaç seçimde Alevi adaylar pek çok yerde büyük oy farkıyla belediye başkanı olabildiler.

***

Geçmişte ve bugünkü politik manzarada “demokrasiyi” ve her vatandaşın “seçme-seçilme hakkı” olduğunu savunan herkesin “Bir Alevi de bu ülkede Cumhurbaşkanı olabilir” demesi lazım fakat bu fikre en yatkın görünenler bile ilginç şekilde ve hatta bir uzman edasıyla “sosyal duyarlılıkları” hatırlatmayı tercih etmekteler. Bu tutumun sonucu ise şudur: “Cumhurbaşkanlığına bir Alevi elbette aday olabilir ama Türkiye sosyolojisini dikkate alırsak olmaması lazım”!

***

Ne var ki sosyoloji, toplumsal duyarlılıkların politik olarak inşa edildiğini söyler. Gerçekten bir toplumsal duyarlılık varsa, bu hâkim politika yani iktidarlar tarafından inşa edilmiştir. Devlet aygıtını elinde bulunduranlar toplumsal eğilimleri sistemin çıkarları istikametinde inşa etmişlerdir. Geriye dönüp düşünelim. 1826’da Bektaşi tekkelerini herhangi bir Sunni topluluk değil, Alevileri aşağılayan bir söylem eşliğinde Osmanlı Devleti kapattı. Osmanlı arşivlerinde böyle olduğuna dair yüzlerce belge var. Yüzyıl sonra Tekke ve Zaviyeleri Cumhuriyet hükümeti kapattı. Aynı şekilde Alevi Ocaklarının kapısına kilit vurmak, Alevileri aşağılayıcı bir dizi iddia, jandarma baskını, dava ve mahkemeler eşliğinde yapıldı. Cumhuriyet arşivlerinde buna dair çok belge var. Demokrat Parti döneminde aynı gelenek sürdürüldü. Alevilerin, partiyi desteklemelerine rağmen dışlandıklarına ilişkin arşivlerde onlarca belgeye ulaşılabilir. Alevi karşıtlığı o kadar kuvvetle inşa edilmişti ki bazı cami imamları Alevilerin cenaze namazını kılmaktan bile imtina etmişlerdi, “dirisinin gelmediğine, ölüsü de gelmesin” diye. 1980’li yıllarda bir adım daha atıldı, zorunlu din dersleri ile Alevi çocukları arzu etmedikleri bir eğitim sisteminin içine devlet zoruyla oturtuldular. Alevi köylerine bu dönemde adeta seri üretim camiler yapıldı. Son yirmi yıllık süreci söylememe gerek bile yok. Kamu kurum yönetimlerinde artık neredeyse Alevi kimse kalmadı ve Aleviler, Osmanlı’da olduğu gibi periferik bir nüfus grubu olarak kodlandı.

***

Şunu söylemeye çalışıyorum. Adına toplumsal hassasiyet denilen, sunni/dinci kesimde Alevifobik hal kendi kendine oluşmadı, yüzyıllar içinde iktidarların gücü ile inşa edildi. Dolayısıyla doğru soru şudur: Siz devleti yönetenler, din adamları, politikacılar, STK yöneticileri, akademisyenler vb. Alevilere karşı inşa edilmiş bu ayrımcılıktan rahatsız değil misiniz? Bırakın ‘sosyolojik duyarlılık’ analizi yapmayı buna cevap verin. Bir de gerçekten rahatsız iseniz tersi yönde bir politik inşa için ne yapmayı düşündüğünüzü söyleyin. Açık ki sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olursa Türkiye, sadece kimin Cumhurbaşkanı olacağına değil, değişik iktidarların Alevilere karşı inşa ettiği politik yargılara nasıl baktığına dair de bir sınav verecek.