A Star is Born herkes için bir film, uzun yıllar boyunca izlenebilecek bir film

Bir Aşk Hikâyesi

A Star is Born, müzik endüstrisi bir sanatçıya neler yapabiliri ortaya koyuyor. Sanatçıyı bir ürüne çevirip onu güzelce paketleyerek nasıl tüketime soktuğunu gösteriyor. Bu anlamıyla film çok güzel bir mesaj taşıyor. Ve bu çerçevede Ally (Lady Gaga), endüstri tarafından yeni ele alınan bir sanatçı olarak, olmadığı birisine dönüştürülürken, endüstri içerisinde çok uzun süredir var olan bir star olan Jack’in (Bradley Cooper) enerjisinin bitişine şahit oluyoruz.

A Star is Born herkes için bir film, uzun yıllar boyunca izlenebilecek bir film. Filmin daha önce çekilmiş versiyonları olduğundan, geriye izlenecek bir şey kalmamıştır diye düşünebilirsiniz ama yanılırsınız. Diğer filmlerdeki erkekler sevimsiz ve genç kadına korkunç davranan karakterlerdi. Ve zirvedeki kariyerleri kötüye gidiyordu ve bu sebeple de filmin odak noktası biraz onların üzerinde oluyordu. Ancak bu filmde durumlar biraz farklı. Ünlü rock star Jackson Maine karakteri hem sempatik hem de star olma yolunda ilerleyen genç kadın Ally’ye karşı hassas ve duyarlı.

İnandırıcılık önde

Diğer filmlerde olmayan aile ilişkileri ve travmalar bu filmde karakter oluşumlarında ve hikayenin inandırıcılığı adına ciddi alanlar açıyor. Daha da önemli bir ayrıntı star erkeğin kariyeri aslında o kadar da kötüye gitmiyor. Karakterin, hayatına dair her şeyin sonuna, alkol almayı bırakamadığı için geldiğini görüyoruz. Bu sebeple ağırlıklı odak noktası bir yıldızın doğuşu yani Ally’nin starlaşması olabiliyor. Lakin film aslında bir aşk hikayesi. Ve aşk hikayelerinde her şey ikilinin kimyalarının tutması ve inandırıcı olabilmelerine bağlıdır. Filmde Ally ve Jack’in yakınlaşmaları o kadar samimi ve gerçekçi anlarla, performanslarla dolu ki bu aşk seyirciyi anında sorgusuzca yakalayabiliyor. Kuşkuya hiç fırsat tanımayacak şekilde aşık gözüküyorlar.

Ünlü oyuncu Bradley Cooper’ın bu ilk yönetmenlik deneyimiyle ciddi bir yönetmen kariyeri olacağını kavrarken, Grammy ödüllü, moda ikonu (umarız gerçek kürk giymeyi bırakır) Lady Gaga’nın çok iyi bir oyuncu kariyeri olabileceğini de görmüş olduk. Cooper’ın çizdiği Jack karakteri gerçekçiydi ve alkolik rolünde inanılmaz ikna ediciydi. Bir yönüyle Sindirella hikayesini andıran ilk bölümündeki Gaga’nın doğal ama boyutlu performansı profesyonellere şapka çıkarttıracak cinstendi. Jack ile ilk tanıştıkları gece Ally’nin hayatında aniden gelişen enigmatik gelişmeleri çözümleme çabası, süper ünlü bir müzisyen ile doğru bir ilişki kurmaya çabalaması, şaşkınlığı oyuncunun yüzünden okunabiliyordu üstelik bir yandan da karşısında alkolik bir adam olduğu gerçeği de eklenmişken. Konser sahnesine ilk çıktığı andaki ifadeleri, vücut dili o kadar sahiciydi ki bu sayede biz izleyenler de aynı adrenalini paylaştık adeta ve şarkıyı söylemeye başladığı anda rahatladık.

Önemli iki karakter

Gaga’nın babasını oynayan Andrew Dice Clay ile tek sahnelik rolü olan ve Jack’in dostunu canlandıran Dave Chapelle filmin dramatik kaslarını sağlamlaştıran iki karakterdi. Bu iki karakter haricinde, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu oscar adayı olmasını umduğum, Sam Elliott filmin dramatik özgül ağırlığını taşıyan isimdi. Her zaman duruşuna, sesine, karizmasına hayran olduğum Sam Elliott’un, Bradley Cooper ile birlikte araba içinde olduğu duygusal bir sahnede ortaya koyduğu tüylerimi diken diken eden o muazzam sessiz ve derin oyunculuk anının gözden kaçırılacağını sanmıyorum.

Müzikler dikkat çekici

Uzun zamandır filmlerde duyduğum en güzel orijinal müzikler bu filmde yer alıyor. Lady Gaga zaten malumunuz enfes sesi olan bir müzisyen ve Bradley Cooper da meğer çok iyi şarkı söyleyebilen bir müzisyenmiş. Ancak filmin müzikal başarısının altında filmde müzikal danışman olarak görev alan Lukas Nelson var.Lukas Nelson, country ikonu Willie Nelson’ın oğlu. Lukas Nelson and Promise of the Real müzik grubu olan Lukas’ın dört stüdyo albümü dışında grubuyla birlikte Neil Young’ın arka grubu olarak sahne almakta. Klasik rock festivali Desert Trip’te grubuyla Neil Young ile çaldıktan sonra Cooper, Nelson’a teklif götürmüş. Açıkçası Cooper’ın Lukas Nelson’ı bulması, romantik rocker tarzındaki Jackson Maine karakterini yaratmasına olanak sağlamış gibi gözüküyor.