Bu bir kadın-erkek yarıştırma meselesi değil. Bu, nüfusun yarısını oluşturan kadınların sürekli görülmezden gelinmesi meselesi. Bu, kadınların yıllardır Aile Bakanı dışında bakan bile olamadıkları bir ülkeye dönüşmemiz meselesi. Böyle bilimsel bir girişimde bile daha en baştan sadece erkeklere ait bir alan olarak lanse edilmesi meselesi.

Biz hep yukarı bakıyoruz...

“Günün birinde, Ay’da arsa alacağım!”
Dilhan Eryurt

Değerli bilim insanımız Dilhan Eryurt, 1942 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı bursla İstanbul Üniversitesi Yüksek Matematik ve Astronomi Bölümü’nde okumaya başladığında ailesine, günün birinde Ay’da arsa alacağım demiş. O gün şaka ile karışık söylediği bu sözlerini gerçekleştiremedi ama NASA’dan ödül aldı. Dileği de belki çok yakında gerçekleşecek. Türkiye 2023 yılında Ay’a gitmeyi planlıyor. Ve eminim ki arsa almadan dönmeyecek!

Bu hafta içinde Cumhurbaşkanımız ülkemize yeni ufuklar açan sevindirici bir açıklama yaptı. Türkiye uzay çalışmalarında dünya ülkeleri ile yarışa hazırdı ve 2023 yılında Ay’a gitmeyi planlıyordu. Detaylı bir plan hazırlanmıştı. Bu vesileyle açıklamasında bugünkü bilimin ve uzay çalışmalarının temellerini atan geçmişteki Türk Müslüman bilim insanlarını da andı. Bu yazımda ben de uzay çalışmalarına katkı sunan bilim insanlarını -hem de bayan-, unutulanları bu vesileyle hatırlayalım istedim.

Ay yüzeyine insanlı inişin 51. yıldönümü 20 Temmuz 2020 günü Google, Türk bilim insanı Dilhan Eryurt için bir Doodle1 hazırladı. Google açıklamasında, “Dilhan Eryurt .. evrenin sırlarına tuttuğunuz ışık için teşekkür ederiz!”2 deniliyordu. Bilim kadını Dilhan Eryurt, güneş modeli çalışmaları ile Ay’a ilk iniş projesine yaptığı önemli katkılardan dolayı, 1969 yılında NASA tarafından verilen Apollo Barış Ödülü’nü aldı. O dönem NASA’ya bağlı Goddard Araştırma Enstitüsü’nde bu konularda araştırma yapan tek kadındı.

Sayın Cumhurbaşkanı’mızın açıklamasında: “Bir Türk vatandaşını uzaya göndermeyi hedefliyoruz. Eminim ki birçok kişi bu hayali kurarak büyümüştür. Hatta belki bayanlardan bile ben adayım diyenler vardır” ifadeleri ile de hitap ettiği esas kitlenin; yani uzay hayali kuran o “..birçok kişinin..” aslında ‘erkekler’ olduğunu gördük. Neyse ki müsaade vardı, biz “..bayanlar bile..” isteyebilirdik. Ama demek ki kadınların uzaya çıkmak istemesi bir istisna olarak görülüyordu. Oysa Dilhan Eryurt (1926-2012) daha siz biz doğmadan uzayın birçok sırrına vakıftı ve Güneş Teorisi'ni yazıyordu. Nükhet Gökdoğan (1910-1992) ise ilk kadın gökbilimcisi olarak İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi kayıtlarındaki ilk doktora tezinin sahibi, ilk kadın Dekan olmuştu. Lyon Üniversitesi'nde matematik, Paris’te fizik okumuş, Paris Gözlemevi'nde staj yapmıştı. Türkiye’ye döndüğünde de Kandilli Gözlemevi'ne başvurdu, ancak kadın olması nedeni ile başvurusu reddedildi. İstanbul Üniversitesi Astronomi Enstitüsü'ne doçent olarak girdi ve sonra yürüdü gitti. Soyadı gibi yüzü de gökyüzüne dönüktü.

Bugün ise Prof. Dr. Betül Kaçar Atlanta’da Arizona Üniversitesi’nde astrobiyolog olarak gezegenlerden gelen verilere göre yaşam izlerini araştırıyor. NASA Genç Araştırmacı Ödülü sahibi. Feryal Özen, Hubble kadrosundaki tek Türk biliminsanı. Dr. Burçin Mutlu Pakdil, 2009 yılında Amerika’ya gidip yüksek lisans ve doktorasını aldı. 2018 yılında dünyanın en başarılı on genci arasına girdi. 5harfliler.com tarafından yapılan röportajında astrofizikte bir kadın olmayı, daha küçük bir çocukken gökyüzüne bakıp yıldızlardan, hareketlerinden nasıl etkilendiğini çok güzel anlatıyor. Çok nadir görülen bir galaksi buldu ve Chicago Üniversitesi'nde çalışmalarına devam ediyor.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin temmuz ayında yola çıkan ‘Hope’(Umut) uzay aracı 9 Şubat günü Mars’ın yörüngesine yerleşti. İki dünya yılı kalması planlanıyor ve atmosferden, özellikle de su ile ilgili veri gönderecek. BAE İleri Bilimler Bakanı ve Uzay Ajansı Başkanı Sarah al- Amiri, aynı zamanda Hope projesinin bilim ekibinin de başında bulunuyor. Hope projesinde çalışanların yüzde 34’ü kadın, arkaplan bilimsel ekibin de yüzde 80’i kadınlardan oluşuyor ve ekipte cinsiyet eşitliğine özel önem veriliyor. Hope, yüzü yukarı bakan kadınlarla da gerçekten ümit veriyor.

NASA ve Uluslararası Uzay İstasyonu, 2020 yılı mart ayında kadın astronotlar adına bir kutlama yaptı. Uzay uçuşları 1961 yılında başlamıştı ve uzaya giden ilk kadın 1963 yılında Sovyet Kozmonot Valentina Tereshkova, henüz 26 yaşındaydı, Vostok 6’da 70 saat geçirdi. Hatta kozmonot eğitimlerinin yöneticisi günlüğüne “... uzaydaki ilk kadının Amerikalı olmasına izin veremeyiz. Bu Sovyet kadınlarının yurtsever duygularına bir hakaret olacaktır"3 diye yazmıştı. Bugün uzay yolculuğu yapan 41 ulustan 565 astronotun 65’i kadın. Uzaya gittiler ve erkeklerin yaptığı her işi yaptılar. Ayrıca daha Apollo 11 zamanında, isimleri bile anılmayan kadın deha matematikçiler, programcılar için Hollywood film bile yaptı.

Uzaya çıkan ilk insan, 1961 yılında Sovyetler Birliği’nden Rus kozmonot Yuri Gagarin olmuştur. Ayın yüzeyine ayak basan ilk insan ise, 16 Temmuz 1969’da Amerika tarafından fırlatılan Apollo 11 ile 20 Temmuz günü Amerikalı astronot Neil Armstong. Daha sonra beş, ay inişi ve yüzey incelemesi daha yapılmış ve bunlardan 1972 yılındaki Apollo 17 ile ay yolculukları durmuştur.

NASA 1972 yılından sonra ilk kez 2024 yılında Artemis programı ile tekrar Ay’a dönmeyi planlıyor. Artemis programında iki astronottan biri kadın olacak ve ay yüzeyinde yürüyüşü bir kadın yapacak. Aralık ayında açıklanan 2024 Artemis projesi için seçilen 18 NASA astronot adayının 9’u kadın. Çoğunluğu da daha önce Uzay İstasyonu'nda çalışmış, uzay yürüyüşü vb. görevler yapmış kadınlardan oluşuyor. Programın logosu da mitolojik Yunan Tanrısı Artemis’in ‘A’ harfi ile gümüş okunu içeriyor.

National Geographic’te yer alan bir yazıda aslında elli küsur yıldır çoğunlukla erkeklere yönelik geliştirilen uzay programlarına, kadınların hem fizyolojik hem zihinsel özellikleri ile daha uygun olduğu ileri sürülüyor. NASA Program İdarecisi ve mühendis Hale, "Öncelikle ekibin iri yarı erkekler yerine küçük yapılılardan seçilmesi, hacim kullanımı ve ağırlık açısından çok daha kolaylık ve tasarruf sağlayacaktır" diyor. Özellikle aylar, hatta Mars yolculuğu gibi yıllar sürebilecek uçuşlarda, yakıt kullanımından, besin, oksijen tüketimi ve atık sistemine kadar altı erkek yerine altı kadın olması hesaplara göre çok daha kolay olacak. Dört ay süren Mars yerleşim simülasyon çalışmasında, kadınların aynı fiziksel aktiviteleri yaptıkları halde erkeklerden yüzde 15-25 dolayında daha az kalori kullandığı saptanıyor. Uzay uçuşunda yerçekimi yokluğu ve radyoaktivite etkileri de cinsiyete göre farklı olabiliyor. Erkekler uçuş tutmasına daha dayanıklı, ancak görme ve işitme hasarı daha erken başlıyor. Kadınlar daha çabuk idrar yolu iltihabı oluyor. Uzayda 520 gün geçiren astronot Scott Kelly, "Eğer bu görme problemine çare bulunamazsa Mars’a sadece kadın astronotlar gidebilecek gibi görünüyor" diyor. Bugüne kadar uçuş ve yerleşim deneyimlerinde erkekler kısa dönemli ve hedefi belirli görevlerde daha iyi iş çıkarırken, uzun dönemli ve yerleşim gerektiren görevlerde kadınlar daha dayanıklı ve başarılı. Ayrıca "Mars gibi; yerleşim amaçlı uçuşlarda gidilen yerlerde çoğalma amaçlanıyorsa sadece erkeklerin gitmesi işe yaramazken, bir sperm bankası çantası ile sırf kadınlardan oluşan bir ekip üreyip çoğalmayı sağlayabilir" diyor bu yazı4!

NASA ödüllü Dilhan Eryurt, 1973 yılında ODTÜ Fizik Bölümü’ne döndü, Astrofizik Ana Bilim Dalını kurdu. 1977 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü aldı, 1997 yılında TÜBA şeref üyeliğine seçildi. 1993 yılında emekli olana kadar ODTÜ’de çalıştı. 13 Eylül 2012 günü evinde vefat etti. 19 Kasım 2012 günü, Dilhan Eryurt’un ölümü, gazetelerde “NASA’daki ilk Türk bilim kadını sessizce veda etti” (9 Kasım 2012/Sabah) yazısı ile verildi.

Geçmişte ya da bugün, değerini bildiğimiz bilemediğimiz, gurur kaynağımız tüm bilim insanlarının görüyoruz ki en büyük sırları meraklı bir dimağ, azim ve iyi bir eğitim.

Sayın devlet büyüklerimiz, madem aya, uzaya gitmek istiyoruz, neden üniversitelerimize, bilim insanlarımıza, üniversite gençliğimize bu kadar kötü davranıyoruz? Neden Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi eğitime ayrılan yatırım bütçesinden daha fazla? Dinimiz için aracıya ihtiyaç yok ama aya gitmek için iyi eğitim, iyi eğitim için de yatırım gerek. Madem uzaya gitmek istiyoruz neden üniversite atamalarında liyakate önem vermiyoruz? Neden akademisyen kadrosu için yabancı dil zorunluluğunu 55/100’e indirmeye çalışıyoruz. Uluslararası paylaşım yapamayacak, gelişmeleri takip edemeyecek üniversiteler ile aya gidebilir miyiz? Neden bunu yapabilenleri ‘elit’ olmakla suçlayıp hedef gösteriyoruz? Neden üniversite mezunu öğrencilerimizi yurtdışına gitmeyi isteyecek kadar ümitsiz bırakıyoruz? Neden emeklerin karşılığını değil torpili, kayırmacılığı tercih ediyoruz, geleceklerine inançlarını yok ediyoruz? Tarihimizin en büyük beyin göçünü yaşıyoruz.

Neden erkeklere aslan gibi ‘erkek’ derken bizlere ‘kadın’ bile denilemiyor? ‘Erkeğin’ karşılığı ‘kadın’, ‘kız çocuk’un karşılığı ‘oğlan çocuk’tur! Diğer hitapların sebebinin ‘kibarlık’ olduğu ifade edilse de, ‘kadın’ kelimesi ve çağrıştırdıkları ayıp mı ki üzerini kapatmak istiyoruz. ‘Erkek’ deyince ayıp olmuyor da, neden ‘Kadın’ deyince ayıp oluyor?

Üniversitelerin yarısını dolduran biz kadınlar neden sadece ve öncelikle annelikle değerleniyoruz? Neden uzaya gitmek istemeyeceğimiz düşünülüyor? ‘Astronot’ kelimesi yerine yapılan önerilere girmiyorum bile!!!

Bu bir kadın-erkek yarıştırma meselesi değil. Bu, nüfusun yarısını oluşturan kadınların sürekli görülmezden gelinmesi meselesi. Bu, kadınların yıllardır Aile Bakanı dışında bakan bile olamadıkları bir ülkeye dönüşmemiz meselesi. Böyle bilimsel bir girişimde bile daha en baştan sadece erkeklere ait bir alan olarak lanse edilmesi meselesi.

Günümüzden yaklaşık 1500 yıl kadar önce hemen karşı kıyımızda İskenderiye’de 355-415 yılları arasında bir bilim kadını, bağımsız, cesur ve tüm şehrin sevdiği güçlü Hypatia yaşadı. Roma ikiye bölünmüş durumda, Hıristiyanlık devlet dini olmuş, ruhban sınıf tüm sınıfların üstüne tırmanmaya başlamıştı. Kilise, aşırı güç kazanarak; Hıristiyan olmayanlara, eski sistem ve elitlerine, kendilerine uymayan her şeye duydukları öfke ile yasak ve baskı dönemi başlattı. Hypatia, Museion Felsefe Okulunun hem başı, hem de burada felsefe, astronomi ve matematik dersleri veren, bilimi savunan, çok iyi yetişmiş bir “elit”ti; halk arasında seviliyordu ve ülkenin çeşitli yerlerinden gelen öğrencileri vardı. Tüm imparatorlukta olduğu gibi İskenderiye’de de kilisenin başı Bishop ile sivil idare Vali arasında güç anlaşmazlığı çıkınca, Hypatia Vali’ye destek sağladı. Bu nedenle başrahip ve adamları; aleyhinde söylentiler yayarak, elit olmakla, güç sahibi olmakla, öğrencilerini tanrıtanımaz yapmak gibi suçlamalarla Hypatia’yı hedef gösterdiler. Hypatia bir gün eve dönerken, bir grup tarafından pusuya düşürülerek arabasından indirildi, Caesarion Kilisesi'ne getirilip, çırıl çıplak soyularak vahşi bir şekilde öldürüldü, daha sonra da dağılan parçaları toplanıp yakıldı. Vali şehri terk etti, Başrahip’in tek güç olmasından sonra atanan yeni Vali ile yetki biraz dağıtılsa da; Hypatia’nın ölümünün suçluları hiçbir zaman bulunup, cezalandırılmadı. Tarihçi Gibbon, "Hem Hypatia’nın öldürülmesi, hem daha sonra Museion okulu ve İskenderiye Kütüphanesi'nin yakılıp yıkılması ile akılcılık ve antik çağ kapanmıştır" der.5

Başlayan karanlık çağ bin yıl sürer.

Hypatia zamanına göre çok cesur. Geleneksel kadın kıyafetleri giymiyor, akademisyen ya da filozoflar gibi giyiniyor. Atlı arabasını kendi sürüyor, etrafta kendi başına dolaşıyor. Yazılmış mektuplarının bulunduğu kaynaklarda, güzel ve etkileyici bir kadın olduğu, ancak çalışmayı bir erkeğe tercih ettiği yazılı. Hypatia bir çok hayranı olduğu halde evlenmiyor, çocuk doğurmuyor. Ama ‘kadın madın’ değil, tam bir kadındı. Adı daha çok vahşice öldürülüşü ile birlikte bir antik çağ miti olarak anılmış olsa da değerini bilen biliyor.

Descartes, Newton, Leibniz onun çalışmalarından faydalanıyor.

Bugün, Apollon’un aya indiği yerin 100 km. güneyinde Hypatia’nın adının verildiği bir kraterle system of rilles var[6]-[7]. Bir dahaki sefere mehtaplı gecelerde ya da sabah güneş doğduğunda gökyüzüne, yukarı baktığınızda bir selam gönderin akıllı, bilgili ve hem de kadın Hypatia ile Dilhan Eryurt’a!

Yukarıya, hep yukarıya!


1Doodle: Google tarafından tatil, olaylar, başarılar ve insanları kutlamak için geçici bir süreliğine Google logosu üzerinde yapılan değişiklikler.

2Celebrating Dilhan Eryurt (20 temmuz 2020) https://www.google.com/doodles/celebrating-dilhan-eryurt

3Dag, B., Yıldız.U. (Mart 2020) Uzayda Kadınlar. Atlas Dergisi. Mart 2020

4Drake,N. (July, 2019) Here’s why women may be the best suited for spaceflighy. National Geographic Magazine

5Yıldıran, N. (2016) . Tüyler Ürpertici Siyasi Suikastten Romantik Mit Yaratmak. Keşoğlu Talay B., Şimşek, Rathke L. (Yay. Haz.) Kadın Hayatlarını Yazmak (s: 194-200) İstanbul: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Mer. Vakfı Yay.

6http://en.wikipedia.org/wiki/Hypatia_of_Alexandria (24.07.2008)

7http://www.britannica.com/EBchecked/topic/279463/Hypatia