Neredeyse yüz yıl önce İzmir’de doğdu, 1930’da. Müziğe de 12 yaşında orada başladı. “Çok meraklıydım çok. Her şeye, öğrenmeye…” Küçük yaşta şehir bandosuna katıldı. Ankara Konservatuvarı sınavına girdi, hayret ettiler, bir üst sınıfa aldılar. Yedi yıl trompet ve piyano çalıştı. Sonra da trompetçi olarak mekânlarda çalışmaya başladı.

1930’da Kuşadası’nda doğan Falay, 1942’de aynı ilçede başladığı müzik hayatında ‘Maffy Falay’ adıyla ünlendi. Ankara Konservatuarı’nda 7 yıl trompet ve piyano üzerine çalıştı. 1956’da Ankara’da çalıştığı bir kulüpte Amerika’ya taşınmasını salık veren Dizzy Gillespie’ye çaldı ve onu hayran bıraktı. Ama zaten Dizzy Türkiye’ye ayak attığında onu çalarak karşılayan ekibin lideriydi ve meşhur trompetçi meslektaşı daha orada Maffy’yi çok beğenip ülkesine dönünce Downbeat Magazine’de, Türkiye’de Miles Davis ve Roy Eldridge ayarında bir trompetçi keşfettiğini söylemişti.

Muvaffak ‘Maffy’ Falay, Türkiye’nin ünü ülke sınırlarını aşan ilk solo caz sanatçısıdır. Sonraları yurt dışında çalışmalar yapmaya başlayan ve 1960’da Almanya Köln’deki Kurt Edelhagen’in Radyo Orkestrası’na katılan trompet sanatçısı, 1960’lı yılların büyük bölümünde dünyaca ünlü Kenny Clarke-Francy Boland ekibiyle de çaldı. Falay 1965’te İsveç’e yerleşti, İsveç Radyo Caz Grubu’na kabul edildi. 1969’da Ankara’da Don Cherry ve Okay Temiz’le çaldı. Cherry sonradan 1988’deki ‘Art Deco’ albümünde arkadaşına ithaf ettiği ‘Maffy’ başlıklı bir parça besteledi.

‘Maffy’, bariton saksofoncu Lars Gullin ile birlikte 1960’dan başlayarak 1976’da Gullin’in ölümüne dek çeşitli gruplarla İskandinavya’da birçok festivalde ve konserde yer aldı. 1965’te ise bağımsız bir cazcı olarak Quincy Jones, Bernt Rosengren ve Don Cherry gibi sanatçılarla çalışma imkânı bulduğu İsveç’e taşındı. Sonradan, “Oysa Atlantic Records’a gitme sözü vermiştim, mahcup oldum. Burası da böyle bir ülke işte, bir girdiniz mi çıkamıyorsunuz” diyecekti.
1970’te, Dizzy Gillespie Reunion Orchestra’da çalmaya başladı, onlarla turneye çıktı. Türk ve İsveçli cazcılardan oluşan grubu Sevda ile geleneksel Türk müziğini caz müziği ile birleştirmeyi denemiş ilk sanatçılardandır. 1985’te de, tenor saksofoncu Bernt Rosengren, tromboncu Elvan Aracı, piyanist Ake Johansson, kontrbasçı Lasse Sundström ve davulcu Sangoma Everett ile birlikte kendi altılısını kurdu. Yıllar boyunca bazı değişiklikler olsa bile, grubun nüvesi aynı kaldı. 1986’da ‘We Six’ adını taşıyan bir albüm çıkardılar.

Dizzy Gillespie onu beğenmiş. Peki, Maffy kimleri beğenirdi, yani Dizzy dışında? Charlie Parker’ı beğenirdi. Genç yaşta Ankara Senfoni Orkestrası’nda çellist olan Kaya Ertan’ın evinde taş plakta bir bebop parçası dinledi. “Ağbi, bunlar kim yahu?” diye sordu. Böylece Charlie Parker’la tanışmış oldu. Açık Radyo söyleşisinde, “Bir dinledim ki kardeşim hayatım, ne hızlı çalıyorlar diyorum. Bir alto saksofon bir trompet, uçuyorlar! Müzikte bir serbestlik var, klasik gibi değil, tak-tak-tak. Öldüm yahu, çıldıracağım” diyor. Charlie Parker ve caz! “Muazzam, dahi geldi.” Birde, bir dönem birlikte çalıştığı Kenny Clarke-Francy Boland ekibinden Boland’ı. “Boland bütün enstrümanları bilir, çalar, muazzam bir aranjördür.”

Muvaffak ‘Mafi’ Falay burayı da hatırladı, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de sahneye çıktı. Onu en çok mutlu eden de İzmir konseri oldu. Anlaşılan 2004’e kadar doğduğu şehre, evine davet edilmemek biraz kalbini kırmış.

Altuğ Akın’la yaptığı söyleşide, "İzmir’de benden başka konser vermeyen kalmadı. Amerikalısı, İngiliz’i, hatta İsveçli cazcılar bile İzmir’e davet edildiler. Bu benim için büyük bir üzüntü nedeniydi haliyle. ‘Ben Karşıyakalıyım, İzmirliyim, beni niye çağırmıyorsunuz’ diye yıllardır söylenir dururum” dedi” diyordu. Ama 11’incisi düzenlenen İzmir Avrupa Caz Festivali’nin açılışında çalmak üzere dönmekten memnundu. Ertesi yıl da İKSV Falay’a Yaşam Boyu Başarı ödülü verdi. “Ben başkaları gibi şunu bunu yaptım demem, haberlerimi fotoğraflarımı kimseye dağıtmam. Elli yıl geçti unuttular demek!” diye de sitem etmişti bir kere.

Oysa Falay’ı unutmak ne mümkün! O trompetten çıkan su gibi nağmeler, onu hafızamıza çoktan yazdı. Unutulmaz sololarıyla yaşayacak.