Arife tarif gerekmez ya; ekonominin ne halde olduğu, siyaseten hallerimiz, seçilen belediye başkanının içer atılıp yerine birinin atanması, iktidarın performansı kadar muhalefetin de performansı, vb., her konuda her şeyin gayet farkında olan geniş bir kitle var. Halk işte…

Biraz mahalle, sokak, kahvehane dolaşıp birkaç kişiyle konuşsanız; bir iki köye kasabaya uğrasanız, dış politikadan iç politikaya, sanayiden tarıma her halimizi en sıkı araştırmanın gösterdiğinden daha net ifade edecek insanlar bulursunuz.

Can havliyle etrafınıza toplanan çok sayıda insan, değme ekonomi ve siyaset profesörüne taş çıkartan analizler yapıyor. Yüksek sesle, kimseden çekinmeden konuşuyorlar!

İstanbul’da bir Pazar yerinde, iktidarı eleştiren 63 yaşındaki Dürdane Özselgin’in hikayesini duymuşsunuz. AKP propagandası yapanlara “Yediler, yediler doymadılar” dediği için, misafir kaldığı evden polis tarafından alınan, geceyi soğut nezarethanede geçiren, yurtdışına çıkış yasağı konularak serbest bırakılan vatandaş...

Bir partiyi övmenin, övene onu eleştireni gözaltına aldırma kudreti verdiği bir memleket olduk, ama Dürdane ablanın geri adım attığı yok… Sözünün arkasında duruyor ve konuşmaya devam edecek; söylediğinde yanlış olan, suç olan hiçbir şey de yok.

Bilimsel olarak, Türkiye evrenini temsil eden örneklemlerle yapılan araştırmaların bulguları da Dürdane ablanın söylediğinden farklı değil.

İşte Piar araştırması; vatandaş ülkenin bir numaralı sorununu ekonomi olarak görüyor ve insanlarımızın yüzde 60.4’ü yakın gelecekten umutsuz; “Türkiye’de ekonominin kısa vadede normale döneceğini” düşünemiyorlar.

İlk turda iki adayın olduğu bir cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy verirsiniz?” sorusuna insanların yüzde 44.5’inin İmamoğlu, 39.7’sinin Erdoğan demesi de; AKP oylarının 10 puanlık bir düşüşle yüzde 31.9’a inmesi de Dürdane ablanın hissiyatının yaygın olarak paylaşıldığının göstergesi.

Araştırmalardan böyle sonuçlar çıkması kimseyi havaya sokmasın ama. Muhalefet bir başarı gösterecekse, bu ancak Dürdane ablaların hissiyatına tercüman olan güçlü bir siyasal birlikle olacak. Onların cesaretini alıp, büyüterek yaygınlaştıran bir siyasal çizgiyle olacak. Kimsenin aç açık olmadığı, işsiz kalmadığı, barış içinde bir arada yaşayan eşit ve özgür yurttaşlar ülkesi olmak hedefine kilitlenilerek olacak. Dürdane ablaların çoğalması, örgütlenmesiyle olacak…

Celal abileri çoğaltabilirsek olacak!

Ercü aradı dün; “Celal Abi öldü, duydun mu?” diyerek. Geçen Perşembe İstanbul’da ölmüş ve Ardahan Damal’da toprağa verilmiş.

Ne çok Celal abimiz, Dürdane ablamız vardı… Bir devrimci mücadele, etkili bir muhalefet yapılabildiyse dün, onlar sayesindedir. Onlar ve kendilerini “bir başka dünya” düşüne adamış pırıl pırıl gençler sayesinde…

12 Eylül öncesi mahallelerde her evin kapısını çalıp yüz yüze iletişim kurduğumuz günlerde, Ankara’nın Emek mahallesinde bir bakkaldı Celal Kerimoğlu.

Her türlü saldırıya karşı yiğitçe direnen; evini, bakkal dükkanını mahallede mücadele eden gençlere açan; yemeklerini o gençlerle paylaşan; bakkalın arkasındaki parkta toplanıp memleket meselelerini tartışan öğrencilere taze ekmek, menemen, çay ikram eden; polis baskınlarında onlara kol kanat geren, saklanacak neleri varsa fasulye, nohut çuvalları arasında saklayan “bir güzel abi”ydi Bakkal Celal.

Bir şeyler değişecekse memlekette, kendisi için hiçbir şey istemeden muazzam bir adanmışlıkla mücadele eden böyle güzel insanların çoğalmasıyla değişecek. Siyaset, Dürdane ablaların ve Celal abilerin çoğalarak söz söylediği bir alan olduğunda itibar kazanacak!