Babamdan kalan bir alışkanlık; iyi ama iyi hissettiriyor.

Babamın bayram öncesi en önemli işiydi para bozdurmak; 1 Lira, 2,5 Lira… Kaç çocuk geleceğini bilir, o sayının üzerinde bayram harçlığı hazırlardı. El öpüp parasını alan çocukların, kapıdan çıkar çıkmaz yolda karşılaştıklarını bizim eve yönlendirdiklerini görürdük; “Gidin, para veriyorlar” diye.

Babam öldü, memleketteki evin ziyaretçileri şimdi mahallenin “nene”si anneme geliyorlar. Ben de babamın işini üstlendim; bayram öncesi bankalardan “gıcır 5’lik” topluyorum. Anneme kaç kişi gelir diye sorup, biraz fazlasını hesap ederek... Kolay değil; “gıcır 5’lik” zor bulunuyor bankalarda.

Bu sene o 5’liklerden beşini Tunceli’ye gönderdim; bizim mahallenin çocuklarının da Tuncelili kardeşleriyle bir dayanışması olsun!

Borç içinde eli kolu bağlanmış, hizmet üretmekte zorlanan Başkan Mehmet Maçoğlu, sorunları dayanışma ile aşmak için bir kampanya başlattı; “Yokluğu, zorluğu gerekçe ederek eli kolu bağlı oturmak bizim asla kabul edeceğimiz bir durum değildir” dedi ve “vicdanlı, sorumlu insanları” 25 TL’lik bir destekle başlattıkları seferberliğe katılmaya çağırdı ya… Ben de www.tunceli.bel.tr adreslerine girip oradaki banka hesaplarına beş “gıcır 5’lik” gönderdim.

Kurban bayramları öncesi, dini sohbetlerde hep söylenir: Bayramlar dayanışma, paylaşma günleridir. Bu bayram yoksulları düşünelim, onların dertlerine bir nebze de olsa deva olalım.

Dayanışma ve paylaşma, bir sosyalist için, bayramlık iş değildir. Sosyalizm her şeyden önce bir ahlak ve o ahlakın temelinde de dayanışma, paylaşma var.

Hangi zorluk aşılmaz ki dayanışmayla? Düşünü kurduğumuz ve mümkün olduğuna inandığımız “bir başka dünya” ancak bugünkü düzenin paralelinde, o başka dünyanın ilişkilerini kurarsak gerçekleşecek. O ilişkilerin temelinde de dayanışma, paylaşma var.

Belleklere kazınan Terzi Fikri’nin Fatsasını var eden de dayanışma ve paylaşmaydı.

Daha önceki yönetimlerin baş edemediği sokakların çamurunu dayanışma temizledi. Karaborsacıların elinde kıvranan fındık üreticisinin, stokçuların insafına bırakılmış halkın sorunları dayanışmayla çözüldü. İmrenilerek izlenen Fatsa Halk Kültür Şenliği’ni mümkün kılan da sanatçısı ve aydınıyla ülkenin güzel insanlarının dayanışmasıydı.

Hapislik, hele belli bir süreyi aşınca, zordur da, içerideki dışarının dayanışmasını hissettiğinde o zorluk da aşılır.

Sosyal medyada #FreeDemirtas diye bir kampanya var şimdi; Edirne cezaevine kapatılmasına karşın mücadelesinden koparılamayan Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğü için başlatılan. Geçen gün Nazım Alpman da yazmıştı;

Demirtaş içeride de üretiyor sürekli. Siyasetteki başarılarının yanına sanat ve edebiyat başarıları ekliyor. O içeride de büyür ve gösterilen dayanışma ile çoğalırken, küçülen hukuk ve adalet oluyor!

Söz mahpusluktan açılmışken; (Nuri’yle birlikte) Sırrı’nın da bayramını kutlayalım, Osman Kavala’ya selam edelim.

Dayanışma dediğimiz; ortak faydanın, ortak amaçların, ortak değerlerin farkında olmayı gerektiriyor. Kazdağları’nı yağmadan kurtarmanın dünyamızı yok olmaktan kurtarmanın bir parçası olduğuna ve yoksulluğu yok etmeye dönük bir inanç ve bilinç gerektiriyor.

Ahlakın evrimi sürecinde ilk adım olan dayanışma, direnişle birlikte var oluyor.

Bencilliğin körüklendiği kapitalist değerler sisteminde, keşke toplum içinde eriyip yok olan ve dayanışmalarıyla yaşayabilen karıncaları izleyebilsek biraz.

Hayat bayram olacaksa; yalnızca kendimiz için değil parçası olduğumuz toplum için yaşamayı becerdiğimizde olacak.

Dayanışmamızın bayramlık olmaktan çıkıp her güne yayılması dileğiyle, iyi bayramlar.