Altılı Masa’nın yayımladığı Anayasa Değişikliği Önerisi, hiç kuşkusuz demokrasi yönünde atılmak istenen çok önemli ve olumlu bir adımdır.

Yıllardır baskı altında yaşayan ve esas olarak bu nedenle de hak ve özgürlükler yönünde yeni açılımlar yapamayan; giderek çok geriye düşen düşünce ortamının öneriler ile bir canlanma dönemine girmesi gerekiyor.

Bu bağlamda, özellikle, de ilgili toplum kesimlerinin etkin katkılarıyla önerilerin enine boyuna tartışılması ve güçlendirilmesi büyük önem taşıyor.

ÇATI ONARIMI

Önerilerin bir çatı onarımı özelliği taşıdığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Bu çerçevede yasama, yargı ve yürütme erkleri ile ilgili olarak yapılmak istenenler dikkat çekiyor.

Yasama, Meclis güçlendirilerek yapılmak isteniyor. Çağdaş demokrasinin temeli olan bütçe hakkının yeniden Meclis’in olması; bütçenin gelir ve harcama damarlarının demokratik kurumlaşma ile güçlü kılınması sağlanırsa ve güçlendirilen denetim süreçleri çok olumlu sonuçlar verebilir. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yerine Meclis’in seçmesi önerilebilir ve böylece “Güçlü Meclis” yaklaşımı daha da anlamlı kılınabilirdi. Yurtdışında yaşayan vatandaşların belli sayıda milletvekili seçmesi önerisi ayrıca tartışma götürür. Daha da önemli olarak tüm illerin iki üye ile eşit temsil edileceği bir Senato düşünülemez miydi?

Önerilerin yargıyı olabildiğince bağımsız kılma ve kurumlaştırma yaklaşımı da, bazı eksik ve boşluklarına karşın, çok önemli ve sağlam bir adımdır.

Yasama ve yargı ile ilgili öneriler, birlikte, her bakımdan olumsuz ve yıkıcı olan tek kişi düzeninin kişiye bağlı düğümü çözmeyi gerçekleştirecek bir özellik de taşıyor.

Ancak, önerilerde “kurumlaşmaya” özel bir yer verilmesi; bağımsız denetleme ve düzenlemenin güçlendirilmesi, devlet-sermaye ilişkilerinin açık olması, Merkez Bankası ve TÜİK’i de kapsayan bir yaklaşımın sergilenmesi yerinde olurdu. Böylelikle, özgürlük-ekmek eşitliği de netlik kazanırdı.

TEMELİN GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKİYOR

Önerilerin, insan onurunu önceleyen yaklaşımı, “ayırımsız” niteliğiyle demokrasinin temeline yönelik bir düzenleme olarak çok yerindedir.

Ancak, bunun, insanın gelişmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması, eğitim hakkı ve anaokulundan üniversite sonrasına bir bütün olarak eğitimin bilimselliği daha güçlü vurgulanmalıydı. Diğer ekonomik ve sosyal haklara da “sağlık hakkı” konusunda yapıldığı gibi, çok somut biçimde yer verilmeliydi.

Yoksa çatı tutmaz.

Ek olarak, demokrasi temelinin güçlendirilmesi, daha doğrusu önerilerin uygulanabilirliğinin sağlanması için, öncelikle toplumsal barış ve siyasete katılımın altı önemle çizilmelidir.

Ülkede, demokrasinin temelini dinamitleyen bir şiddet ortamı var ve bitmeyen terör ve terörle mücadele içinde sürekli bir ölüm ortamı oluşuyor. Kadına şiddet artıyor; toplum, örneğin, Konya’da bir hayvan barınağındaki hayvana yönelik şiddet karşısında gösterdiği duyarlılığı, insan yaşamı için göstermiyor; giderek, insanın ölümünü kutsayan bir anlayış yaşama geçiyor. Yıllardır, farklı takımların taraftarları bir arada maç izleyemiyor; şiddet spor alanlarını da kapsıyor. Bu nedenle, toplumun, “barış ile barışması” ya da barışta birleşmesi, yaşamsal bir önem taşıyor. Önerilerin, doğru bir yaklaşımla hayvan ve çevre duyarlılığına yer verirken, çok güçlü bir toplumsal barış vurgusu yapması ve bunun için olanağı kullanacağını öne çıkarması, kesinlikle gerekirdi.

Katılım, katılım! Temelin de temeli ya da demokrasi temelinin sağlamlığının ana noktası siyasal katılımdır. Seçim barajının yüzde 3’e indirilmesi yetersiz de olsa yerinde bir adımdır. Anayasa önerilerinin demokrasi nitelemesini gerçek anlamda hak etmesi için siyasal katılıma, başta kadınlar olmak üzere ayrı bir yer vermesi gerekirdi.

Özellikle ve öncelikle, milletvekili adaylarının saptanmasının partilerin üyelerinin ya da oy verecek halkın seçimine bırakmasını içermesi; bu konuda en azından bir kapı aralaması, mutlaka gerekirdi. Bu köşede sıkça vurgulandığı gibi, milletvekili adaylarını genel başkanların saptaması, ülke demokrasisine demokrasi denilmesine engeldir. Genel başkan, “başkan baba” olunca, ondan, CHP Grup Başkanvekili E. Altay’ın geçenlerde yaptığı gibi, bir milletvekilinin partisinin genel başkanı tarafından “evdeki çocuk gibi kulağının çekmesi” istenebiliyor ve bu istek olağan karşılanabiliyor.

Ayrıca, kadının siyasete katılımının güçlendirileceği, “kadın kotası” gibi “yukarıdan verilen hak” yaklaşımı yerine kadın ve erkeği siyasette eşitleyen bir anlayışa da yer verilmeliydi.

Sonuç olarak, öneriler ile çok değerli bir adım atılıyor. Bu adımın, barış ve katılımla güçlü bir yürüyüşe dönüşmesi gerçekleşmelidir.