Zamanında yapılacağı varsayımıyla seçimlere bir yıl gibi bir süre kala altı partili muhalefet, geç kalmış da olsa, yapılanmasını tamamlıyor; biçimleniyor. Bu süreçte Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu öne çıkıyor.

Anımsanacağı gibi, Davutoğlu, Mayıs 2018’de CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Millet İttifakı’na, Deva Partisi Ali Babacan ile birlikte, yaklaşık dört yıl sonra, bu yılın başlarında katıldı.

Davutoğlu, Millet İttifakı’na katıldığı sırada, ittifakın “adının değiştirilmesinden”, “endişeli muhafazakâr seçmenin ikna edilmesi” gerektiğine dek, pek çok önemli konuda yaptığı önerilerle dikkatleri çekiyordu.

***

Altı partili olduktan sonra Millet İttifakı adı pek kullanılmaz oldu. Altılının şubat sonunda “Yarının Türkiye’si İçin” adlandırmasıyla yaptığı ilk ortak toplantı sonunda yayımlanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Bildirgesi, büyük ölçüde Davutoğlu’nun kamuoyunca bilinen düşüncelerini yansıtıyordu.

Bildirge, daha özelde de, önceki anayasaları değerlendirirken, “Devletin Dini Din-i İslam’dır” diyen 1921 Anayasası’nı, daha sonra yapılan anayasalara, çok partili yaşama geçişi sağlayan 1924 ve gelmiş geçmiş en özgürlükçü anayasa olan 1961 Anayasası’na göre, “daha kapsayıcı” bulmaktaydı.

Daha sonra altı parti, “masa” adıyla aylık toplantılarına devam etti. Davutoğlu’nun, “Türkiye Masası” adlandırmasıyla ev sahipliğini yaptığı 4’üncü toplantıdan sonra 29 Mayıs’ta İlkeler Bildirgesi yayımlandı. Bildirge’nin geçen hafta bu köşede, “Özgürlükçü Laiklik Derken” başlığı altında özetlenen içeriği de yine kolayca anlaşılabileceği gibi, çok büyük ölçüde Davutoğlu’nun görüşlerini yansıtmaktaydı.

DAHA HIZLI!

Davutoğlu, İlkeler Bildirgesi’nin açıklanmasından bir hafta sonra Karar gazetesine verdiği özel demeçte (5 Haziran):

“Adayı belirleyip kenara çekilmeyiz” vurgusu yapıyor ve oldukça ayrıntılı bir yol haritası ve uygulama planı çiziyordu:

“Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nin kaldırılacağı; bakanların ve kurum başkanlarının atamalarında Meclis’in onayının alınacağı; kamu yönetiminde ‘işin ehline verileceği’, ‘çiftçinin sübvanse edileceği’; gerçek enflasyonu açıklamayarak ‘işçinin, memurun emeklinin yoksullaşmasına neden olan TÜİK’in bundan sorumlu tutulacağı” bu önemli açıklamanın ana başlıklarıydı.

O tarihten sonra, bir sözcü gibi, altı parti adına görüş açıklamaya devam eden Davutoğlu, Erdoğan’ın son günlerin ünlü “sürtük” sözlerinden giderek “Bu mudur İslâm?” diye soruyor; sonra da ekliyordu: “Bu senin ahlâkın; kul hakkı yersen, insanların inançlara güveni kalmaz.”

Bu sözleriyle Erdoğan’ı, “gerçek İslam, ahlak ve inanca güven” üzerinden eleştiren Davutoğlu, altılı muhalefetin, yalnız uygulamada neler yapacağının değil, ideolojisinin de belirleyicisi olduğunu ve gelecekte de olacağını açıklamış oluyordu.

Yinelemekte yarar var: Ülke siyasetinin iki büyük kanadının, AKP-MHP iktidarı ile altı partili muhalefetin ana düşünce ekseni ya da ideolojisi, böylece, esas olarak “nasıl bir Siyasal İslâm?” sorusuna indirgeniyor.

“Stratejik Derinlik” kitabının yazarı Davutoğlu, ne de olsa 2015 yazında zamanın başbakanı olarak CHP ile yürüttüğü ve “istikşafi” (araştırma) dediği koalisyon görüşmelerinde bu konuda yeterli deneyim ve birikim kazanmıştı.

Nitekim, CHP, Genel Başkanı da hafta içinde, salı günkü grup konuşmasında toplantıya katılan kadınlara, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra CHP iktidarında kadınlara sağlanan insan haklarını tümüyle görmezlikten gelerek “Bu CHP, eski CHP değil” diyordu. CHP Genel Başkanı, bu sözleriyle, gerçekte, Davutoğlu’nun belirlediği ideolojik çizgiyi içselleştirmiş kişiliğini sergiliyordu.

Bu sırada, Ankara’da bu gelişmeleri tamamlayan önemli bir görüşme oldu. Davutoğlu, hafta içinde, kamuoyu araştırmalarına göre muhalefetin cumhurbaşkanı adayları arasında adı öne çıkan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı ağırladı.

***

Özetle, Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, partisine olan kamuoyu desteğini pek de önemsemeden, önce, altı partili muhalefetin ideolojisini belirliyor; sonra, seçimler kazanılırsa nasıl bir iktidar olunacağını ya da uygulamayı ayrıntılarıyla anlatıyor ve bunlarla da yetinmiyor, daha sonra da işlemi tamamlıyor; Altılı Masa’nın olası Cumhurbaşkanı adaylarından biriyle görüşüyordu.

Davutoğlu bunları yapabilirdi; ne de olsa direksiyon ondaydı.