Oydu, buydu, şuydu derken bir genel seçimlerin daha sonuna geldik sevgili minnoşlar. Yazımın ilk satırını reyisin yazılı açıklamasına ithafen daha sorumlu yazdım. Artık böyle mi devam eder, yoksa autofire’ı açıp sağa sola saydırmaya, kızdırmaya, sinirleri gereksiz yere germeye mi devam eder? Şimdilik bilemiyorum. Sonuçta Türkiye her zaman her şeyin en tuhafının en beklenmedik zamanda olduğu bir ülke. Örnek: Aqsaray’ın içinden UFO çıksa şaşırmam. -Yani buna alıştık, o yüzden kimse sonuçlara şaşırmasın. Şaka maka Mega Amir’in partisi yüzde 40 oy aldı. Belki ihtiyaçtır, belki başka bir inançtır, belki kazananın tarafında olmaktır, şimdi ne yazsam topluca çok büyük bir kalabalığı tanımlayamaz zaten. Herkesin kendi kararı ya da zararı.

Dışarıda itibar zaten sevilen tabirle ‘sıfırlanmış’, elalemin gazeteleri “Hangi klozete kim oturuyor” şakaları yapıyor, komşularla aramız şaibeli, içeride de şimdi güç dengesi hafif kaymaya başladığında bakalım kim hangi tarafa yanaşacak, meraktayım. Politika en kaliteli diziden bile daha acayip bir kurgunun yaşanacağı bir sahne. Oyuncular bakalım şimdi nasıl oynayacak? Amir bile basın açıklamasına kadar düştü, şu anda ‘invisible’ takılıyor.

Tabii böyle bir durumda kim gelirse gelsin, işim gereği hepsine kıl olmam, hepsinin en ufak bir yanlışını da görsem, onu kıvırıp gözlerine sokmam gerekecek. Ne yalan söyleyeyim çok uzun süredir, sürekli aynı kişilerle dalga geçmekten sıkılmıştım. Demokrasinin ve mizahın güzel yanı bu benim için. Beğenmediğin her şeye laf etmek, dırdır yapmak, o sırada da gülmek. Bu bağlamda tüm partilere gerçekten eşit uzaklıktayım. Hepsinden tiksiniyorum. Umarım bir öncekilerinin her şeyi sürekli yanlış yaptığı gibi, şimdikiler de en kötü şekilde değil; daha akla, insanlığa, insanlara uygun şekilde yaparlar. Herkesin tek isteği bu.

Biraz adalet ya da hırsızların enselerinden tutulması bile bu hissi sağlamaya yeter de artar. Şu anda partilerin yerinde olsam mega bir koalisyon kurarım. Ama öncesinde birkaç konuda uzlaşırım: İnsan hakları, ifade özgürlüğü, adalet. Bu kadar. Sonra da çıkıp vatandaşlara “Arkadaşlar, bizim durumumuz ortada. Normalde aynı masaya bile oturmaya çekindiğimiz günler olsa bile, bugün onlardan biri değil. Bugün geleceğimizi inşa etmek, günümüzü de tüm vatandaşlarımız adına kurtarmak için, el ele verdik. En mutlak değerler içinde önümüzdeki bir yılı adaleti ve içhuzuru sağlamak için çalışacağız, seçim barajını da kaldırıp, bir sonraki yıl da yeniden seçim yapıp demokratik dengeyi sağlayacağız. Bizlerin bir yıl boyunca -gelecek nesilleriniz için- bir araya gelmemize tahammül edin. Sonuçta hepimiz insanız, basit değerlerde de buluşmazsak olmaz. Hadi öpüyoruz.” derdim.

Sonrasında öncelikle şu yolsuzlukları ve şaibeli ortamları adam gibi bir araştırıp kamuoyunun güvenini ve adalet duygusunu tekrar yeşertmeye çalışırdım. Bu bile çok iyi bir başlangıç. Sadece benim için değil, hiç tanımadığım bir abi, abla için de iyi bir başlangıç olurdu. Bakalım ne olacak?

Nefret ve öfke kimseyi iyi bir yere götürmüyor, büyük ihtimalle uzun süreler de götüremeyecek. İnsanların haksızlığa ve baskıya karşı tepkisi oldukça bu böyle devam eder. Ama kimileri için rüya ülkeler de olabilir. Mesela Kötü Kore. Bak, orada ülkenin milli takımı maçta yenilse bile, haberlerinde onların TRT’si ‘Kötü Kore maçı 26-0 kazandı, büyük bayılttı’ diye haber yapılıyor. Her yerin demek ki önce TRT’sine bakacağız. Aslında öyle de değil ama büyük ihtimalle ülkelerin ulusal kanallarını karşılaştırsak o ülkeler hakkında sadece ‘nasıl görünmek istedikleri’ hakkında bir fikir elde edebiliriz.

Ha bu arada şu anda partilerin yerinde olsam ikinci işim ‘iç güvenlik paketi’ne bir daha bakıp, hemen ardından insana benzeyen bir basın yasası çıkartırdım. Maksat kafalar rahat ve şeffaf olsun. Kirler, pislikler gazetelerin altına sürülmesin falan filan…

Tek başıma ülke yönetme fikri “Milli Piyango’da büyük ikramiye çıksa naapardım?” kadar saçmaymış.

Sevgiler ve teşekkürler Oy ve Ötesi.