Kadınlar 10 üzerinden 9.38 ile en çok çocuklarıyla olan ilişkilerinden memnunlar. Daha sonra anne, baba ve dördüncü sırada “eş” geliyor. 'Güven' konusunda ise; en çok 'güven' duyulan kişi anne (yüzde 96); sonra baba, çocuklar. Eş gene dördüncü sırada hepsinden sonra geliyor. Baba ikinci sırada, ama gel gör ki anneden sonra en güvendiğiniz kişi sizi öldürüp yol kenarına bırakabiliyor.

'Eşler sırttan vurur, sevgili sineden' (1) Peki ‘baba’lar nereden vurur?

Bu hafta ateş gibi haber düştü önümüze. 16 yaşında bir kız çocuğu babası tarafından öldürülüp yol kenarına bırakılmıştı. Rivayet çeşitli, erkek arkadaşı varmış, baba internette kızını görmüş, kafasında kurmuş, panik atak hastasıymış. Bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey bir erkeğin kendi malı gibi gördüğü karısını, kızını, sevgilisini gözünü kırpmadan öldürebildiği. Şiddet ve kravatlı gelene iyi hal indirimi. Ağır tahrik altında erkek dayanışması.
Ocak ayında erkekler en az 21 kadını öldürdü, 16 kadına tecavüz etti, 48 kadına şiddet uyguladı. Kadınların yüzde 47’sinin katli ‘ev içinde’ oldu. Faillerin yüzde 76’sı eski koca/sevgili idi.(2)

Şiddet ve tacize uğramak kadınların kaderi değildir, fıtratında da yoktur. Ama bir şekilde gözetim altında olmaları gerektiğine, namuslarının (her ne demekse) bekçiliğe, erkekler tarafından korunmaya ihtiyaçları olduğu kanaati oluşmuştur. Oysa tüm araştırmalar gösteriyor ki, başı derde giren kadın kesinlikle aile erkeklerinden destek aramıyor. Güvendiği dağlara kar yağacağını biliyor. Kız kardeş, anne hatta komşu; babadan, abiden önce geliyor. Tehlike baba ya da kardeşten geldiği zaman da, aile birliği gene mağdurdan yana olmuyor. Gene bu hafta gördüğümüz gibi kardeşini taciz eden abiden, anne şikâyetçi olmuyor.

2012 yılında bir gazete araştırmasında(3) kadınların neredeyse üçte biri, daha genç kızken evde baba, anne ya da ağabeyden dayak yediklerini söylüyor. Evlenince şiddet de artıyor, kadınların neredeyse yarısı -yüzde 47’si- eşlerinden fiziksel şiddet görüyor. Değişen yüzdelerle de; kıskançlık, azarlanma, başkalarının yanında azarlanma, cinsel şiddet, arkadaşlarını görmesini engelleme, eşin öfkeyle eşyaları kırıp dökmesi, dayakla tehdit, ailesini görmesini engelleme, evden kovulma, ekonomik baskı, çocuklara zarar vermekle tehdit durumu ile karşılaşmışlar. Oranlar üç aşağı beş yukarı değişiyor ama kadınların ailesini, arkadaşını görmeye gitmesi bile; babaları, kocaları, ağabeyleri sinirlendiriyor.

Şiddet gören kadınlar ilk başta bunu bir şekilde kendi suçları gibi görüyor, saklıyor, bıçak kemiğe dayanıp hayati tehlike olmadıkça kimseye anlatmıyor. Anlatanların ilk tercihleri kız kardeşleri oluyor. Daha sonra sırayla anne, komşu, baba, erkek kardeş, çocukları ve polis geliyor. Baba ve erkek kardeş, ne acıdır ki komşudan sonra geliyor. Hukuk ise en son başvurulan çare oluyor. Ya da çözüme inanç olmuyor.

Kadına yönelik şiddet tüm dünyanın sorunu. Her ülke kendi kültürüne, kaynaklarına göre mücadele etmeye çalışıyor. Şiddet kültürü bir gecede bitmiyor. Şiddete uğrayan kadının, ortaya çıkıp sesini duyurduğu andan, şiddetin gerekli cezayı gördüğü, kendi ve varsa çocukları için şiddet içermeyen yeni bir hayat kurmalarına kadar bir süreçte; çevreden, aileden, güvenlik güçlerinden, belediye ile devlete kadar uzanan geniş bir görev ve sorumluluk ağı var. Bu da topyekûn bir seferberlik ve zihniyet değişimi; mağdurla muhatap olanların eğitiminden, bu konularda siyaset belirlemeye uzanan, geniş bir alanda çalışma ve kaynak gerektirmektedir. Bir de tabii bireye, kadına, çocuğa verilen değer konusunda gerçek bir samimiyete ihtiyaç vardır. Bu konulara ayrılan bütçe ve politik dil, bu samimiyetin ne düzeyde olduğunu açık olarak göstermektedir. 2011 yılında, 24. dönem 2. yasama yılı TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından hazırlanan “Kadına ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddet İnceleme Raporu”, Değerlendirme ve Sonuç bölümünde şu ifadeler yer almaktadır:

“Toplumun temelini teşkil eden ‘AİLE MÜESSESESİ’nde görülen çözülme ve zaaf toplumsal çözülmeye sebep teşkil edecektir. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusu her ne kadar çözüm getirilmesi gereken önemli bir toplumsal problem ise de, burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus ‘Aile müessesesinin korunması’ olmalıdır.”

Devlet, açık bir şekilde şiddet mağdurunu değil, önce ‘AİLE MÜESSESESİ’ni koruyacağız diyor. Raporda büyük harfle yazılan ‘AİLE’, kendi içinde şiddete maruz bırakılan kadın ve çocuğa ne vaat edebilir? Ve ne yazık ki yıllardır sürdürülen bu politikaların tohumları meyvelerini vermektedir.
Tek sevindirici gelişme, 2011 yılından bugüne, özellikle de sosyal medyanın etkisi ile olaylar ve tepkiler daha hızlı yayıldığından, kadınların seslerini ve dayanışmaları daha çok duyar olduk.

Öte yandan, Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması 2019”(4) raporunun verilerine göre, bazı sonuçlar hâlâ çok iç acıtıcı. “İlişkilerinizden ve hayatınızdan ne derece memnunsunuz?” sorusuna cevap olarak kadınlar 10 üzerinden 9.38 ile en çok çocuklarıyla olan ilişkilerinden memnunlar. Daha sonra anne, baba ve dördüncü sırada “eş” geliyor. Üzgünüz ama, beyler, biraz daha özen gerekiyor. “Güven” konusunda ise; en çok “güven” duyulan kişi anne (yüzde 96), sonra baba, çocuklar. Eş gene dördüncü sırada hepsinden sonra geliyor. Baba ikinci sırada, ama gel gör ki anneden sonra en güvendiğiniz kişi sizi öldürüp yol kenarına bırakabiliyor.

“Genel olarak değerlendirdiğinizde, kadınların toplumda yaşadığı en büyük sorunlar size göre nelerdir?” sorusunda ise, sıra ile “şiddet, işsizlik ve eğitimsizlik” ilk üç sırayı alıyor.

Kadınlar, tek çözümün kendileri olduğunun farkında, bu yüzden güvenlik, iş, eğitim istiyor.

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enst. “2000-2003 Yılları Arası İstanbul Polis Bölgelerinde Meydana Gelen Adam Öldürme Olaylarının Kadın Mağdurlarının İncelenmesi”(5) konulu yüksek lisans tezinde, incelenen bölgelerde toplam 164 kadın cinayetinin 20’sinde “bulunan cesedin tanınmayacak kadar vücut bütünlüğü bozulmuş, parçalanmış veya sadece vücuda ait bir parça bulunduğundan...” değerlendirmeye alınmadığı ve kalan 144 olayın incelendiği belirtiliyor. Faillerin çoğunlukla koca, sevgili ya da aile yakınları olduğu görülüyor. Kocaların yüzde 82,9’u eşlerini kapalı mekanda, genellikle de evde öldürüyorlar. Sığındığımız, en güvenli yer, evimiz, iyi günde kötü günde birlikte olmaya söz verdiğimiz eşimiz. Bir zamanlar heyecanla döşediğimiz, televizyonun üstüne danteller ördüğümüz odamız. Kadınlar en çok ‘ev’lerinde, öldürülüyor. Hani ‘can evimden vurdu’ denir ya, işte öyle ölüyorlar.
Kocaları tarafından öldürülen kadınlar 6-10 darbe arası yara alırken, sevgilileri tarafından öldürülenler 2 yara alıyor. İlginç bir şekilde sevgili hiç sırttan vurmazken, kocalar sırttan da vuruyor.

Kendi evinizde, hayatı paylaştığınız, belki birlikte çocuk sahibi olduğunuz, bir zamanlar öpüşüp koklaştığınız kocanıza, kendi evinizde, güvenle arkanızı dönemiyorsunuz! Babanız sizi arabasına dolaşalım diye aldığında ölebiliyorsunuz.

KAYNAKÇA:
(1)Dündar.C. (28.01.2006) Milliyet
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/can-dundar/es-sirttan-vurur-sevgili-sineden-144078
(2) Kepenek, E. (07.02.2020) Bianet
https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/219613-erkekler-ocak-ta-21-kadini-oldurdu
(3) https://www.milliyet.com.tr/gundem/evli-her-iki-kadindan-biri-siddete-ugramis-1512517
(4) O’Neil, M.L., Çarkoğlu, A. (2019) “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması 2019” Kadir Has Ünv. Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mrk.
https://gender.khas.edu.tr/sites/gender.khas.edu.tr/files/inline-files/TTCKAA2019 Son7.pdf
(5) Ceylan, B. (2004) İstanbul Ünv. Adli Tıp Enst.
http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/39202.pdf