Vallahi adak adadım; şu seçim dönemini bir trafik kazası yapmadan geçirirsem, bizim mahallenin garip gurebasına Hoca’nın Yeri’nde yemek ısmarlayacağım. “Aday falan değilsin, o mitingden bu mitinge dolaşmıyorsun, bir partinin konvoyuna falan katıldığın da yok, ne kazası?” diye meraklananların merakını hemen gidereyim:

Bu ara, bir oyuna kaptırdım kendimi. Hani aç aç mevsimindeyiz, memleketin dört bir tarafında toplu açılışlar oluyor, o açılışlarda memleketin hayrına konuşmalar yapılıyor, olmadı bir seçim mitinginde konuşuluyor ya… İşte, arabada ne zaman radyoyu açsak bu konuşmalardan birine denk geliyorum.


Oyun şu; misal, radyodaki ses, “Ahhhhh benim Kürt kardeşlerim, canım kardeşlerim, biz size sevdalıyız. Ama siz bizi anlamakta zorlanıyorsunuz” mu diyor, ben arabanın içinde gırtlağımı yırtarcasına bağırıyorum. Eveeeeet!

Radyodaki ses ne kadar yükselirse ben de o kadar; “Cahape camileri kapattı mı?” Eveeeeet! “Sattı mı?” Eveeeeet! “Bunları ahıra çevirdi mi?” Eveeeeet!

Oyuna bizim oğlan da katılıyor. “Benim Vanlı kardeşlerim buna izin verir mi?” Hayıııır! Hayııııır!

Bazen de radyodan yükselen sesi çok daha yüksek perdeden tekrar ediyoruz. “Ey HDP sen kimsin ki ya?” Sen kimsin yaaaaa!

Şimdi Kürtleri biz mi seviyoruz, onlar mı seviyor?” Arabanın içinde toplama AKP mitingcileri gibi oluyoruz bazen; ben “Biiiiiiiiz” diye bağırırken oğlan “Onlaaaar” diye senkronu bozuyor.

Geçen hafta bugün askerdeki aç aç maceramı yazmam iyi olmadı galiba. Avrupalı mavrupalı, açık görüşlü ama, açıktan bir şey söylemese de, belli, bizim hanım ona takmış biraz. Hani radyo bir açılış vesilesiyle konuşuyorsa ve biz es kaza aşka gelip “aç aç” diye bağırırsak, artık elinde ne varsa o an, küt diye kafama geçiriyor. Boş bulunup ters bir hareket yapsam, kırsam direksiyonu, kesin kaza yaparız!

Oyun tehlikeli, ama insan kendini kaptırınca da bırakamıyor. “Paradan sıfırları kim attı?” Ak Partiiiii! “Bu yolları kim yaptı?” Ak Partiiiii!

Soruları da bazen radyodaki ses yerine biz soruyoruz: “Memleketi kim sattı?” Ak Partiiiiii!

Radyo “Menderes’i astıran kim?” mi dedi, daha radyodaki ses “cehape” diye kendi sorusunu yanıtlamadan biz gürlüyoruz: Cehapeeeeee! “Adnan Menderes asılırken MHP neredeydi?” Neredeydiiiiiiii?

Biz tehdide boyun eğer miyiz?” Hayııııır! “Baş veririz ama baş eğer miyiz?” Hayııııııır!

Sosyal medya da bizim arabanın içi gibi, koca üniversite hocası, adının önündeki “Prof” unvanına aldırmadan Menderes asılırken henüz kurulmamış MHP’nin nerede olduğunu sorunca, başlıyor makaraya sarmaya: “Batı Roma çökerken cehape neredeydi?” “Kennedy suikastı karartılırken mehape neredeydi?

Biz iktidar partisinin iki sözcüsünün seçim nutuklarını böyle oyuna çevirip arabayı, twitercılar da sosyal medyayı şamataya boğuyoruz, ama unvanının hakkını veren siyaset bilimi ve medya hocamız Prof. Raşit Kaya pek endişeli.

Durum İspanya İç Savaşı öncesine benziyor” diyor. “Aynen o zaman orada olduğu gibi, şimdi burada da iktidarın söylediklerinde en ufak bir akıl kırıntısı, akla sığar taraf yok. Saçma sapan şeyler söyleniyor. Adeta ülkeyi yönetme değil, yönetilemezliğini gösterme derdindeler. ‘Bu ülke yönetilemiyor’u kanıtlamak için konuşuyorlar. Çok tehlikeli bir durum.

Arabada şamata yaparken trafik kazası yapmayayım diye dikkat kesilmiş vaziyetteyim. Bir de, radyonun söylediklerini yüksek sesle tekrarlayıp ağzımdan çıkanı kulağımla da duyunca, ne kadar ipe sapa gelmez şeyler olduğunun daha iyi farkına varıyorum.

Peki, ya Raşit Hoca’nın işaret ettiği tehlike? “Bunlar memleketi yönetme değil, yönetilemez olduğunu kanıtlama peşindeler. Kendilerinin de inanmalarına imkân olmayan saçma sapan konuşmalar bunun işareti.

Hükümetin bakanı Babacan bile endişeli. Hukukun ayaklar altına alınışına işaret edip, “böyle giderse bu günleri mumla arayacağız” diyor.

Eveeeet! Hayııııır! Ak Partiiiiiii!