Fındıklı kanıtları

Geçen hafta basında yukarıdaki çok anlamlı fotoğrafın altında yer alan İsmail Akduman imzalı haber şöyleydi:

“Rize’nin Fındıklı ilçesinde 19 Mart 2019’da açılan Millet Bahçesi Parkı’nın adını CHP’li Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu, meclis kararıyla “100’üncü Yıl Atatürk Parkı”, parkın içinde bulunan Millet Kıraathanesi’nin adını da “Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evi” olarak değiştirdi. Ancak alınan bu değişiklik kararını kaymakam onaylamadı ve meclis kararını geri iade etti.

Bir kez daha meclisten değişiklik kararı çıkaran Başkan Çervatoğlu parkın girişinde bulunan tabelayı da değiştirdi. Ardından da İçişleri Bakanlığı bu olay hakkında inceleme başlattı.

Müfettişlerin yaptığı inceleme sonuçlandı ve İçişleri Bakanlığı tarafından “Söz konusu park ve parkın içerisindeki tesisin isim değişikliğine ilişkin meclis kararının mülki idare amirinin onayına tabi olduğu, mülki idari amiri onayı ile kesinleşip yürürlüğe gireceği, onay alınmadığı sürece isim değişikliğinin gerçekleştirilemeyeceği, buna rağmen isim değişikliğine ilişkin ödemelerin yapıldığı, bu ödemeler sebebiyle 7 bin 863,70 TL kamu zararı oluştuğu,..” belirtilerek Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ve CHP’li Meclis üyeleri Aziz Köroğlu, Muhsin Şentürk, Aynur Yılmaz, Enez Zeki Öztopal, Gültekin Zen, Hasan Aydınoğlu ve Ali Fikri Saatçi hakkında soruşturma izni verildi.”


AKP’NİN GERÇEK NİTELİĞİ

Fındıklı olayı AKP iktidarının gerçek yüzünü gösteren kimi özellikler taşıyor.

Önce, Belediye yönetimini, çağdaş yaşamın, kadın-erkek eşitliğinin, doğa duyarlılığının en gelişmiş örneklerden biri olan, özgürlük, demokrasi ve dayanışma sevdalısı Fındıklı halkı seçti.

Fındıklı Belediyesi “halkla birlikte yönetim” anlayışını imece ya da meclis yoluyla yaşama geçiriyor. Çoğu kadınların öncülüğünde olmak üzere tarımsal üretimden kültür ve sanata her alanda kooperatif türü örgütlenmelerle üretime önem veriyor. Fındıklı dışından uzmanların da tümüyle gönüllülük esasına dayalı katılımıyla oluşan danışma kurulu ve derneklerle çalışıyor. Köylerde yetişen tarım ürünlerinin değerlendirilmesine çabalıyor. Örneğin çay uzmanı Akın Kamiloğlu öncülüğünde halkın ana geçim kaynağı olan çayın yeşil ve beyaz türlerinin üretilmesinin örgütlemesini gerçekleştiriyor.

Bu nitelikteki bir yerel yönetim uygulaması özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “memleketim” dediği Rize’de kuşkusuz iktidar çevresinin hoşgörüsü ile karşılanamıyor.

Sonra, 1947’de ilçe oluncaya kadar adı Viçe olan Fındıklı, Doğu Karadeniz’in diğer yerleşimleri gibi, “yerel ile ulusalın bir üst düzlemde buluştuğu” yerleşimdir. İlçe, Lazların ve Hemşinlilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşları olarak kaynaşmasının ürünüdür. Eğitim düzeyi yüksek olan Fındıklı halkı, Atatürk Cumhuriyeti’nin “ulus inşası” çabasının en somut ve başarılı örneklerinden biridir.

Bu durumda Fındıklı halkını Atatürk Parkı üzerinden cezalandırmaya çalışanlar, ya ulus inşasını bina inşaatından ayırt edecek bilinç düzeyinden yoksunlar ya da parkın adını içlerine sindiremediklerinden Fındıklı’yı baskı altına alıyor.

Üçüncü olarak, Doğu Karadeniz’in bir milyon dolayında insanı gibi Fındıklı halkının ana geçim kaynağı çay yaprağı üretimidir. Çay yaprağını işleyen birincil kuruluş olan Çaykur, Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan olan Türkiye Varlık Fonu’nun -TVF büyük ortaklarından biridir. Yıllardır genel müdürlüğü vekaletle yürütülen Çaykur’un TVF geçen 2017-19’da üç yılında toplam zararı ne kadardır dersiniz? Tam bir milyar 559 milyon lira.

Şimdi sıkı durun, son zamanlarda, halk arasında Çaykur’un da Katar’a satılacağı konuşuluyor. Atatürk Parkı tabela yapımında kullanılan sekiz bin liradan daha az bir harcamada “kamu zararı” saptayan yönetim anlayışı, ilginçtir, Çaykur’un durumu konusunda halka bilgi verme gereği bile duymuyor.

Anlaşılıyor. Atatürk Parkı adı, hele de içinde “Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evi” varsa sizi gerçekten çok rahatsız eder!