“Senin ağa ile maraba yazısı işe yaradı. Onu okur okumaz sol koalisyon için anlaştılar” diye, İspanya’dan arayanlar olunca keyiflenmedim değil. Ancak, bu ikinci yazı o keyifle değil, İspanya bizim için de dersler içerdiğinden yazıldı.
28 Nisan’daki seçimin ardından, koşullar onlar için çok daha avantajlıyken 7 ayda koalisyon kuramayan sosyal demokrat PSOE ve sosyalist Podemos’un bu kez bir günde “4 yıllık istikrarlı bir hükümet” için prensip anlaşması imzalayabilmesi şaşırtıcı oldu.

PSOE Lideri Sanchez, 28 Nisan’da bunu başaramayarak halkta bir “hayal kırıklığı yarattıklarının farkında olduklarını” söylerken, Podemos Lideri Iglasias da “28 Nisan’da hükümet kurmak için tarihi bir fırsat vardı, şimdi ise bu tarihi bir zorunluluk” dedi.

Fırsattan zorunluluğa…

Sol koalisyon için prensip anlaşmasına varan PSOE ve Podemos’un işleri zorunluluk koşullarında şimdi daha zor. Tabanlarının karşı olduğu merkez sağ PP ve Vatandaşlar ile aşırı sağ VOX dışında, neredeyse herkesin desteğine mecburlar. O destek ilerici sol bir hükümet programından 28 Nisan’da gerek duymayacakları kadar taviz gerektirecek.

İspanya, tarihinde ilk kez koalisyonla yönetilecek ve artık “Avrupa’da aşırı sağın olmadığı ülke” unvanını da yitirdi. Şimdi “kuralım” dedikleri koalisyonu 28 Nisan’da daha olumlu koşullarda kurmamanın bir sonucu da aşırı sağın 3’üncü parti konumuna taşınması oldu.

Yaklaşık üç haftalık koalisyon görüşmelerinin ardından 4 Aralık’ta güven oyuna gidilecek ve olmazsa koalisyon görüşmeleri devam edecek.

Avrupa’da sosyal demokratların kendi sağlarıyla büyük koalisyon yapması, işte Almanya örneği, bir süre sonra erimelerine ve büyük koalisyonun küçük ortağının uzun süreli iktidarına yol açmıştı.

Genel olarak sağ - sol oy dağılımının yüzde 47’ye yüzde 49.5 olan İspanya’da salı günü imzalanan sol koalisyon prensip anlaşması bu yolun seçilmediğine işaret ediyor. Iglasias’a göre; anlaşma “aşırı sağa karşı en iyi aşı” olacak.
Hemen her AB ülkesinde yükselişte olan ve yüzde 10 ile 20 arası destek bulan aşırı sağ, sol iş birliğini tercih eden Portekiz’de seçmenden pek yüz bulamadı ve Portekiz sayesinde aşırı sağın AB ortalaması yüzde 13’te duruyor. İspanya’da olası sol koalisyonun sosyal politikalar ve işsizlikle mücadelede başarılı olup olamayacağı ve bunun VOX’u geriletip geriletemeyeceği zamanla görülecek.
Bir İspanyol meslektaşıma göre; “Sermayenin tavrı bugün sol koalisyon için bir avantaj olabilir. 28 Nisan sonrası başka alternatifler de var gibi görünürken PSOE’yi Podemos’la koalisyondan uzak durmaya zorlayan büyük iş çevreleri ve bankalar da şimdi VOX’lu ya da Podemos’lu bir hükümet arasında seçim yapmak zorundalar. Gördüler ki, Matteo Salvini’inin aşırı sağ Lig Partisi’nin iktidar ortağı olduğu İtalya’da işler sermaye açısından hiç iyi gitmedi.”

Prof. Dr. Raşit Kaya’nın, her halde Türkiye için de derslerle dolu olduğu için kaleme aldığı İspanya: Faşizmden Demokrasiye kitabı geçen ay çıktı. Kitabın son cümleleri bize de sesleniyor gibi: “İspanya’nın eski dingin siyasal yaşamını devam ettirmesi bundan böyle hiç kolay görünmüyor. Eskinin aynen devam edemeyeceği artık anlaşılmıştır. Ama yeninin tam ne olacağını kestirmek henüz olanaklı değildir. Ancak, bir şey kesindir: … otoriter yönelim eğilimleri kuşkusuz daha fazla yoğunlaşacaktır. Ulusal düzeyde de bölgesel düzeyde de özgürlükçü, katılımcı bir (parlamenter) demokrasiyi savunmak için mücadele İspanya’da hep gündemde olacaktır”.

Fırsatlar değerlendirilip zorunluluğa mahkûm olunmadığında, mücadelenin maliyeti de daha az oluyor!