Fransa’nın siyah çocukları kazandı

Geçmişte Kayhan Karaca ve Ahmet Günaltay’ın Deutsche Welle’de yaptıkları bir haber ile yazıya başlamak istiyorum.

“…Fransız futbol camiasında deprem etkisi yaratan ve bu sabah ülkenin bir numaralı gündemini oluşturan iddiaya göre, “Afrikalı ve Müslüman oyuncuların önünün kesilmesini” hedeflediği söylenen karar, 2010 yılı sonunda alındı. İddiaya göre, Fransız futboluna yakın ilgi gösteren bu gençlerin futbol okulları ve formasyon merkezlerindeki oranının yüzde 30 ile “sınırlandırılması” kararlaştırıldı. Fransız Ulusal Takım Teknik Direktörü Laurent Blanc tarafından onaylandığı söylenen karar temelinde, Thierry Henry, Nicolas Anelka ve William Gallas gibi “siyahi” dünya futbol yıldızlarının yetiştiği Paris banliyösündeki Clairefontaine Ulusal Futbol Enstitüsü tesislerine kota uygulamasına başlama talimatı verildiği de öne sürülüyor...”

Bazen resesif gibi görünen sosyal kodlar, çıkar koşullarına zarar verdiğinde nasıl dominantlaştığını bu haberde rahatlıkla görebiliyoruz.

Avrupa ülkelerinin Afrika Kıtası üzerindeki emperyalist kurgusu, tüm bir kıtayı sömürge haline getirerek, insan faktörü dahil tüm kıtadaki varlıkları ve kaynakları kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilecek bir siyasi uygulamanın alanı haline getirmişlerdi. Ki hâlâ bu sömürü kurgu devam etmektedir.

Bununla beraber, kendi iç dizaynlarındaki demokratik talep istekleri ve yaşadıkları sınıfsal çelişkiler sonucunda ortaya çıkan bedel ödeme talebini fazlası ile ödeyerek, burjuvazi talepler doğrultusunda bir demokratik kurgu ortamında yaşam koşullarının oluşması sağlanmıştı.

Bu talebin karşılığında oluşan kurgu, insan odaklı olma özelliği birtakım hakların insan lehine oluşması ve kullanılmasına neden olmuştu.

İşte bu süreç içinde eğitim ile spor ve kültür alanlarındaki gelişmişlik tüm nüfusu içine alacak şekilde dizayn edildi.

Bu fırsat eşitliği, yaşam içindeki eşitsizliğin karşılığında ikinci sınıf olarak varoşlarda yaşayan Afrika kökenli vatandaşların, merkez odaklı talepler doğrultusunda kendi koşulları ile var olma istek ve taleplerinin karşılık bulması açısından önemliydi.

Fransa eğitim sistemi, üretme ve yorumlama içeriğine sahip bir felsefeye sahip olması bakımından düşünsel olarak bir gelişim içeriğine sahipti. Aynı kurgu bir program ve prensip silsilesi doğrultusunda proje olarak futbol akademilerinde de geçerliydi.

Özellikle Aime Jacquet tarafından organize edilen yeni programın olumlu sonuç vermesi 1998 Dünya Kupasını kazanılmasını sağladı.

Geçmişteki Latin oyun tarzı ile hiçbir başarı elde edemeyen Fransa Futbolu, özellikle 4-2-3-1 sistemi ile bu yeni uygulama sayesinde Avrupa Futbolundaki yüksek tempolu oyun ve mücadele sürecini benimsemiş olmaktaydı. (Bu arada 1998 ve 2018 Dünya Kupalarının kazanılması ile Dugarry ve Giroud’u bu sitemin başarısına göre eleştirmek gerek)

İşte bu noktada akademilerde yetişen siyah futbolcuların farklılıkları ve kaliteleri ortaya çıktı. Özellikle siyahlar için orta alandaki devamlılık ve forvet hattındaki sürat ve çabukluk bu kurgunun ana faktörünü oluşturmaktaydı.

Bu prensipler sonucunda ortaya çıkan yeni koşullar varoşlardaki siyah vatandaşların çocukları için bir çıkış yolu olmakla beraber, aynı zamanda merkeze karşı bir güç denemesi olarak da farklı bir mücadele tarzını ortaya koymaktaydı. Sosyal kodlardaki değişimi sağlamak amacıyla birçok tabuyu yıkma misyonuna sahiptiler.

Bu durma karşı oluşan tepkilere verilecek tek cevap; yeni oluşan kadro kurgusunun kupaları kazanarak hem kendi farlılıklarını hem de futboldaki değişimin gerekçelerinin doğruluğunu ortaya koymaları açısından çok önemliydi. Siyah bir değişimdi!

İşte 1998 Dünya Kupası bu sürecin kırılma noktasıydı…

Arkasından gelen Avrupa ve iki Konfederasyon Kupası her şeyi farklı kılmayı başarmıştı.

Ama unutulmaması gereken bir doğruda, Fransa vatandaşı olan siyah Afrika kökenli oyuncuların, böyle bir prensip ve disiplin içinde yetişmelerini sağlayacak akademik eğitim içerisinde kültür kodlarındaki doğruların uygulanması sayesinde belirli bir seviyeye gelmeleridir.

Hiçbir şekilde bizim gibi alt kültür kodlarını kullanarak feodal kurgu içinde sporcu devşirmesi ile ilgili başarı beklentisi ve sonuç alma kurgusu olmadan yaşanılan süreç, Fransız ekolüne uygun bir kurgunun ve kendi vatandaşı olan bu yeteneklere alt yapılardaki akademilerde verilen eğitim ile ortaya koyduğu bir kültür kodunun başarısıdır.

Ve tüm siyah oyuncular da bu kültür kodlarını benimseyip vatandaş olma eşitliği karşısındaki renk eşitsizliğini, böyle bir uygulamada yeteneklerindeki kendi lehine olan eşitsizliği beyazlara karşı üstün kılarak nötrlemişlerdir.

Aynı koşulları hiçbir zaman Senegal, Mali gibi ülkelerde bulamaları mümkün değildir.

Afrika ülkelerinden bir şampiyonun çıkmasını bırakın, çeyrek finale bile çıkacak bir takım bulmak mümkün değildir. Tarihsel süreç ve ekonomik koşullar ile gene Avrupa dahil yaratılan savaş koşulları artık bunu imkânsız hale getirmiştir.

Avrupa, çok küçük yaşlarda aldığı veya anne babalarının eski zaman diliminde ülkeye geçiş yapmış olan çocukları, kendi kültür kodlarına adapte ederek yetiştirmek ve sonuç almak bakımından oldukça önemli bir zamanlamaya göre hareket etmektedir.

Temelde her şey insana yapılan yatırım ile ilgilidir. Sonuç almamak mümkün değildir.

İşte 2018 Dünya Kupası’nı Fransa böyle kazandı.