Tatil bitti! Bu kez başka memleketlerin yaylalarını, köylerini dolaştım. İyiydi ama biten tatil en kötü tatildir.

Bir yaylacı olarak o yaylaları görmek içimi acıttı. Hele de, hafta sonunda tatilin son günlerini Artvin’in dağlarında, ormanlarında, Cerattepe’de geçirip gördüklerimden sonra!

Eloğlu 300 yıl önceki mimariyi koruyup, bir yandan sanayileşirken öte yandan da çiftçisini köyde tutmayı başarmış. Avrupa’nın sanayileşmiş toplumlarında yaylalar, köyler bizim zengin yazlıkları gibi. Bizim yaylalarsa betonlaştı, köyler harabe; ormanları, dağları, dereleri tarumar ediyoruz.

Avusturya’nın, Almanya’nın dağ köylerinde dolaşırken ilk anda manzarayla tezat oluşturduğu duygusuna yol açan kesif bir gübre kokusu gelebilir burnunuza. Gübre dediğim sığır gübresi, tam bizim köylerdeki koku. O güzelim evlerde çiftçilerin yaşandığının, tarım yapıldığının işareti.

Yazının başlığı belki de “Gelelim fasulyenin faydalarına” olmalıydı. Bu tatil matil girişini kısa kesip asıl konuya gelelim anlamında. Polatlı’ya varmadan Gordion’dan geçerken mercimek takıldı aklıma!

Fasulye ile mercimeğin ortak yönü çok. İkisi de protein açısından zenginler ve et alamayan yoksulun imdadına yetişecek niteliklere sahipler. Sahiptiler… demek daha doğru. Tarım politikaları memleketi o hale getirdi ki ne yoksulda fasulye mercimek alacak, ne de çiftçide onları üretebilecek hal kaldı.

Fasulyeyi, nohudu, mercimeği, tabii eti de ithal eder olduk. Kişi başına milli geliri 40-50 bin dolar olan ülkelerde bir kilo etin 4-5 dolara satıldığını görmek, kendi kendini doyurabilen 7 ülkeden biri olduğunu öğrenerek büyümüş insanı kahrediyor.

AKP’nin 15 yıldır vatandaşa ucuz fasulye, nohut, et yedirmek adına uyguladığı politikalar da çiftçiyi perişan edip tarımı can çekişir hale getirdi. “Buğday, arpa, pirinç ile canlı büyükbaş, küçükbaş ve et ithalatında” gümrük vergileri bu yılsonuna kadar sıfırlandı. Tarım gibi en stratejik ve coğrafi konumumuz gereği en avantajlı olduğumuz sektörde neredeyse tümüyle dışa bağımlı hale geldik ve intihar ediyoruz!

133 tarım ürününü ithal ederken yaptığımız tam da bu: İntihar!

Köylü; kimi ürünleri maliyetinin, kimini de taban fiyatın altında satmaya mecbur kalınca, tarlasını bırakıp da “niteliksiz” işgücünü üç kuruşa pazarlamak için nasıl büyük kentlere akın etmesin.

Bir ton buğdayın taban fiyatı 800-940 TL olarak açıklandı ama çoktan borca batmış köylüler taban fiyatın epey altına satmak zorunda kaldılar.

Niğde’den, Nevşehir’den, Bolu’dan geçerken yol kenarında çuvallar içinde patates satan üreticilerle sohbet edin ve pazarlık etmeden bir kez daha düşünün. Kilosunu 50-60 kuruşa mal edip kaça sattıklarını dinleyin!

Geçenlerde CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer de yazlık patatesin Dubai ve Katar’a 20-40 kuruş arası fiyatlardan satıldığını bildirerek patates üreticisini sıkıntılı günlerin beklediği uyarısında bulunmuştu.

Patates üreticisinin sıkıntısı1990’da bana ilk gazetecilik ödülümü kazandırmıştı. O yıl, gazetelerin küçük haberleri arasında Nevşehir / Niğde yöresindeki köylerden sıklıkla intihar haberleri gelmesi dikkatimi çekmiş, bunları araştırmak için yöreye gitmiş, umudunu patates hasadına bağlamış gırtlağına kadar borçlu köylülerin patates para etmeyince kendilerini astıklarını görmüş ve “Patates idam sehpası” başlıklı araştırma haberiyle de Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin “Tarımsal Haber Ödülü”nü kazanmıştım.

Yıllar geçiyor; yapılan köprülerle, havaalanlarıyla, yollarla övünüyoruz ama tarımımız, çiftçimiz ölüyor.

İthal ettiğimiz 133 tarım ürünü arasında mercimek de var! Mercimek ki anavatanı Türkiye, onu da Kanada’dan alıyoruz.

Eskişehir üzerinden Ankara’ya gelirken, Gordion levhasını görünce sapın ve Kral Midas’ın Tümülüs mezarını ziyaret edin. Ahşaptan yapılmış bu mezar odası dünyanın en eskisidir ve gerçekten etkileyicidir. O mezar odasında, günümüzden 2700 yıl önce yenilen son akşam yemeğinin kalıntıları da bulundu.

O sofranın ana yemeklerinden biri de mercimek! Neredeyse 3 bin yıldır bu topraklarda ürettiğimiz, 2700 yıl önce kral sofralarını süsleyen mercimeği artık ithal ediyoruz! Faydalarını bilsek böyle mi olurdu?