Bugün 1 Ocak 2023, yeni bir yıla giriyoruz. Ama bu, olağandışı, yüzyılda bir bile görülemeyecek derecede değişik bir giriş. Çünkü bugün gelen, tam yüzyıl önce kurulan Cumhuriyet için, “ devam mı, tamam mı” denilecek senedir.

Kim ne derse desin, bu yıl, daha doğrusu 5-6 ay içinde yapılacak seçimler Cumhuriyet’in sonunun gelip-gelmediğinin kanıtı olacak. Ülke, ya siyasal İslamcı bir çizgiye tümüyle evrilecek ya da kuruluş değerlerine yeniden kavuşarak ve onları çağdaş evrensel değerler olarak çok daha ileri bir düzleme çıkarmanın yolunu açacak.

SİLİNEN DEĞERLER

Cumhuriyet’in hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; buna dayalı kurumlaşma; kadın-erkek eşitliği, eşitlikçi kamu düzeni, laik, bilimsel eğitim ve toplumsal barış değerleri, her gün yeniden yaşandığı gibi, artık yok.

Yeni yılda bu değerlerin yeniden bulunmasının yolu kesinlikle açılmalıdır.

Bunların yokluğu çok sayıda insanın, üstelik yıllar boyu hapsedilmeleri; günde ortalama bir kadının öldürülmesi; çocuklara yönelik istismarın artması; yoğun kadın cinayetleri; kamu ihalelerinin tamamına yakının yandaşlara verilmesi; kamuda yalnızca yandaşın işe alınması; TÜİK gibi kamu kurumlarının eğitimin, tarikat ve cemaatlere teslimi; yaratılan yandaş basın-yayının kamuoyunu sabah-akşam yanıltma çabası; bitmeyen terör bağlantılı can kayıplarıdır

Karanlığa yuvarlanışın hızlandığı 2022’de iki tane yılın olayı var: Diyanet Akademisi kurulması ve o yasaya 22 CHP milletvekilinin evet oyu vermesi; diğeri de İBB Başkanı İmamoğlu’nun başına gelenlerdir

Tüm bu yıkıcı gelişmeleri kalıcı kılabilecek bir nokta daha var.

SAATLİ BOMBA

İktidar tarafından Meclis’e sunulmuş bulunan anayasa değişikliği düzenlemesi Altılı Masa Muhalefeti için tam bir parça etkili bomba özelliği taşıyor.

Anaya değişikliği teklifi, daha önce bu köşede de ayrıntılandırıldığı gibi, iki konuda, “kadın giyimi” ve “aile” konularında yeni düzenlemeler içeriyor. Çarşamba günü 171 (evet yüz yetmiş bir) kadın örgütünün yaptığı ortak açıklamada vurgulandığı gibi, değişiklik teklifi “Anayasa’nın ruhuna” , “evrensel insan hakları” ölçütlerine “açıkça aykırı ve ayırımcı” olmasının yanında, anayasa yapım tekniği ve kamuoyunun gündemine getiriliş biçimi” yönüyle de asla “kabul edilemez” niteliktedir

Teklifin Meclis’e verilmesinden sonra siyasette yaşananlar açıkça kanıtlıyor ki hiçbir konuda, özellikle de anayasa yapımı konusunda, asla, ‘‘AKP ipi ile kuyuya inilmez.

Bu nedenle, 5 Ocak Perşembe günü toplanacak olan kendisinden çok şey beklenen Altılı Masa’nın oybirliği ile ve kararlılıkla bu teklife hayır diyeceğini açıklaması gerekiyor. Çünkü, eğer gerçekleşirse bu düzenleme ile siyasal İslam’ın yerleştirilmesinde dev bir adım atılmış olacaktır.

Bakınız laiklik konusunda İslâm’a bağlılığı tartışılamayacak bir hukuk bilgini ne diyor:

“...dini devlete devleti de dine tabi olmaktan kurtarmak ve bu sayede mabet ile hükümet arasındaki tezatları kaldırmak; mabedin ferdi vicdanların kalesi, hükümeti de madde ve menfaat dünyasının nâzımı yapmak...

Zamanımızda laik rejimde olmayan bir devlette Diyanet, ister istemez politikanın emrine girmeye ve politikacıların bir maşası olmaya mahkûmdur

...zamanımızda ve tekamülün bugünkü merhalesinde din hürriyetinin ve bundan doğan hakların teminatı ancak devletin laik olmasındadır” ( Ali Fuad Başgil: Din ve Laiklik, İstanbul: Yağmur Yay. 1954/2003, 174, 175).

Bugün, Başgil’in uyarısından çok daha olumsuz bir durum var: siyaset, Diyanet’in maşasına dönüşüyor.

Sonuç olarak, Anayasa önerisine destek verilmesi, iktidarın işlemekte olduğu, yüzyılın cinayeti diyebileceğimiz “laiklik cinayetine” ortak olma anlamı taşır. Bu destekle, Altılı Masa’nın ideolojik olarak AKP’den farkı kalmaz. Bu gidişe ortak olunamaz; kesinlikle olunmamalıdır.

Yeni yılınız kutlu olsun.